Geçtiğimiz haftalarda Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde, aşırı sağcı partiler iyi bir oy almış ve ana muhalefet pozisyonuna gelmişti. Aşırı sağ Fransa ve İtalya’da birinci, Almanya’da ikinci parti konumuna geldi.
Daha önce Fikir Gazetesi’nde Almanya’da aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisi’nin (AfD) yükselmesini ele almış, sebeplerini detaylarını bir şekilde yazmıştık. Bugün ise Fransa’yı mercek altına alıyoruz.
Nasıl oldu da Fransa’da aşırı sağ bu kadar güçlendi? Sol ne yapacak? Fransa’daki göçmenler nasıl pozisyon alacak? Türkiye İşçi Partisi (TİP) Yurtdışı Örgütü Sorumlusu ve Parti Meclisi (PM) Üyesi Hazal Destina Alarcın ve TİP Fransa Örgütü Sorumlusu Mahmut Taş ile konuştuk.
Aşırı sağın Fransa’da birinci, genel olarak Avrupa Parlamentosu’nda da ana muhalefet olmasını TİP Yurtdışı Örgütü Sorumlusu Hazal Destina Alarcın, neoliberal politikaların bir sonucu olarak değerlendirdi.
“SINIFSAL TEPKİLER ENGELLENMEYE ÇALIŞILIYOR”
Destina, “Avrupa’da uygulanan neoliberal ekonomi politikalarının sonucu olarak ortaya çıkan ve özellikle pandemi sonrası dönemde artan işsizlik, gıda ve enerji krizi, güvencesizlik, göç gibi temel sorunların bir sınıfsal tepkiye dönüşmesi hem iktidarlar hem de medya yoluyla açıkça engellendi ve tüm bu sorunların gerekçesi göç sorunuymuş gibi bir tartışma süreci başlatıldı. Aynı amaçla Avrupa’daki iktidarlar devamlılığını sağlayabilmek, en geniş emekçi kesimlere neoliberal politikaları dayatmaya devam edebilmek için otoriterleşme yoluna gitti. Bu politikaların kendisi biraz önce bahsettiğim başlıklar dışında mülksüzleşen, dolayısıyla proleterleşen toplamların oluşmasına neden oldu. Dolayısıyla bir süredir Fransa başta olmak üzere bir çok Avrupa ülkesinde geleneksel iktidarların geliştirdiği rıza mekanizmaları halk nezdinde geçerliliğini yitirmeye başladı. Bu noktada, birçok farklı siyasal özne bu tepkiselliğin temsiliyetini almak amacıyla hareket etti. Biraz önce de söylediğim gibi medya ve iktidarlar eliyle siyasetin temel konuları göç sorunu ve güvenlik sorunu gibi sağ popülizmin rahat edeceği alanlara sıkıştırıldı. Tüm bunlar olurken Avrupa solunun bütünlüklü bir programla iktidar alternatifi haline gelememesinden dolayı AP seçim sonucu karşımıza sağ partileri ana muhalefet olarak çıkardı” dedi.
Aşırı sağın tüm dünyada olduğu gibi Avrupa’da da büyümesinin sebepleri arasında, genel olarak aşırı sağın güçllendiği Almanya, Fransa ve İtalya gibi ülkelerde solun sınıf siyasetinden uzaklaşması, sol popülizm yapması ve mevcut güncel duruma dair bir politika üretememesi olarak değerlendirilebilir.
“GÖÇMENLER SİYASETİN KONUSU DEĞİL ÖZNESİ OLMALI”
Peki aşırı sağın büyümesine karşı sol ne yapmalı? TİP Yurtdışı Örgütü Sorumlusu Destina, “Sol yeni toplumsal hareketlerle ilişkilenme konusunda geçtiğimiz yıllarda önemli yol katetmesine rağmen, iktidarı hedefleyen bütünlüklü bir program ortaya koyamadı. Bununla birlikte en geniş halk kesimlerini, genel olarak solun özel olarak sosyalizmin, bir iktidar alternatifi olduğuna ikna edemedi. Dolayısıyla önümüzdeki dönem solun yapması gereken emek eksenli bir siyaset dili geliştirerek, neoliberal politikaları ve bunların sonuçlarını teşhir etmenin yanında kendi talepleri ve programını ortaya koymak ve aynı zamanda Avrupa işçi sınıfının mevcut kesimleriyle göçmen işçilerin duygudaşlığını tesis etmektir diye düşünüyorum. Göç olgusu Avrupa ülkeleri için yeni bir durum olmasa da son yıllarda rakamların çok arttığı bir gerçek. Bu duruma dair solun bir yöntem arayışı içinde olduğunu söyleyebiliriz. Almanya’da yaşanan Die Linke – SW ayrışmasını örneğin bu başlıkta önemli bir yol ayrımı olarak görüyor ve yakından takip etmeye çalışıyoruz. Fransa’da AP seçimleri sonucu hükümetin feshedilmesi ve erken genel seçim ilan edilmesiyle ortaya çıkan ittifak kararını oldukça önemli bir tarihsel hamle olarak görüp destekliyoruz ama bir yandan da bu ittifakın bileşenlerinin neredeyse her birinin göç sorununa dair farklı yaklaşımları ve çözüm önerileri olduğunu biliyoruz. Az önce bahsettiğim o ortak, bütüncül programın çıkıp çıkamayacağının takip edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Aksi taktirde çok uzun soluklu bir kazanım maalesef olamayacaktır. Bizim açımızdan bu dönemde yapılması gereken ve buna dair sorumlu hissettiğimiz şey ise, Avrupa’daki göçmenlerin bulundukları ülkelerin siyasetinin konusu değil öznesi olmalarını sağlamak diyebilirim. Türkiye İşçi Partisi yurt dışı örgütleri olarak sokakta oluşan anti-faşist cephenin bir unsuru olmakla birlikte Avrupa’da yaşayan yurttaşlarımızın bulundukları yerlerdeki siyasete katılım süreçlerinde temsiliyetini almaya çalışıyoruz. Bunu bir yandan enternasyonalizmin getirdiği bir yaklaşım bir yandan da somut bir ihtiyaca yanıt üretmek şeklinde değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum” diye ifade etti.
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağ Fransa’da birinci parti oldu. Aşırı sağcı Le Pen Fransa’daki önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci tura kalmış ve ikinci turda da mevcut Cumhurbaşkanı Emanuel Macron’a karşı kaybetmişti. Seçimler sonrasında birçok gazeteci “Fransa’da seçmenler, aşırı sağ tehdidine karşı ikinci turda onun karşısındaki adayda birleşir” yorumunda bulunmuştu. Son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde nispeten bu gerçekleşti.
AP seçimleri sonrası Macron erken seçim kararı aldı. Peki bu sefer de önceki seçimler de olduğu gibi aşırı sağa karşı seçmen birleşecek mi? Burada Fransa özelinde sol nasıl bir taktik belirleyecek? TİP Fransa Örgütü Sorumlusu Mahmut Taş, Fransa’da ortak bir sol cephenin kurulduğunu belirtti. Taş, “Macron’un Ulusal Meclis’i feshetmesinin ardindan Fransa solu ve demokrasi güçleri hızlı bir refleks geliştirerek 1936’da faşizme karşı kurulan ‘Halk Cephesi’ne (Front Populaire) atıfla ‘Yeni Halk Cephesi’ (New Front Populaire) adını verdikleri cepheyi kurdu. Aslına bakarsanız meclisin feshedilmesinin hemen ardından henüz “Yeni Halk Cephesi” resmi olarak kurulmamışken partilerin yerel örgütleri bir araya gelip seçime birlikte girme iradelerini ifade ettiler. Fransa örgütümüz henüz 1.5 yıldır aktif, dolayısıyla Fransa siyasetinin yerel dinamiklerine dair tarihsel bir tespitte bulunmamız çok doğru olmaz. Ancak Ekim ayından beri parçası olduğumuz ‘Filistin kolektifi67’ ve göçmen karşıtı yasaya karşı kurulan ‘D’ailleurs nous sommes d’ici67’ ve “Marche de Solidarites” gibi kolektifler içindeki deneyimimizden yola çıkarak Fransa yerelinde pek çok farklı gelenekten gelen sol örgütün kolektifler aracılıyla sık sık birlikte eylemler, etkinlikler düzenlediğini haliyle bu tur kriz anlarında da bir araya gelip ortak bir irade geliştirebilmelerinin çok daha kolay olduğunu söyleyebiliriz. Öte taraftan Yeni Halk Cephesi içindeki Sosyalist Parti (La Parti Socialiste) ve Fransız Boyun Eğmeyenleri’nin (La France Insoumise) Gazze’de suren soykırım nedeniyle Israil’e karşı alınması gereken tavır konusunda ciddi görüş ayrılıkları olduğunu biliyoruz. Haliyle secim sonrasında cephe içindeki olası bir kırılmanın Gazze’de suren soykırıma karşı alınacak tavır üzerinden olacağı öngörülebilir.” dedi.
Taş, Fransa’da çok sayıda Türkiyeli göçmen olduğu belirtirken ve TİP olarak Yeni Halk Cephesi adaylarını destekleme kararı aldıklarını ifade etti. Taş, “Yeni Halk Cephesi ilk 100 gün içinde hayata geçirmeyi önerdiği programda asgari ücretin 1600 Euro’ya çıkarılması, Macron’un emeklilik reformunun iptal edilmesi, temel gıda ve yaşamsal ihtiyaclarda fiyatların sınırlandırılması ve yeni sosyal konutlar inşaa etmek için yasaların çıkarılması gibi emekçilerin çıkarlarını gözeten pek çok tasarı uzerinde uzlaştı. Bunun yanı sıra Yeni Halk Cephesi’nin programlarında insan haklarına aykırı olan ve “Darmain’in yasası” olarak bilinen göçmenlik yasasısın iptali, Filistin devletinin tanınıp İsrail’e askeri yaptırımlar uygulanması, Ukrayna’da devam eden savaşta barış görüşmelerinin önünü açacak bir pozisyon takınılması, Fransa kolonilerinden olan Yeni Kaledonya’da barış ortamının tekrar saglanması için Macron hükümetinin geçirdiği ve adanın seçmen yapısını manipüle etmeye yonelik yasanın geri çekilmesi gibi tüm dünya emekçileri ve dünya barışı için de kazanım olarak değerlendirilebilecek adımlar mevcut.Biz de gerek Türkiye İşçi Partisi olarak yayınladığımız bildirilerle gerekse Fransa’daki diğer Türkiye kökenli dernek ve partilerle birlikte kurduğumuz ‘Can Atalay için Demokrasi Platformu” gibi platformlar vasıtasıyla yayınladığımız ortak bildiriler aracılığıyla tüm üye ve parti dostlarımızı Yeni Halk Cephesi’ne destek vermeye davet ediyoruz” dedi.
Taş, Türkiye İşçi Partisi Fransa örgütü olarak yükselen aşırı sağa karşı, anti faşist eylemlere destek verdiklerini belirtip, Enternasyonal dayanışma çağrısı yaptı. Taş, “Ulusal meclisin feshedilip yeni bir seçim sürecine girilmesinden beri Fransa’nın her sehrinde yükselen aşırı sağı protesto etmek için anti-faşist eylemler düzenleniyor. Biz de ilk günden beri Halk Cephesi içinde yer alan partilerin yerel örgütleriyle birlikte bu eylemlerin çağrıcısı ve katılımcısı olarak bu eylemlerde yer alıyoruz. Mesela Macron’un 1-2 gün önce medyaya yansıyan trans karşıtı söylemleri feminist sol hareket içinde tepkiyle karşılandı. Bu nedenle bu haftasonu aşırı sağ ve Macron’un kadın ve LGBTI+ dusmani politikalarını protesto etmek için tüm Fransa genelinde kadın ve LGBTI+ örgütlerinin başı çektiği eylemler var. Strazburg örgütümüz bu eylemlerin Strazburg’daki çağrısıcısı konumunda. Diğer pek çok sehirde de uyelerimiz bu eylemlere katılıp yükselen saga karşı kadınlarin ve LGBTI+’ların eşitlik mücadelesinde enternasyonal dayanışmamızı gösteriyor.
Fransa’daki seçimlerde seçmen aşırı sağa karşı nasıl tavır alacak? Bir önceki seçimde aşırı sağcı Le Pen’e karşı seçmen, Macron’u tercih etmişti. Peki bu sefer nasıl olacak? Taş, bu durumu şöyle özetliyor:
“Aslında dediğiniz gibi şimdiye kadar seçmenlerin oy tercihi aşırı sağa karşı merkez adayları desteklemek seklinde gelişmiş. Ancak bu sefer seçim “aşırı sağ” ve “merkez” arasında değil “aşırı sağ” ve medyanın yaftaladığı şekliyle anarsak “aşırı sol” arasında gececek. Bu durumda bence sormamız gereken “Ulusal Cephe Fransa halkı için hala aşırı sağ bir parti mi olmalı? Maalesef, Macron döneminde yürütülen politikalar sağın yükselmesi için elverişli bir sosyal ve politik ortam oluşturdu. Bununla birlikte Marien Le Pen ve Jordan Bardella’nin başını çektiği Ulusal Cephe ırkçı politikalarını kamufule edecek soylemler geliştirdi. Mesela kendilerinden daha ırkçı buldukları Eric Zemmour ile anılmanın kendilerine zarar vereceğini düşündükleri için bir Zemmour liderliğindeki Reconquete ile bir secim ittifakına gitmeye yanaşmadılar. Keza Avrupa Parlementosunda AfD temsiclcisi Maximillian Krah’in Nazi donemini öven söylemleri nedeniyle AfD grubunun Avrupa Parlementosunda aşırı sağı temsil eden Kimlik Ve Demokrasi (Identity and Democracy) grubundan atılmasında baş rol oynadı. Bunu tıpkı AKP’nin Milli Görüş gömleğini çıkarıp, kendini daha demokratik ve özgürlükçü göstermeye çalıştığı döneme benzetebiliriz.
Öte taraftan Macron’un seçim çalışmasını aşırı sagcı Ulusal Cephe’ye karsi değil Yeni Halk Cephesi’ne karşı yürüttüğünü göz önüne alırsak ikinci turda merkez seçmenin Yeni Halk Cephesi ve Ulusal Cephe arasinda kaldığında kendini Ulusal Cephe‘ye daha yakın hissetmesi korkutucu da olsa olası bir senaryo olarak karşımızda duruyor. Tabii yine merkez seçmen olan Cumhuriyetciler (Les Republicains) parti başkanlarını Eric Ciotti gibi Ulusal Cephe ile ittifağını makul bir olasılık olarak mı görecekler, yoksa boyle bir ittifağı kabul edilemez görüp Ciotti’yi partiden ihrac etmeye calışan grupla mı hareket edecekler. Bu da ikinci tur sonuçlarını etkileyen önemli bir faktor olacaktır.
Avrupa Parlementosu seçim sonuçlarına baktığımızda birçok ülkede olduğu gibi Fransa’da da kent merkezlerinde yaşayan seçmenlerin sol adaylara oy verirken, kırsal bölgelerde yaşayan seçmenlerin sağ ve muhafazakar adaylara yöneldiğini görüyoruz. Genç ve şehirli Fransızlar Avrupa Parlementosu secim sonuçlarının açıklandığı günden beri ‘sokaklar bize ait’ ve ‘mahallemizde faşistlere yer yok’ gibi söylemlerin öne çıktığını antifaşist eylemler düzenliyorlar ve aşırı sağın yükselmesine karşı çok tepkililer. Öte taraftan kırsal bölgelerde ‘zaten 2027’de seçimler tekrarlanacak, o zamana kadar Ulusal Cephe‘yi denemenin bir zararı olmaz’ fikrinin sıklıkla dile getirildiğini görebiliyoruz.”