12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü’nde dünyadaki çocuk işçi rakamları kamuoyuyla paylaşıldı. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve UNICEF verilerine göre dünya genelinde 160 milyon çocuk, işçi olarak çalıştırılıyor. Bu rakamın 63 milyonunu kız, 97 milyonunu ise erkek çocuklar oluşturuyor. Yani yeryüzündeki her 10 çocuktan 1’i çocuk işçi… 160 milyon çocuk işçiden 79 milyonu sağlıklarını, güvenliklerini ve ahlaki gelişimlerini doğrudan etkileyen, tehlikeye sokan işlerde çalışıyor. Rakamlar yalnızca kayıt altına alınanlar hakkında bir de kayıt altına alınamayanlar var…
“HER ÇOCUK, ÇOCUK İŞÇİLİĞİNDEN ÖZGÜR OLANA KADAR DİNLENEMEYİZ”
Fikir Söyleşi’nin bu haftaki konuğu Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye Ofisi Direktörü Yasser Hassan oldu. Her 12 Haziran’da rakamların konuşulduğunu belirten Hassan, “Küresel tahminler hikâyenin tamamını anlatmıyor. ILO, hane halkı yoksulluğu gibi temel nedenleri ele almanın önemli olduğuna inanıyor ancak bu konuda yanılmayın. Çocuk işçiliği temel bir insan hakkının ihlâlidir ve hedefimiz, her çocuğun, her yerde, bundan özgür olması olmalıdır. Her çocuk, çocuk işçiliğinden özgür olana kadar dinlenemeyiz” dedi.
Yasser Hassan ile söyleşimizde, dünyada çocuk işçiliğinin ortaya çıkma nedenleri, çocuk işçiliğinin en çok/en az olduğu ülkeler, çocuk işçiliğinin artış nedenleri, Türkiye’de çocuk işçiliği rakamları, çocuk işçiliği ile mücadelede gelinen nokta ve MESEM Projesi ile 4+4+4 eğitim sisteminin çocuk işçiliği sorunu üzerindeki etkileri ve büyük tedarik zincirlerinde çocuk işçiliğinin önlenmesi konularını ele aldık.
Dünya çapında çocuk işçiliği rakamları, oranı nedir?
Bu alanda yapılmış en son çalışma olan ILO ve UNICEF’in 2021 yılı verilerine göre dünyada 160 milyon çocuk işçi var. Bu, dünya çapında her 10 çocuktan 1’idir. Yalnızca bu çocuklardan oluşan varsayımsal bir ülke dünyanın dokuzuncu büyük ülkesi olacaktır. Bu çocukların 79 milyonu sağlıklarını, güvenliklerini ve ahlaki gelişimlerini doğrudan tehlikeye atan tehlikeli işlerde çalışıyor. 63 milyonu kız, 97 milyonu erkek. 123 milyonu kırsal kesimde yaşıyor. Burada şunu da belirtmemiz gerekiyor ki, bu küresel tahminler hikâyenin tamamını anlatmıyor. Çocuk kaçakçılığı, zorla çalıştırma, silahlı çatışmalara dahil olma ve ticari cinsel sömürüye maruz bırakma da dahil olmak üzere çocuklara yönelik çocuk işçiliği istismarları bu rakamlara dahil değildir; çünkü bu istismarlar, küresel tahminleri oluşturmak için kullanılan hane halkı araştırmalarının kapsamının büyük ölçüde dışındadır. 2000 yılında uluslararası toplum tarafından çocuk işçiliği rakamları hesaplanmaya başladığında çocuk işçiliğinde 240 milyon çocuk vardı. 2016 yılında bu rakamı 160 milyona getirmeyi başarmıştık. O tarihten bu yana çocuk işçiliğinin yaygınlığı değişmeden yüzde 9,6’da kalırken çocuk işçiliği 8,4 milyon arttı.
Çocuk işçiliğinin en yüksek ve en düşük olan ülkeler hangileridir?
En son verilere göre, çocuk işçiliğinin en yüksek ve en düşük olduğu ülkeler, kullanılan ölçümlere ve dikkate alınan belirli yaş gruplarına göre farklılık göstermektedir. Çocuk işçiliği vakalarının en yüksek olduğu bölge Sahraaltı Afrika’dır. Çocuk işçiliği vakaları en düşük Avrupa’da, özellikle Avrupa Birliği’nde, ayrıca Kuzey Amerika ve Asya’daki bazı yüksek gelirli ülkelerde bulunmaktadır.
Türkiye küresel çocuk işçiliği sorununda dünyada kaçıncı sırada?
Türkiye çocuk işçiliği konusunda zorluklarla karşı karşıya olsa da dünya çapında en yüksek oranlara sahip ülkeler arasında yer almıyor. Aslında ülke, yasal düzenlemeler, eğitim girişimleri ve bizim de ILO olarak dahil olduğumuz uluslararası kuruluşlarla yapılan iş birlikleri sayesinde çocuk işçiliğinin azaltılması konusunda önemli mesafeler kat etti. Ancak özellikle tarım, imalat ve kayıt dışı kentsel çalışma gibi sektörlerde çalışmalar devam ediyor.
Türkiye’de çocuk işçiliğinin artmasının en önemli üç nedeni nedir?
Dünyanın her yerinde çocuklar sömürülüyor, okula gitmeleri engelleniyor ya da sağlıklarını ve normal gelişimlerini tehlikeye atacak şekilde çalışmaya itiliyor. Son yirmi yılda çocuk işçiliğine karşı mücadelede önemli ilerlemeler kaydedildi. Ancak COVID-19 salgını da dahil olmak üzere pek çok faktör, bu konuda geri adım atma konusunda çok ciddi riskler taşıyor. ILO, özellikle değişime dirençli kaldığı yerlerde olumlu eğilimlerin azalabileceği ve çocuk işçiliğinin kötüleşebileceği konusunda uyarıyor.
Türkiye’de çocuk işçiliği birbiriyle ilişkili birçok faktöre bağlanabilir. Küresel mali istikrarsızlık ve krizlerin yaşandığı bir dönemde ulusal ekonomilerin, toplumların ve ailelerin karşılaştığı ekonomik zorluklar, işsizlik ve düşük hane geliri dahil olmak üzere insana yakışır iş açıklarının oluşmasına neden olur. Bunlar, aileleri ek gelir kaynaklarına bağımlı olmaya itebilecek ve çoğu zaman çocukları temel ihtiyaçların karşılanmasına yardımcı olmak için işgücüne itebilecek ciddi endişelerdir.
Özellikle kırsal ve dezavantajlı bölgelerde kaliteli eğitime erişimle ilgili eğitim zorlukları, ailelerin çocuklarını okul yerine çalışmaya göndermeye öncelik vermeye sevk eden başka bir endişedir ve özellikle işi genellikle büyümenin sözde doğal bir parçası olarak gören tarım ve aile işletmelerinde, çocuğun rolleri ve sorumluluklarına ilişkin sosyal normlar. Bu toplumsal kabul, çocuk işçiliğini ortadan kaldırma ve çocukları okulda tutma çabalarını engelleyebilir.
TÜRKİYE’DE 5-17 YAŞ ARASINDAKİ ÇOCUK NÜFUSUNUN YÜZDE 4,4’Ü ÇOCUK İŞÇİ!
Yoksulluk ve çocuk işçiliği arasındaki ilişki hakkında nasıl bir değerlendirmede bulunursunuz?
Burada çocuk işçiliğinin yoksulluğun kaçınılmaz bir sonucu olmadığını söylemek istiyorum. Bu yanlış. Hiçbir zaman çocuk işçiliğine teslim olamayız. Buna mecbur değiliz. ILO, hane halkı yoksulluğu gibi temel nedenleri ele almanın önemli olduğuna inanıyor ancak bu konuda yanılmayın: Çocuk işçiliği temel bir insan hakkının ihlalidir ve hedefimiz, her çocuğun, her yerde, bundan özgür olması olmalıdır. Bu gerçekleşene kadar dinlenemeyiz. Bu konuda uzun bir yol kat ettik. 2020 yılında, Çocuk İşçiliğinin En Kötü Biçimlerine ilişkin 182 Sayılı ILO Sözleşmesi, tarihi bir ilk olarak evrensel olarak onaylandı. Asgari yaşla ilgili 138 sayılı Sözleşme, üye devletlerimizin büyük çoğunluğu tarafından onaylanmıştır. Türkiye, uluslararası çalışma standartlarına güçlü bağlılığını gösteren her iki sözleşmeyi de onaylayan bir ülkedir.
Çocuk işçiliği sorunlarının ele alınması her zaman ailelerin çalışma koşullarının
iyileştirilmesi, eğitim sistemindeki iyileştirmeler ve çocuk işçiliğine ilişkin kültürel algıların değiştirilmesi için sürekli toplumsal farkındalık ve katılım da dahil olmak üzere kapsamlı ve bütünsel bir yaklaşım gerektirir. Bu hedefe yönelik olarak hükümetle, sosyal ortaklarla, özel sektörle ve diğer paydaşlarla birlikte çalışıyoruz.
Türkiye’de tahmini çocuk işçi sayısı nedir?
ILO, yetkili ulusal makamlar ve kurumlar tarafından toplanan verileri temel alıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yaptığı son tahminlere göre 720.000 kadar çocuk ekonomik faaliyette bulunuyor. Bu rakam 5-17 yaş arası toplam çocuk nüfusunun yaklaşık %4,4’ünü temsil etmektedir.
YASALARIN ETKİNLİĞİ ÇOCUK İŞÇİLİĞİNİN ÇÖZÜMÜNDE BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR!
Türkiye, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraftır ve Türk Anayasası’nda 5393 sayılı Çocuk Koruma Kanunu yürürlüktedir. Bu yasa ve sözleşmelerin uygulanmaması, çocuk işçiliği sorununun çözülmemiş olmasının en büyük faktörlerinden biri midir?
Türkiye, ILO Sözleşmesi no. 182 (En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliği Sözleşmesi), 1999 ve Sözleşme no. 138’i (Asgari Yaş Sözleşmesi), 1973 imzalamıştır ve bunların mevzuat ve politikalar yoluyla uygulanması konusunda da ilerlemeler kaydedilmiştir.
Türkiye ayrıca 5393 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nu çıkararak Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye taraf olarak önemli hukuki atılımlar gerçekleştirmiştir. Bu sözleşmelerin etkili bir şekilde uygulanmasının birçok bakanlık ve kurum, işçi ve işveren kuruluşları ve diğer paydaşlar arasında ortak bir sorumluluk olduğuna ve bu durumun ülkedeki çocuk işçiliği sorunlarına yanıt vermede gerçekten de kritik bir faktör olmaya devam ettiğine inanıyoruz. Çocuk işçiliği sorunlarıyla karşı karşıya olan ülkelerin çoğunda olduğu gibi, geleneksel olarak, yasaların uygulanması, yürürlükteki yasal korumalara ilişkin farkındalığın arttırılması, ekonomik ve sosyal desteğin artırılması ve son olarak ilgili kurum ve aktörler arasında işgücü yönetimi ve koordinasyonu ile ilgili boşluklar gibi pek çok cephede ele alınması gereken boşluklar bulunmaktadır. Özetle, Türkiye çocuk işçiliğiyle mücadele konusunda güçlü bir yasal çerçeveye sahip olsa da, bu yasaların etkinliği ülkedeki çocuk işçiliği sorununun çözümü açısından büyük önem taşıyor.
Çocuk işçiliği ile mücadelede öncelikli odak noktanız nedir?
Dünyada birçok bölgede çocuk işçiliği esas olarak tarımsal bağlamlarda görülüyor; tüm çocuk işçilerin yaklaşık yüzde 60’ı, yani 98 milyon çocuktan bahsediyoruz. Genellikle aileleriyle birlikte ücretsiz olarak çalışıyorlar. Tarım her yaş için çalışılabilecek en tehlikeli sektörlerden biri, hatta çocuklar için daha da tehlikeli. Büyük ölçüde düzenlenmemiş olması ve birçok tarım işçisinin sendikalarda veya üretici örgütlerinde örgütlenmemesi, tarım sektörünü işgücü istismarlarına karşı özellikle savunmasız hale getiriyor. Türkiye’de çocuk işçiliğinin en yaygın olduğu sektörlerin başında, çocukların genellikle zorlu koşullarda uzun saatler çalıştığı tarım sektörü geliyor. Çocukların çeşitli rollerde çalıştırıldığı ve tehlikeli durumlara maruz kaldığı, özellikle küçük ölçekli ve resmi olmayan atölyelerde imalathaneler ikinci sırada yer alıyor. Pek çok çocuğun çok az düzenlemenin olduğu veya hiç düzenlemenin olmadığı işlerde çalıştırıldığı ve haklarının korunması için çalışma yasalarının uygulanmasının zorlaştığı, şehirde kayıt dışı çalışma üçüncü sırada.
Çocuk işçiliğiyle mücadelede öncelikli odak noktamız, sorunun hem semptomlarını hem de temel nedenlerini ele alan çok yönlü bir yaklaşımı içermektedir. Odaklanılan temel alanlar şunlardır:
Yasal Çerçevelerin ve Uygulamanın Güçlendirilmesi: Mevcut yasa ve sözleşmelerin uygulanmasını geliştirmek, bunların tüm sektörlerde ve ilgili tüm taraflarda tutarlı bir şekilde uygulanmasını sağlamak için çalışıyoruz. Bu, iş müfettişlerinin eğitilmesini, erişimlerinin arttırılmasını ve çocuk işçiliği ihlallerinin derhal tespit edilip bunlara müdahale edilmesi için izleme sistemlerinin geliştirilmesini içermektedir.
Eğitim Girişimleri: Kaliteli eğitime erişimin teşvik edilmesi kritik öneme sahiptir. Mevsimlik tarım işçilerinin çocuklarına yönelik yaygın eğitim hizmetlerinin sağlanmasını ve onların eğitimlerindeki aksaklıkların en aza indirilmesini savunuyoruz. Ailelerin Çalışma
Koşullarının İyileştirilmesi: Çocuk işçiliğine yol açan ekonomik faktörlerin ele alınması büyük önem taşımaktadır. Ebeveynlerin çalışma koşullarını güçlendirmenin yanı sıra insana yakışır iş fırsatları yaratan programlar uygulamak içi hükümet ve sosyal ortaklarla işbirliği yapıyoruz.
Farkındalık ve Savunuculuk: Çocuk işçiliğinin zararlı etkileri ve eğitimin önemi konusunda farkındalığın arttırılması hayati önem taşımaktadır. Çocuk işçiliğini sürdüren kültürel normları ve tutumları değiştirmek için ebeveynleri, işverenleri v daha geniş toplumu hedef alan kampanyalar yürütüyoruz.
Ortaklık ve İş Birliği: Çocuk işçiliğiyle mücadele koordineli bir çaba gerektirir. Çocuk işçiliğinin tüm yönlerini ele alan kapsamlı stratejiler geliştirmek ve uygulamak için devlet kurumları, yerel yönetimler, uluslararası kuruluşlar ve sivil toplumla yakın işbirliği içinde çalışıyoruz. Bu alanlara odaklanarak sürdürülebilir bir etki yaratmayı, çocukların korunmasını, eğitilmesini ve güvenli ve sağlıklı bir ortamda gelişme fırsatı verilmesini hedefliyoruz.
“TÜRKİYE’DE ÇOCUK İŞÇİLİĞİNİN SONA ERDİRİLMESİNE YÖNELİK KARARLILIĞIMIZ SARSILMAZDIR”
En çok hangi sektörlerde çocuk işçiliği sorunu görülüyor?
ILO Türkiye Ofisi Çocuk İşçiliğiyle Mücadele konusunda, on yılı aşkın bir süredir, özellikle çocuk sömürüsü riskinin yüksek olduğu bir sektör olan mevsimlik tarımda çocuk işçiliğini ele almaya çalışmaktadır. Bu sorunla etkili bir şekilde mücadele etmek için ulusal ve yerel kapasitelerin güçlendirilmesi öncelikli odak noktamız olmuştur. Çocukları korumak ve sürdürülebilir çözümleri teşvik etmek için tasarlanmış bir dizi girişim ve programı hayata geçirdik. Türkiye’de çocuk işçiliğinin sona erdirilmesine yönelik kararlılığımız sarsılmazdır. Devlet kurumları, sivil toplum kuruluşları, işverenler ve topluluklar arasındaki işbirliğini teşvik ederek çocuk işçiliğine kapsamlı ve sürdürülebilir bir yanıt oluşturmayı hedefliyoruz. Çabalarımız, ILO’nun insana yakışır işi teşvik etme ve tüm çocukların çocukluklarını yaşama, kaliteli bir eğitim alma ve tüm potansiyellerine ulaşma fırsatına sahip olmalarını sağlamaya yönelik daha geniş hedefleriyle uyumludur. İhtiyacımız olan tek şey kolektif çabalarımızı artırmaktır.
Elimizdeki kanıtlar ve geçmiş on yılların zengin deneyimi, ne yapılması gerektiğini ve çocuk işçiliğine karşı nelerin işe yaradığını bildiğimiz anlamına geliyor. Taahhütlerimizin çocuklar ve aileleri için hayata geçirilmesini sağlamanın zamanı geldi. Temel nedenlerle mücadele etmek tartışmamızın ve savunuculuğumuzun merkezinde yer almaktadır. Bu, eğitimin ve sosyal korumanın genişletilmesi ve ebeveynlerin ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri ve çocuklarını okulda ve iş dışında tutabilmeleri için insana yakışır işlerin güvence altına alınması anlamına geliyor. Ulusal eylem planlarının uygulanması için yeterli finansmanın sağlanması kritik öneme sahiptir. Çocuk işçiliğinin büyük bir kısmının meydana geldiği tarımda çocuk işçiliğine, göçmenler, mülteciler ve engelli çocuklar gibi hassas grupların ihtiyaçlarına daha fazla önem verilmesi gerekmektedir.
EĞİTİM POLİTİKALARININ ÇOCUK İŞÇİLİĞİNE ETKİSİ
Türkiye’de 4+4+4 eğitim sistemi uygulanıyor. Okul devamsızlığını artıran ve açık öğretime geçişin kolaylaştığı bir sistemdense, 8 yıllık kesintisiz eğitim dönemine dönmek ülkemizde çocuk işçiliği oranlarını azaltır mı? Bu konuda görüşlerinizi alabilir miyiz?
Eğitim sistemi ILO’nun görev alanının dışındadır. Ancak yine de eğitim politikalarının çocuk işçiliği üzerindeki daha geniş etkilerini ele alabiliriz. Bu bağlamda ILO, çocuk işçiliğinin önlenmesi, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve istihdam fırsatlarının artırılmasında temel bir strateji olarak herkes için erişilebilir ve kaliteli eğitimi savunmaktadır. Çocuklara yönelik sürekli ve kaliteli eğitimi teşvik eden politikalar çocuk işçiliğini önemli ölçüde azaltabilir. Çocukların katılımını sağlayan ve onlara gerekli bilgi ve becerileri kazandıran sağlam bir eğitim sistemi, çocuk işçiliğinin önlenmesinde hayati öneme sahiptir. Ayrıca erişilebilir eğitim, çocuklara çalışmak için uygun bir alternatif sunarak ülkelerin üzerindeki ekonomik baskıyı da azaltıyor. Bu nedenle ILO, ulusal eğitim sistemlerinin kendine özgü yapısına ilişkin bir tutum sergilemezken, kaliteli eğitimin tüm çocuklar için erişilebilir hale getirilmesinin önemini vurguluyoruz. Buna, okula devamsızlığı en aza indirecek ve çocukların mümkün olduğu kadar uzun süre eğitim sisteminde kalmasını sağlayacak politika ve önlemlerin uygulanması da dahildir. Bu tür çabalar, çocuk işçiliğini ortadan kaldırma ve herkes için insana yakışır iş ve istihdam olanaklarını teşvik etme yönündeki daha geniş hedefin ayrılmaz bir parçasıdır.
“MESEM, ILO’NUN NİTELİKLİ ÇIRAKLIK İLKELERİYLE UYUMLU HALE GETİRİLMELİ”
Türkiye’deki MESEM Projesi çocuk işçiliğinin önünü açıyor mu? Bu sorunla mücadeleyi zorlaştırıyor mu?
Türkiye’deki MESEM sistemi ve çıraklık yoluyla yapılan mesleki eğitim, doğası gereği çocuk işçiliğine yol açmamalıdır. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) çıraklığı istihdamla eşitlemediğini vurgulamak çok önemlidir. Çıraklık bir çalışma biçimi değil, bir uygulamalı eğitim biçimidir. Etkili iş denetimi, paydaşlar arasında paylaşılan sorumluluk, sosyal diyalog ve uluslararası standartlara bağlılık, çıraklık programlarının bütünlüğünü sağlamak ve çocuk işçiliği amaçlı sömürüyü önlemek için gereklidir. Mesleki Eğitim Programlarının ILO tarafından tanımlanan Nitelikli Çıraklık ilkeleriyle uyumlu hale getirilmesi, genç işçilerin haklarının ve refahının korunmasına yardımcı olabilir ve çocuk işçiliğinin azaltılmasına katkıda bulunabilir. Üye Devletlerimize yapılan atıf, 2023 yılında Uluslararası Çalışma Konferansı tarafından kabul edilen ve hızla değişen işgücü piyasasında her yaştan insana yönelik beceri, yeniden beceri kazanma ve beceri geliştirme fırsatlarını desteklemeyi amaçlayan Kaliteli Çıraklık hakkında kabul edilen yeni Tavsiye Kararında (yeni çalışma standardı) yatmaktadır. Bu Tavsiye Kararı, çıraklığın net bir tanımını sağlar ve çırakların hakları ve korunması da dahil olmak üzere kaliteli çıraklık için arzu edilen standartları belirtir.
“TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNİ TEŞVİK ETMEK ÖNEMLİDİR”
Türkiye’de Aile Bakanlığı yaşlanan nüfus sorununa yönelik doğurganlığı teşvik paketi hazırlayacağını duyurdu. Kadınların daha fazla çocuk sahibi olmasını teşvik edecek politikalar üretmek soruna çözüm oluşturur mu? Yaşlanan nüfus sorunu karşısında ILO Türkiye’nin çözüm önerisi ne olabilir?
Demografik bağlam değişiyor ve toplumların buna uyum sağlaması gerekecek. Bazı ülkelerde nüfus yaşlanması daha ileri düzeyde olsa da, geçiş tüm ülkeleri etkileyecektir ve bu demografik geçişin gelecekteki hızının, nüfusları şu anda nispeten daha genç olan ve kaynakların da nispeten daha az olduğu ülkelerde daha hızlı olacağı öngörülmektedir. Çoğu durumda bunlar evrensel sosyal korumaya sahip olmayan düşük ve orta gelirli ülkelerdir. Yaşlanan nüfus sorununu ele almak, sürdürülebilir ekonomik büyüme ile sosyal refahı dengeleyen çok yönlü bir yaklaşımı gerektirir. ILO, kapsamlı bir stratejinin aynı zamanda tüm vatandaşların yaşam kalitesini, sosyal korumayı, ekonomik istikrarı ve çalışma fırsatlarını artırmaya da odaklanması gerektiğine inanıyor. Bu bağlamda aileleri destekleyen, toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik eden, tüm vatandaşların sağlık ve eğitimine yatırım yapan bir ortam yaratmak büyük önem taşıyor. Türkiye, bu kapsamlı önlemleri uygulayarak demografik zorluklarını daha iyi yönetebilir ve gelecek nesiller için sürdürülebilir ekonomik ve sosyal kalkınmayı sağlayabilir.
TEDARİK ZİNCİRLERİNDE ÇOCUK İŞÇİLİĞİNİN ÖNLENMESİ
Son olarak, BBC Mısır’da dünyaca ünlü iki güzellik şirketinin parfüm tedarikçileri tarafından kullanılan yaseminlerin 12-14 yaş aralığındaki çocuk işçiler tarafından toplandığına, 30 bin kişiden kaçta kaçının çocuk olduğunun bilinmediğine ilişkin gerçeği ortaya çıkardı. Büyük şirketler tarafından 15 yaş altı çocukların sömürülmesi konusundaki değerlendirmenizi alabilir miyiz?
Aslında, çok uluslu şirketler kendi tesisleri, tedarikçileri veya alt yüklenicileri aracılığıyla ya da sadece çocuk işçiliğinin yaygın olduğu alanlarda faaliyet göstererek uluslararası tedarik zincirlerinde çocuk işçiliğiyle bağlantılı olabilirler. Bu zorlukların karmaşıklığı ve tedarik zincirlerindeki çok sayıda birbirine bağımlı aktör nedeniyle, tedarik zincirlerinde çocuk işçiliğinin ele alınması, paylaşılan sorumlulukların daha iyi anlaşılmasını ve çok çeşitli paydaşlar arasında daha tutarlı çabalara ve kolektif eylem ihtiyacına duyulan ihtiyacı gerektirmektedir. Geçmişteki ve daha yeni krizler, hanelerin sosyo-ekonomik kırılganlığını azaltmak için, işletmelerin ve çalışanların kayıt altına alınmasına yönelik yatırımların artırılmasının yanı sıra kaliteli ve ücretsiz eğitim ve sosyal koruma tabanlarına erişimin genişletilmesinde hükümetlerin önemli rolünü doğrulamıştır. ILO’nun tarım, madencilik, tekstil ve hazır giyim ve geri dönüşüm dahil olmak üzere farklı sektörlerdeki gerçekleri ele almak için bulunması zor bilgiler ve pratik destek sağlayan çok sektörlü bir programı vardır. Bu program üyelerimize tedarik zincirlerinde çocuk işçiliğini önleme, değerlendirme ve iyileştirme fırsatı veriyor.