Bütün Kadınlar Sinemaya Erişebilsin Diye: 21. Filmmor Gezici Kadın Filmleri Festivali

Yüzyılı aşkın sinema serüveni, doğumundan bugüne ne yazık ki erkeklerin egemenliğinde. Sinema dendiğinde kadınlar hem film üretiminde hem de üretilen hikâyelerde kendilerine (eşit) yer bulamıyor. Ve 1960’larda başlayan feminist ve özgürlükçü hareketlere rağmen bu konuda ciddi anlamda mesafe kat edilebilmiş değil. Elbette yeni kuşaklarla birlikte son yıllarda olumlu ve değerli örnekler çoğalıyor ancak bu çabaların yaygınlaşması, eril siyasetin kökten değişmesi ve kitlelerin bilinçlenmesine bağlı.

Sinema bu anlamda çok önemli bir işleve, dönüştürücü bir güce sahip. Kadın haklarının ifadesinde, yaşamın her alanında kadınların eşit biçimde yer almasında filmlerin gücü yadsınamaz. Bu anlamda kadın mücadelesinin yanında, adil, duyarlı ve gerçekçi sinema üretenler çoğalıyor. Bu çabayı yükselten festivaller de cabası. İşte Filmmor ekibinin düzenlediği Gezici Kadın Filmleri Festivali de bu değerli çabaların başında geliyor. 

Dile kolay yirminci yılını geride bırakan, uzun soluklu bir etkinliğe dönüştü Filmmor Gezici Kadın Filmleri Festivali. Hem memleketin pek çok noktasında “kadın filmleri”ni sinemaseverlere ulaştırmakta hem de eril sinemanın karşısında film yapımında da toplumsal eşitliğin sağlanması için çok önemli bir boşluğu doldurmakta. 

Bu yıl 21.si düzenlenen festival devam ederken Filmmor ekibinden Melek Özman ve Emel Armutçu’yla festivalin dünü, bugünü ve geleceğini konuştuk:

Filmmor Gezici Kadın Filmleri Festivali, çeyrek yüzyılı geride bırakmak üzere. İlk yıllardan bugüne festivalin ulaştığı noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Filmmor Kadın Kooperatifi, Alice Guy-Blaché, sinema tarihinin ilk kurmaca filmi Lahana Perisi’ni (La Fée aux Choux) 1896’da çektikten 107 yıl sonra kuruldu çünkü “kadınlar sinema yapıyor” demeye hâlâ ihtiyaç duyuyordu dünya. Alice 1906’da yaptığı “Feminizmin Sonuçları” (The Consequences of Feminism) filminde 2000 yılını kadınların egemen olduğu bir dünya olarak öngörmüştü ama Filmmor’un kurulduğu 2003’te biz bir kadın festivaline ihtiyaç kalmayacak günleri düşlüyorduk. Demek ki kadınların daha yolu vardı, yola çıktık.

20 yılı aşkın sürede festival nereden nereye ulaştı? 2001 yılında sadece beş kadındık; feminist sinema yapmak için bir araya geldik. “Klitoris Nedir?” adı verdiğimiz bir film yapmaya başladık. Filmin sadece sokak röportajlarını çekmişken, birlikte izlemek için kurguladık. Kurgulanan 7 dakikalık hâlinden bir kopya alan her kadın heyecanla filmi başka kadınlara hatta Türkiye dışında göstermeye, yaymaya başladı. “Klitoris Nedir?”in yönetmeni ekip için kurguladığı kopyanın sonuna (hayal edilen, hazırlıkları süren ama henüz kurulmayan) Filmmor Kadınların Sinema Atölyesi imzasını eklemişti. Birden dünyanın her yerinden Filmmor’un kuruluşunu ve filmini kutlayan, tanışmak, buluşmak isteyen kadınlardan, kurumlardan e-postalar almaya başladık. Film Amerika kıtasında dolaşırken, feminist film üretim-dağıtım ağı Women Make Movies (WMM) de izlemiş; karşısında bir örgüt olduğunu düşünmüş, 30. yılı vesilesiyle Klitoris Nedir? gibi “cesur bir feminist film yapan” Filmmor ile işbirliği yapmak istediğini iletti bize. Böylece Filmmor’un, WMM filmlerini gösterim hakkı da olacaktı. Değil Türkiye ortağı olmak, WMM filmlerini izlemek için yollar arayan kurulma aşamasındaki Filmmor böyle yola çıktı.

İlk yıllar bir avuç kadının birkaç işte çalışarak biriktirdikleriyle, diğer kadın örgütlerinin mekânlarında oda kiralayarak 2 festival, 1 atölye yaptık. Kuruluş masraflarını denkleştirildiğimiz 2003 yılında kooperatifi de resmen kurduk. Bugün, 65 şehirde 21 festival, 1000’e yakın film göstermiş, bir o kadar yönetmen, 200 konuk-yönetmen, yüz binlerce izleyici, 30 uzun 90 spot-kısa film, yüzlerce video, afiş, audio-visual ürün, 4 konferans, 100 söyleşi, 500’e yakın sunum-konuk, 15 atölye, 300’e yakın atölye katılımcısı,  4 kitap, 2 kılavuz-kitap, onlarca kampanya, 2 dijital platform, yüzlerce dijital eylem-ürünle zenginleşmiş bir festivaliz.  Pandemiyle birlikte üç yıl online yapmak durumunda kaldık. Şu günlerde kadınlarla yeniden yüz yüzeyiz; İstanbul’un mahallelerinde, Beyoğlu Sineması’nda, Fransız Kültür Merkezi’nde 21. Filmmor’dayız.

Filmmor, 2003’ten beri, sinemada, medyada ve her alanda cinsiyet eşitliği için mücadele ediyor, bu alanda ne tür kazanımlar elde etti ve bu mücadeleden neler öğrendi?

Kadınları aşağılayan ve ayrımcılık içeren çok sayıda maddeyle dolu Türk Medeni Yasası ve Türk Ceza Kanunu’ndaki kadınlar aleyhine maddelerin değiştirilmesi sürecine, tüm kadın örgütleriyle birlikte katıldık. Bu kanunların cinsiyetçilikten arındırılmasına katkıda bulunduk. Ardından kadınları ve aile bireylerini şiddetten koruyan 6284 Sayılı Yasa’nın yapım sürecinde yer aldık. Kadın cinayetlerine ilişkin bir eylem/ araştırma raporu ve medyaya yönelik  “Kadın Cinayetleri Yazım Kılavuzu” hazırladık. 

MEDİZ grubuyla medyayı takip ettik, denetledik, medyadaki cinsiyetçiliği gözler önüne serdik ve bu konuda önemli değişimler sağlanmasına katkıda bulunduk. Sonraki siyasi gelişmeler ve kadınlara yönelik politikasızlıklar, hakların kazanılması kadar korunmasının da önemini gösterdi bize. Bir süredir kadınların kazanılmış haklarını gasp etmeye çalışanlara, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramına düşman olanlara karşı, yine tüm kadın örgütleriyle birlikte mücadele ediyoruz. Kadınların eğitim, meslek edinme, kreş hakkından nafakasına, en önemlisi yaşam hakkından her türlü özgürlüğüne düşman politikalar, İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırıp bir de 6284’e göz dikince “U’Sandık-Unutmamak İçin Dijital Sandık” projesine başladık. İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırıldığı 1 Temmuz 2021 tarihinden itibaren 30 ay boyunca erkeklerin öldürdüğü kadınların kanlı canlı hâllerinin özgün çizimlerini yaptık, hikâyelerini yazdık, instangamda @u__sandik hesabından paylaştık. Hepsini usandik.org’da biriktirdik, Türkiye’nin Kadın Cinayetleri Haritası’nı yayımladık, kadın cinayetlerine ilişkin onlarca video yaptık, sosyal medya hesaplarımızdan paylaştık. 

Öğrendiklerimize gelince: Kadın düşmanlığı ve ayrımcılık, farklı düzeylerde olsa da dünyanın her yanında devam edecek ama biz kadınlar da haklarımızdan ve hayatlarımızdan vazgeçmeye hiç niyetli değiliz.

Filmmor, film üretimine de önem veren bir platform. Festivaller süresince üretilen filmler, sektördeki diğer yapımlardan hangi özellikleriyle ayrılıyor, bu filmlerin üretimi için nasıl bir kolektif çaba yürütüldü / yürütülüyor?

Festival ayrı, Filmmor yapımları ayrı. Kendi yapımlarımız varsa festivalde yer alıyor, farklı bir yanı yok. Filmmor yapımlarında deneyimli sinemacılarla ilk kez film yapanların bir araya geldiği öğrenme sürecinin de dâhil olduğu ve kolektif üretilen filmler olabiliyor. Bu yıl bir Filmmor yapımı var festivalde: 7/24 Sokağı. Pandemi sürecinde yaptığımız, online gösterdiğimiz bir belgesel, bu yıl “Yerel Siyaset Yerinden Sinema” teması dâhilinde, forum öncesi gösteriyoruz. Pandemi sürecinde 7 şehirde 7 yerel siyasetçi kadını izleyerek çektik bu filmi, her şehirde bir çekim ekibi vardı. Online buluşarak filmi tasarladık, çektik, dilini ortaklaştırmaya çalıştık, 7 ekiple hem de uzaktan online iletişim kurarak kolektif bir film ortaya çıkarma deneyimiydi. 

Bu yılki festivale ilgi ne düzeyde? Filmmor’un sinemaseverlere erişimi konusunda neler söyleyebilirsiniz?

Zafer ve Örnektepe Mahalle Evleri gösterimlerindeki ilgi, paylaştıklarımız çok iyi geldi. Sinemasever dediğimiz gruptan emin değilim fakat festivalin tüm kadınlar sinemasever olabilsin, sinemaya erişebilsin diye bir derdi var. O yüzden şehir şehir, mahalle mahalle geziyor yıllardır. 

Filmmor ekibinin kısa ve uzun vadede gelecekteki çalışmaları ve hazırlıkları neler?

Çok uzun süreli plan yapmanın zor olduğu zamanlar ama bu festivali devam ettirerek bizden sonraki kuşaklara devredebilmek istiyoruz.

 

Televizyon Ekranında Kadın Olmak

Sinemada Kadın Olmak Üzerine