Onur ayı büyük bir mücadele ile sona erdi. Bu süreçte birçok yerde çeşitli etkinlikler oldu, takdire şayan eylemler yapıldı. Yine bu süreçte LGBTİ+’ların sık sık yaşadıkları sorunları konuşacak alanlar yarattık. Bu sorunların birisi de beslenme krizinin derinleşmiş olması ile ortaya çıkan beslenme hakkına erişimle ile ilgili sorunlar.
Hepimizin en temel hakkı olan beslenme hakkının özellikle son dönemde çok daha yoğun ihlâl edildiğini görüyoruz. Ekonomik krizin derinleşmesi, iktidarın LGBTİ+’lara yönelik söylemlerinin artışı, yurttaşını koruması gereken iktidarın son dönemde artarak devam nefret söylemleri ve toplumdan tamamen izole etme politikaları LGBTİ+’ları iş yaşamından sosyal alanlara kadar birçok yerden uzaklaştırmaya neden oluyor. Sağlık hizmetinden yararlanamama, herhangi bir destek alamama gibi birçok noktada çok büyük sorunlar kronik hale geliyor. Hasta LGBTİ+’lardan seks işçilerine kadar birçok insan beslenme ile ilgili sorun yaşıyor.
Beslenme ve gıda politikalarının günümüzdeki etkilerini konuşurken öznelerinden ve LGBTİ+’lar ile çalışan kişilerden dinlemenin çok daha önemli olduğunu düşünüyorum. Genç LGBTİ+ Derneği Örgütlenme ve Savunuculuk Koordinatörü Senem Alp, Mor Dayanışma’dan Sehel Oto, 20 Kasım Trans+ İnisiyatifi üyesi Buğday Avesta, SPoD’dan sosyal hizmet koordinatörü Betül Asker, 20 Kasım Trans+ İnisiyatifi üyesi Ani N. ve HEVİ LGBTİ+ derneği ile birlikte LGBTİ+’ların beslenme ile ilgili sorunları, iktidarın politikalarının LGBTİ+’ların beslenme hakkını nasıl engellediğini; yoksulluğun, ayrımcılığın dışlanmanın etkisini, yerel yönetimlerin ve devlet desteklerinin durumunu, hasta LGBTİ+’ların sağlıklı ve yeterli beslenmeye erişimleri üzerine konuştuk. Derinlemesine cevaplar verdikleri ve bu tartışma alanını açtıkları için hepsine bir kez daha teşekkür ederim.
LGBTİ+’lar Sağlıklı ve Yeterli Beslenmeye Ulaşamıyor, Gereksinimlerini Eskiye Göre Çok Daha Az Karşılayabiliyor
Kendi hayatlarından örneklerle başlayarak 20 Kasım Trans+ İnisiyatifi üyesi Ani N. “Yeterli beslendiğimi tabii ki de düşünmüyorum. Düşünemiyorum da. Üstelik 28 yaşında bir lubunya, bir trans kadın olmama rağmen düşünemiyorum. Günlük almam gereken ilaçlar var. Hormon sürecindeyim ve bu ilaçların gerçekten vücuduma daha fazla zarar vermemesi için gerçekten gereksinimlerimi karşılayabileceğim bir şekilde beslenmem lazım. Ama o kadar çok şey hesaplıyorum ki son dönemde beslenirken bu yüzden de gerçekten bir şeyleri karşılayarak beslenemiyorum. Hani bazen doymak için doymuş oluyorum.” şeklinde durumunu açıkladı.
Genç LGBTİ+ Derneği’nden Senem Alp, “Eskiye göre beslenme şeklimi o kadar çok değiştirmek durumunda kaldım ki kan değerlerimde de bunun yansımasını görebiliyorum. Muhtemelen aldığımız besinler de eski besin değerlerini taşımadığı ve dışarıda yediğimiz yemeklerde de “ucuza kaçmak” işletmelerin ekonomik sürdürülebilirliği için zorunlu olduğundan yeterli ve ihtiyacımız olan gıdayı kapsayan bir beslenme sağlayabildiğimizi düşünmüyorum.” şeklinde cevaplarken Buğday Avesta beslenme ile ilgili gereksinimlerini karşılayamadığını gün içinde sadece karbonhidrat kaynaklı besinler (ekmek, patates, makarna vs.) ve paketli atıştırmalıklarla (noodle, cips tarzı) beslenmek zorunda kaldığını dile getirdi. SPOD’dan Betül Asker ise “vejetaryen olduğu için et ve et ürünlerini tercih etmediğini meyve ve kuruyemiş tüketme alışkanlığım biraz az” şeklinde yeterli ve dengeli beslenemediği üzerinde durdu.
Yüksek Enflasyon ve Gıda Fiyatları Artışı ile Değişen Süreçte Beslenme Hakkı Herkes için Daha Erişilemez Boyutlara Ulaştı
Hevi LGBTİ+ derneği ile yaptığımız görüşmede LGBTİ+’ların yakın geçmişle karşılaştırıldığında enflasyonun beslenme hakkı olumsuz yönde etkilediği, sağlıklı ve dengeli gıdalara erişim zorlaştığı, daha önce kolayca ulaşabilen besinlerin artık bütçeleri zorlamaya başladığı belirtildi. Bu durum, LGBTİ+’ların beslenme kalitesini düşürüp, besleyici gıdalar yerine daha ucuz ve besin değeri düşük gıdalara yönelmesine genel sağlık durumları ve yaşam kalitelerini kötü etkilediği üzerinde duruldu.
Ani N., “Zaten bir şeyleri satın alırken geçmişte de zorlanıyordum. Şimdi daha fazla zorlanıyorum. Yani geçmişte daha kolay değildi şimdi de hiç kolay değil. Her şey gerçekten çok pahalı. Gıda ile ilgili bir şeyleri alırken bunlar benim temel ihtiyacım, temel ihtiyacım olan şeyleri düşünmek zorundayım. En kötüsü o. Yani şöyle diyorum kendime. Ne doyurucu olur? İşte pirincin hangisi daha ucuz olur? Gibi bir şey düşünmek zorundayım ama… Bunu yapmak istemiyorum tabii ki de yani temel ihtiyacım beslemekten bahsediyoruz. Ama bu enflasyon zımbırtısı işte gıda fiyatlarının çok hızlı artışı hatta zaman zaman her gün değişmesi tabii ki de beslenme hakkımla ilgili beni zorlayan bir şey.” şeklinde açıklama yaparak geçmişten daha fazla sorun yaşadığını dile getirdi. Betül Asker “Bir iki yıl önce markette gördüğüm ve satın almak istediğim her gıdayı alabilirdim. Şu anda ise alışveriş listemde olan bazı şeyleri bile fiyatlar yüksek olduğu için alamıyorum ya da alacağım miktardan daha az alıyorum” şeklinde kendinden örnek vererek cevapladı. Sehel Oto ise “”meyve, kuruyemiş gibi sağlıklı besinlerin lüks haline geldiğini her ürünün en ucuzunu almaya başladığından dolayı farklı hastalıklar çıkacağı endişelerinden kaygılandıklarını dile getirdi. Birçok kişi için ekonomik krizin tek tip, ucuz gıdaya geçmek zorunda olduğunu belirtti. Buğday Avesta enflasyon ve gıda fiyatlarının artışının beslenme hakkına erişimi kesinlikle olumsuz yönde etkilediği, 2-3 sene öncesine kadar çeşitli gıdalarla beslenebilirken şu an tek tip beslenmek zorunda kaldığını söyledi. Senem Alp “düzenli maaşı olduğu halde mutfakta küçülmeye gitmek zorunda kaldığını, pazar alışverişinin daha ucuz olduğu bir senaryonun artık geçerli olmadığını belirtti. “Aldığımız şeyleri kiloyla değil taneyle almak zorundayız. Tek başıma sipariş vermekle, evde yaptığım yemeğin fiyatının denk düştüğü durumlarla da karşılaşıyorum. Bunun asgari ücretle geçinen bir ailedeki yansımasını tahmin ettiğimde açıkçası bu konuda kendimi göremeyecek durumda hissediyorum.” şeklinde durumu özetledi.
Beslenme Politikaları ve LGBTİ+’ların Beslenmesi İktidarın Politikalarıyla Doğrudan İlişkilidir
Sehel Oto “Özellikle yürürlükteki tarım politikaları, denetimsiz gıdaların önüne geçilmemesi, kullanılan bazı zehirli maddelerin kontrollerinin yapılmaması çok ciddi hastalıklara sebep oluyor. Toplumun her kesiminden insanın sağlıklı ve nitelikli gıdaya aynı kolaylıkla ulaşamaması elbette ki tamamen bir devlet politikasıdır, bu durumun tam tersi de…” şeklinde iktidar politikalarının beslenme ile ilişkisini açıkladı.
Senem Alp “Baştan sona tüm ekonomi politikalarının bir sonucu olduğu için elbette iktidarın politikalarıyla alakası olduğunu düşünüyorum. Tarım politikaları ve gıdaların dağıtımı (örneğin aracılar) düşünüldüğünde kendi şehrimizde yetişen besini bile uygun miktarda almamız mümkün olmuyor. Türkiye’de üretilen birçok ürünü oldukça pahalıya almak zorundayız ve bu elbette beslenmemizi büyük oranda etkiliyor. Takviye ürünlerinin de pahalılığı düşünüldüğünde hepimiz kronik yorgunlukla/hastalıklarla baş etmek zorunda kalıyoruz.” dedi. Buğday Avesta ise iktidarın özellikle transfobik politikalar yüzünden transların işlere alınmadığını, istihdam dışı kalmalarından dolayı maddi durumun yetersizleştiğini belirtti. Bunun da doğrudan beslenme hakkına erişimine ket vurduğu dile getirildi. Betül Asker yüksek enflasyonunun sebebinin iktidar politikaları olduğu üzerinde durdu. “İktidar politikaları ekonomiyi de etkiliyor. Maaşlara yapılan zamlardan çok daha yüksek miktarlarda ev kiraları ödüyoruz, gıdaların fiyatları yükseliyor ve yine de yeteri kadar beslenemiyoruz.” şeklinde durumu özetledi. HEVİ LGBTİ+ Derneği enflasyonun iktidar ile ilişkili olduğunu, gıda fiyatlarının pahalılığı erişimi zorlaştırdığını söyleyerek “adil ve güvenli gıda politikalarının olmaması, gıda standardizasyonu sağlanmaması ve bu konuda politikaların yetersizliği sebebiyle eriştiğimiz gıdaların da sağlıklı olduğunu belirtemeyiz.” şeklinde güvensizliği de dile getirdi. “Hükümetin tarım, gıda güvenliği, fiyatlandırma, sağlık ve eğitim politikaları; sağlıklı ve dengeli beslenme üzerindeki erişimimizi ve bilgimizi doğrudan etkiler. Örneğin, sağlıklı gıdaların uygun fiyatlı ve erişilebilir olmasını sağlamak, beslenme eğitimi programları sunmak ve gıda güvenliği standartlarını oluşturmak gibi politikalar, bireylerin beslenme alışkanlıklarını olumlu yönde şekillendirebilir. Bu nedenle, hükümetin beslenme konusundaki politikaları, toplumun genel sağlığını ve refahını belirleyen önemli faktörler arasında yer alır.” önerilerde bulundu. Ani N., iktidarın politikalarının hem maddi hem de manevi olarak etkilediğini söyledi. “Maddi olan yüksek enflasyon ve gıda fiyatlarının artışı ve iktidarın bunun önüne geçecek bir politikasının olmaması maddi anlamda beni etkiliyor. Manevi anlamda ise mevcut iktidardan zaten mutlu olmadığım için, iyi hissetmediğim, her gün uyandığımda kendimle ilgili, kimliğimle ilgili iktidardan hakaretler işittiğim ya da iktidar yanlısı çevrelerden tehdit ve hakaret işittiğim için kendimi kötü hissediyorum ve zaman zaman beslenemediğim anlar oluyor, iştahımın kapandığını hissediyorum. Örneğin arkadaşlarım gözaltına alındığında yahu beslenmeyi düşünecek bir şey bırakmıyor ki iktidar o anda. Temel ihtiyaçlarını unutuyorsun.” şeklinde durumu açıkladı.
Yeterli ve Bengeli Beslenme Öncelikle Devletin Sonrasında Yerel Yönetimlerin Sorumluluğundadır
Sehel Oto öncelikle her yurttaşın yeterli ve dengeli beslenmeye hakkı olduğu fikrinin yerleşik ve yaygın olması gerektiğini söyledi. Devletin buna dair bir bakış açısı ve politikası olması gerektiğini sağlıklı gıda üretimi için belirli bir çerçevede program hazırlanması ve bu programın adımları sıkı bir şekilde denetlenmesi, okullarda çocuklara verilmesi gereken yemeklerden yerel üreticinin desteklenmesine, kent bostanları kurulmasına kadar birçok şey yapılabileceğini dile getirdi.
Senem Alp sorumlulukları hatırlatırken yapılanların kimlere hitap ettiğini tartışılması gerektiği üzerinde durdu. “Beslenme temel haklardan biri olduğu için elbette hem yerel yönetimin hem de devletin ortak sorumluluğu bu. Yerel yönetimin açtığı halk bakkalları hangi halka hitap ediyor bilmiyorum. Çünkü öncelikle şehir merkezlerinde yaygınlaştırılan ucuz ve temiz gıdaya ulaşma politikasının esas önceliğinin daha yoksul işçi/göçmen mahallelerine taşınması gerektiğini düşünüyorum. Bunun yanısıra elbette sorunu temelden çözecek olan bir yöntem olmadığını biliyorum ama gıda/erzak desteğinin belediyelerin temel çalışması olması gerektiğini düşünüyorum. Yoksulluk bu şekilde kilit bir noktaya ulaşmışken halkın parasını halkın temel ihtiyaçları için kullanmak yerine vitrin olabilecek çalışmaların öne çıkarılması ve burada yürütülen rant çalışmalarını hayretle izliyorum, bu her belediye için geçerli maalesef. Türkiye’de belediyecilik halkın katılımcılığını ikinci plana atıp ihtiyaçlarını görmezden geldikçe bu sorun daha da derinleşecektir.” şeklinde durumu özetledi.
Buğday Avesta yerel yönetimlerin istihdam dışı kalan LGBTİ+’lar için istihdam açma çalışmaları yapabileceğini dile getirirken devlet ve yerel yönetimler gıda yardım paketleri, gıda yardımı için alışveriş kartlarının ihtiyacı olanlara dağıtılması gibi uygulamalar gerçekleştirebileceği önerisinde bulundu.
Betül Asker sorumlulukları hatırlatarak yüksek enflasyonla ilgili çalışmaların yoksul veya orta kesimi daha da yoksullaştırmadan yapılması gerektiği üzerinde durdu.
Ani N., “beslenip beslenemediğimizle ilgili hem yerel yönetimlerin hem de devletin sorumluluğu var. Yapması gereken şu, beslenme gibi temel ihtiyacımı karşılayamıyorsam, beni bir çekip ‘ya kardeşim sen gerçekten yemek yiyor musun?’ demesi gerekir.” şeklinde durumu açıkladı. Yerel yönetimlerin yapabileceklerinin bütçe nedeniyle sınırlı olduğunu ancak devletin bütçesini sarsmayacağını dile getirdi. “Devlet bir öğünü benim gibi sersefil birine verdiği zaman ölmez, bitmez. Şimdi mesela görece izliyorum okul çıkışlarında belediye yemek dağıtıyor. Bu komik bu arada. Niye komik? Çünkü bu belediyenin görevi değil, sorumluluğu da değil aslında. Yani bu devletin sorumluluğunda olan bir mesele ama hiç ilgilenmiyor ki bununla.” şeklinde durumu açıkladı. Ani N. aynı zamanda LGBTİ+’ların çok daha fazla zorlandığını, başvuru süreçlerinde sorulara maruz kaldıklarını açıkladı. “Bir de LGBTİ+ olunca sen belki de o görece cüzi olan gıda yardımını bile talep edemiyorsun. Çünkü bunu talep edeceğin kuruma gittiğinde soru bombardımanına maruz kalacaksın. Diyecek ki sana ya sen kadın gözüküyorsun, kimliğin erkek. Zaten orada bir yenilgiyle ve trans fobiyle karşılaşıyorsun. Devlet zaten seni görmezden geldiği için o an gitmek istemiyorsun. İçinden böyle bir şey gelmiyor. Yerel yönetimin de tavrı o. Yerel yönetimin de devlet gibi bir mekanizma çünkü.” şeklinde durumu anlattı.
HEVİ LGBTİ+ Derneği devletin ve yerel yönetimlerin sorumlulukları olduğunu söylerken bu sorumluluklar arasında, sağlıklı beslenme konusunda eğitim ve bilinçlendirme kampanyaları düzenlemek, sağlıklı gıdaya erişimi kolaylaştırmak, gıda güvenliğini denetlemek, düşük gelirli kişiler için gıda yardımı programları oluşturmak ve okul beslenme programları sağlamak yer aldığını açıkladı. “Ayrıca, obezite ve kronik hastalıklarla mücadele etmek için halk sağlığı programları geliştirmek, fiziksel aktiviteyi teşvik etmek, sürdürülebilir tarım politikaları uygulamak ve gıda israfını azaltmak için atık yönetimi politikaları oluşturmak da devletin ve yerel yönetimlerin yapması gerekenler arasındadır. Bu adımlar, toplumun genel sağlık düzeyini artırmak ve daha sağlıklı bir gelecek inşa etmek için kritik öneme sahiptir.” şeklinde cevapladı.
Yaşanan Ayrımcılıklar ve Damgalamalar Yoksulluğa Neden Oluyor ve Beslenme Hakkına Erişimi Engelliyor
Buğday Avesta, “LGBTİ+ fobi, LGBTİ+’ların istihdam dışı kalmasına, düşük ücretlerle, sigortasız çalışmasına sebep oluyor bu da beslenme yetersizliğine maruziyeti arttırıyor.” şeklinde durumu açıkladı. Betül Asker “Maruz bırakılan cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim temelli ayrımcılık, fobi, hedef gösterilme beraberinde birçok alandaki hak ve hizmetlere erişimi engelliyor. Örneğin bizzat devlet tarafından hedef gösterilen bir LGBTİ+ sokakta, okulda, evde, işyerinde, hastanede şiddet ve güvenlik riskleri ile karşı karşıya kalabiliyor. Bu fobi ve hedef gösterme de aile evinden kovulmaya veya şiddetten uzaklaşmak için evden ayrılmaya, iş yerinde ayrımcılık veya iş bulamama sebebiyle ortaya çıkan ekonomik yoksunluk ve yoksulluk da beraberinde barınma ve beslenme gibi en temel ihtiyaçlara ve haklara erişememeye sebep oluyor.” şeklinde açıklaması ile ayrımcılığın ortaya çıkardığı sorunları da dile getirdi. Ani N. Özellikle trans binary trans ikili cinsiyet sisteminin içerisinde yer alan insanlar için devletin bir kurumuna gidip hizmet almanın çok zor olduğunu dile getirdi. Beslenme hakkının talebiyle ilgili “Bir de sen temel hakkın için hizmet isteyeceksin. Diyeceksin ki açım, beslenemiyorum, bu hakka erişemiyorum falan. Onların zaten bu haktan önce sordukları garip garip sorular var. Sen niye böylesin? Ya devletin memuru sen niye böylesin diyebiliyor. Bu cesareti elinde bulundurabiliyor. E şimdi bu kimlikle yardım mı alacaksın? Şöyle mi yapacaksın? Böyle mi yapacaksın? Ya o kimlik meselesi her zaman önünde maalesef bir engel.” şeklinde yaşadıkları süreçlerden bahsetti. Hevi LGBTİ+ derneği LGBTİ+lar’ın toplumsal ayrımcılık ve dışlanma nedeniyle yoksulluk ve beslenme hakkına erişim noktasında ciddi engellerle karşılaştıklarını, dezavantaja düşürülmüş grupların yaşadığı ayrımcılık, eğitim ve istihdam olanaklarını sınırlayarak ekonomik bağımsızlıklarını zayıflatıldığını, bunun da yoksulluğa ve beslenme yetersizliklerine yol açtığını dile getirdi. “LGBTİ+’lar ise cinsiyet kimlikleri veya cinsel yönelimleri nedeniyle iş bulmakta ve işlerini sürdürmekte zorlanmaktadırlar. Ayrıca, sağlık hizmetlerine erişimde yaşadığı zorluklar, beslenme ve genel sağlık durumlarını olumsuz etkileyebilir. LGBTİ+ların maruz kaldığı sosyal stigma ve ayrımcılık, psikolojik stres ve travmaya neden olabilir, bu da sağlıklı yaşam seçimleri yapmalarını ve beslenme haklarına erişimlerini daha da zorlaştırır. Dolayısıyla, ayrımcılığın ve dışlanmanın önlenmesi, dezavantajlı duruma düşürülmüş grupların yoksulluktan çıkmalarına ve beslenme haklarına erişimlerini sağlamada kritik bir rol oynamaktadır.” şeklinde açıkladı.
LGBTİ+’lar Yerel Yönetimlerin ve Devletin Desteklerine Erişim Sağlayamıyor
Betül Asker LGBTİ+’ların desteklere erişim sağlayamadıklarını söyledi. “Destekler zaten aile ve çocuk odaklı ve ihtiyaçları tam olarak karşılayabilecek destekler değil fakat yine de LGBTİ+’lar bu desteklerden faydalanamıyorlar.” şeklinde açıkladı. ANİ N., desteklere ulaşımın çok zor olduğunu dile getirdi. “Çok zor. Gerçekten çok zor. Belki İzmir’deki yerel yönetimler biraz önlemini almaya çalışıyor. Erişim sağlayabileceğimiz noktaya evirmeye çalışıyorlar ama pratikleri ve kültürleri çok fobik. Öyle bir dinamikten beslenmişler. Değişim dönüşümleri de çok zor. Yani ben öldüğümde belki değişip dönüşmüş olacaklar. Yani devletin zaten LGBTİ+’lar konusunda bir destek sağlayabileceğini düşünmüyorum.” şeklinde durumu açıkladı. Devletin destek sağlayamamasının yetersizlikten değil keyfi olduğunu dile getirdi. “Sağlamaz da zaten, keyfi bir sağlamama durumu. Görmezden geliyor, yok sayıyor. Ama yerel yönetimlerin bunu yapmak için çabaladıklarını, fakat yine konunun özneleriyle direkt çalışmadıkları için çoğu şeyi yanlış yaptıklarını düşünüyorum. O çalışma alanında destekleri veren bir müdürlükte, başkanlıkta bir özne istihdam edilseydi eminim o özne daha net dertleri anlatıyor olacaktı ve bu şekilde daha net desteklere erişim sağlayabilecektik. Özne az olduğu ya da hiç olmadığı için ya da dinlenmediği için tabii ki de biz bu desteklere erişimde problem çekiyoruz.” diyerek öznenin muhatap alınmamasının gerçek sorunları görmede krize neden olduğunu açıkladı. Buğday Avesta “bir trans kadın olarak yerel yönetimlerin veya devletin desteklerine erişim sağlayamıyorum” diyerek kendinden örnekle erişim krizini açıkladı. Senem Alp erişim ve destek ile ilgili “LGBTİ+lar için öncelikle açık kimlikli olmak bu hakka erişim için mücadelenin bizzat önünde duruyor. LGBTİ+lar eşit yurttaşlık haklarından muaf oldukları ve aile kurumuna dahil olamadıkları için beslenmeye dair desteklerde öncelik olarak görülmüyor. LGBTİ+’lar için özellikle son iki yıldır barınma ve gıda sorunu sınıra ulaşmış durumda. İlgili STK’lar ile ulaşabilen kişilerle dayanışıldığı bir dönem vardı ama artık bunun sürdürülebilirliği olmadığı için durum gittikçe kritikleşiyor. Özellikle cinsiyet ifadesi/beyanı kimlikle uyuşmayan trans kadınlar için cis kadınlara verilen desteklerden yararlanmak devlet düzeyinde de yerel yönetim düzeyinde de ciddi bir kimlik bariyerine çarpıyor ve genelde yalnızlığa, güvensiz barınma koşullarına, gıda krizine terk ediliyorlar.” şeklinde süreci açıkladı.
HIV ve Diğer Birçok Hastalıkla Yaşayan LGBTİ+’lar Sağlık Hizmetlerinden Bağışıklık Sistemini Güçlendirecek Bir Beslenme Örüntüsüne Kadar Birçok Noktada Eksiklik ve Sorun Yaşıyor
Hevi LGBTİ+ derneği HIV ile yaşayan LGBTİ+’ların sorunlarını ve çözüm önerilerini şu şekilde açıkladı: “HIV ile yaşayan LGBTİ+lar, sağlıklı ve yeterli beslenmeye erişimde birçok engelle karşılaşmaktadır. HIV ile yaşayan LGBTİ+’lar kesişimsel ayrımcılık ekseninde, sağlık hizmetlerine erişimde yaşanan ayrımcılık ve damgalanma nedeniyle düzenli ve kaliteli tıbbi bakım almakta zorlanabilirler. Ek olarak, HIV tedavisi gören kişilerin sadece ilaç kullanımına değil düzenli uyku ve düzenli/sağlıklı beslenme gibi konulara da dikkat etmesi gerekirken, ekonomik zorluklar ve iş güvencesizliği nedeniyle yeterli ve dengeli beslenme sağlamakta güçlük çekebilirler. Sosyal stigma, psikolojik stres ve izolasyon da bu kişilerin beslenme haklarına erişimini daha da zorlaştırabilir çünkü bu kişiler istihdama erişimde de ayrıca zorluk çekmektedir. Dolayısıyla, HIV ile yaşayan LGBTİ+ların sağlıklı beslenmeye erişimlerini sağlamak için ayrımcılığın önlenmesi ve ekonomik destek programlarının geliştirilmesi gereklidir.” şeklinde önerilerde bulundu. Betül Asker, anonim test merkezlerinin sayısının artırılması gerektiği üzerinde durdu. “Ailelerinin öğrenecek olması kaygısıyla test yapmaktan çekinen LGBTİ+’lar da var. Bunun yanında HIV’ ile yaşayanların beslenmeleri tedavi aşamasında da en önemli etkenlerden biri. Artan fiyatlar ve yüksek enflasyonda HIV ile yaşayanların sağlıklı beslenemediğini düşünüyorum.” şeklinde durumu özetledi. ANİ N. HIV’in toplumda bir damgalanma aracı olduğunu dile getirdi. ”O kadar acımasızlar ki, bıraktım beslenmeyi HIV pozitif insanların yaşamasını bile istemiyorlar. Sağlıklı ve yeterli beslenmeye hiçbir şekilde erişemiyoruz. Ya ilaç hakkımız bile çok kısıtlı. Şu anda hormona erişim konusu da çok kısıtlı. Çok acımasızca, düzen çok gaddarca. Yani sağlıklı ve yeterli beslenmeye nasıl erişeceğiz ki bu kimliklerle? Erişemeyiz. Erişemiyoruz da. Gelecek 20 yıl içinde inşallah erişiriz.” şeklinde durumu özetledi. Sehel Oto, “toplumdan dışlanan HIV ile yaşayan kişiler, virüsü yayma safsatasından kaynaklı olarak iş bulmakta çok zorlandıklarından sağlıklı gıdaya ulaşması oldukça güçtür.” şeklinde açıklarken Senem Alp HIV’le yaşayan kişilerin sadece LGBTİ+lar olmadığının altını çizerek “çalışma alanlarında sosyal alanlarında dışlanan HIV ile yaşayan insanlar elbette sağlık imkanlarından yeterli oranda faydalanamıyor. Üstelik büyük bir sağlık güvencesi sorunu var. HIV’le yaşamak hala damgalanan ve LGBTİ+ların başına gelen/hak edilmiş bir durum olarak görüldüğü için bununla alakalı elbette özellikle beslenme alanında ayrı bir çalışma yapıldığını görmedim. Bu noktada LGBTİ+’ların genele göre daha fazla yoksullaşması elbette HIV ile yaşayan LGBTİ+lar için ayrıca bir sorun teşkil ediyor. Ancak HIV ile yaşayan kişiler için bağışıklık oldukça önemli ve bu da spora/beslenmeye denk düşüyor. LGBTİ+ların çoğu sosyal alanlarda ya da özel işletmelerde spor yapmakta zorlanıyor. Doğalında konu beslenme noktasında kilit öneme sahip. Bağışıklığı güçlendirmek için alınan besinler ve takviyeler oldukça pahalı ve erişilmesi zor. Bağışıklık söz konusu olduğunda gıda temizliği ve güvenliği de apayrı bir sorun elbette.” şeklinde durumu açıkladı.
LGBTİ+’ların beslenme hakkına ilişkin yaşadıkları birçok sorun var. Sorunların en büyük nedenleri arasında iktidarın ayrımcı dili, politikaları olduğu görülüyor. Acilen yapılması gerekenlerin başında özneleri ile tartışılarak çözümler bulunması en iyi yol olacak gibi görünüyor.
Mücadelemiz baki, paylaşımda bulunan herkesin emeğine sağlık.
Onur Haftası, LGBTi+ Mücadelesi ve Kültür-Sanattaki Yansımaları