Sağlık, yalnızca sağlık hizmetleri ile belirlenemeyecek kadar geniş bir alanı kapsar. Biyoloji ve genetik yapı, yaş, cinsiyet, sağlık hizmetleri gibi birkaç faktör dışında büyük bir kısmını sağlığın sosyal belirleyicileri oluşturur. Sağlığın sosyal belirleyicileri; insanların doğduğu, büyüdüğü, yaşadığı, çalıştığı ve yaşlandığı koşullar, ortamlar ve koşullar olarak tanımlanır. Araştırmalar bu koşulların toplum sağlığına katkısının, sağlık sektörünün katkısını aştığını, sağlığın yüzde 30-55’ini oluşturduğunu ileri sürmektedir. Bu faktörler aynı zamanda sağlık hizmetinin temelini oluşturan koruyucu önleyici hizmetlerdir.
Gelir ve sosyal statü, sosyal dayanışma ağları, eğitim, istihdam/çalışma koşulları, fiziksel ve doğal çevre, konut güvenliği, sağlık hizmetlerine erişimde ulaşım ve toplu taşıma, gıda güvenliği, sağlıklı çocuk gelişimi ve gençler için rekreasyon, oyun ve spor alanları, yaşlılar, engelliler gibi dezavantajlı grupların toplumsal yaşama katılması için taşıma ve gündelik yaşamın düzenlenmesi, hava kirliliği, vektör kontrolü, atıkların bertarafı gibi faktörler toplum sağlığını doğrudan etkilemektedir. Bu hizmetler sağlığın belirleyicileri olmasına rağmen sağlık sistemi tarafından verilemez.
Bir hekime sağlık sorunları ile başvuran bir insanın içinde bulunduğu durum, genetik ve tüm çevresel koşulların bileşkesinden oluşmaktadır. Bu nedenle olumsuz çevre koşulları düzelmedikçe sağlık sisteminin ve hekimlerin vereceği sağlık hizmeti sınırlı kalacaktır.
6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kanunu (Madde 4) tabip odalarına halkın sağlığını korumak, halk sağlığı ve tıp meslekleri ile ilgili meseleler için resmi makamlarla karşılıklı işbirliği yapmak, halk sağlığını ve tıp mesleğini ilgilendiren işlerde resmi makamlardan yardım sağlamak görevlerini vermektedir.
Sağlığı etkileyen temel faktörlerden sorumlu olmaları, çevre, konut, sosyal hizmetler gibi sağlığın sosyal belirleyicisi durumundaki görevleri nedeniyle yerel yönetimlerin sağlığın korunması ve geliştirilmesindeki görev ve rolleri çok önemlidir. Yerel yönetimlerin, sağlık koşullarındaki eşitsizlikleri belirleme ve azaltmada, özel sağlık gereksinimlerini ve engelli grupların isteklerini karşılamada, daha sağlıklı yaşam çevreleri yaratmada, üretmede büyük görevleri vardır. Yerel yönetimler aynı zamanda çeşitli grupların sorunlarını en yakından bilen kuruluşlardır. Ulaşım ve toplu tasıma ve çevrenin korunması, sosyal destekler, bölge parkları, spor, dinlence, eğlence, sağlıklı konut ve konut güvenliği, eğitim ve kültür hizmetleri, sağlık merkezleri, hastaneler, gezici sağlık üniteleri ile yetişkinler, yaşlılar, engelliler, kadınlar, gençler ve çocuklara yönelik her türlü sosyal ve kültürel hizmetleri yürütmek, geliştirmek ve bu amaçla sosyal tesisler kurmak gibi çok çeşitli görevleri sırasında üniversiteler ve diğer okullar, kamu kuruluşları, meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yapmak zorundadırlar.
Yerel Yönetimlerin Rolü
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2022 sonuçlarına göre ülkemizde nüfusun yüzde 93,4’ü il ve ilçe merkezlerinde yaşamaktadır. Yerel yönetimlerin sağlık alanındaki rolü ülkemiz için olduğu kadar ve belki daha fazla, İstanbul gibi bir megakent için önemlidir. Çünkü kent yaşamının kalitesi sağlığın kalitesini belirlemede insan için bir temel niteliğindedir. Kentleşme tüm dünyada genel bir eğilimdir. Uzun yıllardır bu eğilimin farkında olan Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölge Ofisi (WHO/EURO) “Sağlıklı Kentler Projesi” ile yerel düzeyde “Herkes İçin Sağlık” uygulamasını gerçekleştirmek için çalışmalar yürütmektedir. Sağlıklı Kentler Projesi hem gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kentlerin sağlık ve yaşanabilir kent olma yolunda sorunlarının çözümüne yönelik gelişmiştir.
Dünya Sağlık Örgütünün de girişim ve önerileri sağlık alanında yerel yönetimlerle meslek örgütlerinin çok geniş bir kesişim alanı bulunduğunu göstermektedir. Ülkemizde iki binli yılların başlarında uygulamaya konan sağlıkta dönüşüm programı ile birinci basamak hizmeti bölge temelli olmaktan çıkarılmış, nüfus temelli hâle getirilmiş, birinci basamak bir muayenehane mantığına dayandırılmış, koruyucu sağlık hizmetleri geriletilmiştir. Bu koşullar yerel yönetimlerin koruyucu ve geliştirici sağlık hizmeti alanında daha fazla rol almasını gerektirmektedir.
Günümüzde beklenen İstanbul depremi diğerlerinin yanı sıra hekim örgütleri ile yerel yönetimler arasındaki en önemli ortak alanlardan birisidir. İstanbul Tabip Odası “İstanbul Depremine Yönelik Sağlık Hizmetinin Yapılanması Çalışma Grubu” oluşturmuş, tıp fakülteleri, yerel yönetimler, çeşitli meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarını kapsayan çok sayıda toplantı, sempozyum ve kongreler düzenlemiş, kitaplar hazırlamış, çalışmalarına Marmara bölgesi tabip odalarının da katılmasını sağlamıştır.
Bu toplantılarda bir deprem sırasında ve ertesinde en önemli etkenin mahalle bazında triyaj, ilk yardım ve kurtarma eğitimi olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Çünkü ulusal ve uluslararası desteğin ulaşımı saatler ve günleri bulabilmektedir. Bu en kritik saatlerde eğitimli bir yerel halk sağlık hizmetinin olmazsa olmazıdır ve birçok can bu yolla kurtarılabilir. Triyaj ve ilk yardım eğitimi almış kişilerin desteğiyle hastanelerin yükü büyük ölçüde azaltılabilir.
6 Şubat depremlerinde böyle eğitimli bir yerel halk olmaması ne yazık ki binlerce insanın hastanelere akın etmesi sonucu nahoş olayların yaşanmasına yol açmış, sağlık hizmeti de engellenmiştir. Toplantıya katılan yerel yönetim temsilcilerinin belirttiği gibi, bir kentte her mahallenin ve hatta sokağın kendine has özellikleri vardır ve bu en iyi yerel yönetimler tarafından bilinmektedir.
İstanbul Tabip Odası deprem konusunda en deneyimli öğretim üyeleri, uzmanları, gönüllüleri ile mahalle halkının triyaj, ilk yardım eğitimine çok büyük destek verecek kapasitededir.
Yerel yönetimlerin ve sağlık meslek örgütlerinin işbirliği sağlığı belirleyen her alanda önemlidir deprem konusunda ise hayati önemdedir. Bu nedenle İstanbul özelinde yerel yönetimlerle İstanbul Tabip Odası’nın bir an önce işbirliğini güçlendirmesi ve en temel kurtarıcı hizmetler için halkın eğitimi için gereğini yapması özel bir önem arz etmektedir.
Engelli Murat Yüksel’e Diyaliz Engeli: “Ancak Maaşın Kesilirse…”
Engellilerin Sesini Duymayan Kent Üzerine: Mustafa Hün’le Söyleşi