Fırtına Öncesi Sessizlik

İnanmayacaksınız ama atasözleri ve deyimler beni benden alıyor. Çok seviyorum. Duydukça şaşırıyor, anlamlarını çözmeye çalışıyorum. Şunu fark ettim bu okulda öğrenilmiyor. Evde, sokakta, konu komşuda en çok da yaşlılardan öğreniyoruz. Babaanne, anneanne ve dedelerimiz aslında birer ayaklı tarih kitabı, kültürümüzün masallarını, türkülerini, oyunlarını kuşaktan kuşağa aktırılmasını sağlayan hikâye anlatıcıları, söz ustaları…

Nazmi öğretmenlerin taşınması şerefine tüm mahalle onlarda toplandık. Yiyoruz, içiyoruz kahkaha muhabbet… Hepimizin keyfine diyecek yok, herkes kendi akranlarıyla sohbet ediyor. Bir an tüm odada sessizlik oldu. Babaannem,

“Kız çocuğu doğdu,” dedi. O an herkes bir ağızdan konuşmaya başladı,

“Analı babalı büyüsün, nazar değmesin, bahtı açık olsun, geleceği aydınlık olsun…” Çok şaşırdım. Herkes babaannemin söylediğini doğru kabul etmiş, iyi dileklerde bulunuyordu… 

Mahallemizin köpeği Kocabaş’ı birkaç haftadır görmüyorum. Dün yukarı mahalleden Ahmet ile karşılaştım. 

“Bizim Kocabaş’ı sizin oralarda gördün mü?” dedim.

“Hayır, görmedim. Bizim Aykız’da yok ortalarda,” dedi. İçimi bir korku sardı. Hayvan sevmeyen insanlar yavrucakların önlerine et atıp zehirliyor, şikâyet ediyorlar. Zabıtalar gelip alıyor. Sonra ara ki bulasın, soluğu babamın yanında aldım. Olanları anlattım,

“Olur mu öyle şey, kim şikâyet edecek? Tüm mahalleli bakıyoruz, aşıları tam, tasması var. Ben zabıta Adem’e sorarım,” dedim. Babamın konuşması beni biraz rahatlattı. Yolda Zeynep’le karşılaştık.

“Hayırdır canın sıkkın gibi,” dedi.

“Kocabaş kayıp, sen hiç gördün mü?” dedim.

“Uzun zamandır görmüyorum. Zabıta sokak hayvanlarını topluyormuş, alıp ücra bir yere bırakmışlardır,” dedi.

“Âdem abi yapmaz, o Kocabaş’ı çok seviyor. Hastalandığında tüm veteriner masraflarını o karşılamıştı,” dedim.

“Emir demiri keser,” dedi. İçime, kalbimin tam ortasına bir korku bıraktı her zaman ki gibi koşarak uzaklaştı. Eve gidinceye kadar ‘Âdem abi yapmaz, yok yok yapmaz’ diye yol boyunca kendimi ikna etmeye çalıştım.

Akşam babam eve gelince,

“Baba Âdem abiyle konuştun mu?” dedim. Zeynep’in aksine çok olumlu konuştu. 

“Sordum bilgisi yok. Hatta o da merak etti. Bir yerlerde takılmıştır, kısa zamanda gelir,” dedi. Kendinden o kadar emin konuştu ki, ikinci soruyu sormaya gerek duymadım.

Üç beş gün sonra sabahın köründe bahçeden gelen havlama sesleriyle yataklarımızdan fırladık. Birde ne görelim Kocabaş ve Aykız arkalarında üç yavruyla gelmişler…

Bir ay boyunca yavrucaklara el bebek gül bebek bakıldı. Üç yavrunun da tüm aşıları tedavileri yapıldı. Sütten kesilince kimlerin bakacağı kurayla belirlendi. Semra abla, Tahsin abi ve Berber Nedim çıktı. 

“Nedim abi dükkânda beraber bakalım mı?” dedim.

“Kocaman bahçemiz var. Dükkân küçük…” diyecek oldu sanırım benim üzüldüğümü görünce,

“Arada dükkâna getiririm, bazen de sen eve gelir bakarsın,” dedi. 

Bu kura için mahalle yine toplanmıştı. Yiyoruz, limonatalarımızı içiyoruz. Herkesin yine keyfi yerinde Semra abla yanımıza geldi.   

“Gençler içecek ister misiniz?” dedi.

“Sağ ol Semra abla çok içtik,” dedim. Bizimkilerde beni kafalarıyla onayladılar. Masamıza oturdu.

“Şiir okuyor musunuz?” dedi. Ali hemen lafa girdi. 

“Efe okuyor, şiirde yazıyor,” dedi. Beni utandırdı. 

“Öyle mi, özel bir defterin mi var?” dedi.

“Yok, harita metod defterimin arkasına yazıyorum, birkaç şiir öyle abartılacak kadar değil,” dedim. Geçiştirdim. Mahallede duyulursa herkes benimle dalga geçer biliyorum. Düşünün bir kitap yazıyorsunuz bakıyorsunuz dönem insanı yazdıklarınızı anlamayacak, elli yıl sonra basılmasını istiyorsunuz. İşte tamda bu nedenle bizim mahallenin yazdıklarıma henüz hazır olmadığını düşünüyorum. Semra abla durur mu. Herkesin içinde,

“Baba Efe şiir yazıyormuş,” dedi. Büyük bir sessizlik oldu.

Sanırım içinizden “Bir kız çocuğu daha doğdu,” diyeceksiniz. 

Bilemediniz bu fırtına öncesi sessizlik…

Altın Suyuna Bandırılmış

Bisiklet İcat Edildi mi? 

Üst Mahalleyi 6-2 Yendik