Türkiye’de 6 Şubat 2023 tarihinde sabaha karşı 04.17’de Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetinde meydana gelen iki depremde 11 ilde hayatlar yerle bir oldu. İçişleri Bakanlığı verilerinde depremlerde 53 bin 537 kişinin hayatını kaybettiği, 107 bin 213 kişinin de yaralandığı ifade edildi.
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından hazırlanan Kahramanmaraş ve Hatay Depremleri Yeniden İmar ve Geliştirme Raporu verilerinde, 11 ildeki 2 milyon 618 bin 698 binadan, 35 bin 355 binanın yıkıldığı belirtildi. Yıkılan binaların içerisinde kamu hastaneleri, aile sağlığı merkezleri de geniş yer kapladı. Kahramanmaraş, Elbistan, Hatay, Osmaniye, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Adana, Malatya ve Elazığ’da yaşanan acının üstünden neredeyse bir buçuk yıl geçti ama yaralar hâlâ sarılamadı.
Fikir Gazetesi 23’üncü sayısında depremden etkilenen illere odaklandık. Kentlerde sağlıklı yaşam koşullarının oluşturulup oluşturulmadığı, sağlık hizmeti sunumunda dünden bugüne gelinen süreci, 31 Mart 2024 tarihinde gerçekleştirilen yerel seçimlerin ardından bayrak değişimi yaşanan yıkık kentlerde belediyelerin sağlık alanında ne gibi adımlar attıklarının izini sürdük.
“Yıkılan Kentler ve Hayatlar: 6 Şubat’tan Bugüne Neler Değişti?” başlığıyla “6 Şubat Panoraması” çıkarmaya çabaladığımız haber dosyamızda, Hatay, Gaziantep ve Şanlıurfa tabip odaları başkanları Dr. Sevdar Yılmaz, Dr. Kazım Doğan Eroğulları, Dr. Fırat Erkmen, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Adıyaman İl Başkanı İbrahim Halil Aydın, Cumhuriyet Halk Partisi Sağlık Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Dr. Zeliha Akbaz Şahbaz ve Demokrasi ve Atılım Partisi (Deva Partisi) Hatay İl Başkanı İhsan Albayrak ile görüşmeler gerçekleştirdik.
DEPREM BÖLGELERİNDEKİ SAĞLIKÇILAR, SAĞLIK BAKANINI BEKLİYOR!
Deprem illerinde sağlık hizmeti sunumuna odaklandığımız haberimizde, Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa ve Adıyaman’dan profesyoneller, bugün gelinen noktada kaos ortamının hâkim olduğunu aktararak, “O acı günün üzerinden geçen onca zamana rağmen sağlıkta birinci basamak başta olmak üzere her alanda sorunlar gitgide arttı. Deprem illerindeki hekimler, sağlık emekçileri çok zor koşullarda üstün bir çaba harcayarak çalışmaya devam ediyor. Değer görmüyoruz, yaşadığımız mağduriyet görmezden geliniyor, ücretlerimiz aşağı çekildi. Halk sağlığı risk altında ve sorunlar çoğalarak devam ediyor” diyerek Yeni Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’na seslendi. Bakan Memişoğlu’nun deprem illerine ne zaman geleceğini soran sağlıkçılar, gelirse de bürokratlarla değil sahadaki hekimlerle, sağlık emekçileriyle, sağlık meslek örgütleri ile görüşmesini, sorunları kendilerinden dinlemesini istediklerini belirtiler.
2 Temmuz 2024 tarihinde Cumhurbaşkanı Kararı ile Kemal Memişoğlu Sağlık Bakanı ve Murat Kurum ise Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı görevine atandı. Çevre Bakanı Kurum göreve gelir gelmez deprem illerine ziyaretler gerçekleştirirken, yeni Sağlık Bakanı Memişoğlu hâlâ deprem illerine adım atmadı.
Bakan Memişoğlu’nun deprem illerine gitmek için 6 Şubat’ın 2. yılını mı beklediği sorusu akılları kurcalarken, deprem bölgelerindeki sağlık meslek örgütleri, sağlık emekçileri, profesyonellerin beklentisi ise daha önce gelmesi gerektiği yönünde…
HATAY TABİP ODASI: HEKİM İSTİFALARI ARTARAK DEVAM EDECEK!
Hatay, 6 Şubat depremlerinin yaşandığı iller arasında en çok yıkımın ve can kaybının yaşandığı kent. Kentte, apartman altı olarak tabir edilen 66 Aile Sağlığı Merkezi (ASM) yerle bir oldu. O ASM’lerde görevli hekimler ve sağlık emekçilerinin kimi hayatını kaybetti, kimi de enkazdan kurtuldu. Hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Birinci basamak sağlık hizmetleri Hatay’da enkaz altından hala çıkartılamadı. Konuyla ilgili Hatay Tabip Odası Başkanı Dr. Sevdar Yılmaz ile görüştük.
Yılmaz, aile hekimliği sisteminin Hatay’da tamamen çöktüğünü, depremlerin ardından geçen yaklaşık bir buçuk yıllık süreçte aile hekimliğinde görevli olan hekimlerin kendisi de dahil olmak üzere zorlu çalışma koşulları, aşağı çekilen ücretler, bezdiren görevlendirmeler ve açılan soruşturmalar neticesinde istifa etmek zorunda kaldıklarını, istifaların daha da artacağını vurguladı. Hatay’da yıkımların en fazla olduğu Antakya, Defne, Samandağ, Kırıkhan ve Hassa’da görevli aile hekimleri için kamu otoritesinin hiçbir iyileştirmede bulunmadığı gibi sistemin kuralları gereği nüfus sayısı, ASM’lerde sınıf farkı gözetmeye devam ederek hekimlerin yıldırıldığının altını çizdi.
Yılmaz şunları söyledi: “Bir yıl boyunca hekimlere en son aldıkları maaş üzerinden ödemeler yapıldı. Yani Ocak 2023’teki son maaşları baz alınarak bir yıl boyunca ödeme yapıldı. Şubat 2024’ten sonra bu uygulamadan da vazgeçildi. Artık ne kadar hastanız varsa, aşıyla ilgili performansınız ne kadarsa gibi konular hesaba katılarak ücretler ödenmeye başlandı. Hatay Tabip Odası olarak yıkımın olduğu ilçelerde bu ödeme sisteminin yapılmamasını belirttik. Depremden az hasar alan ilçeler ile depremde çok hasar alan ilçeler aynı kefeye konuldu. Az hasarlı ya da hasarsız yerlerde çalışan hekimler ile çadır kentlerde, konteyner bölgelerinde çalışan hekimlere aynı ücretler ödendi. Bu ayrım yapılmayınca da işlerin daha da kötüye gideceğini, çalıştıracak hekim bulamayacaklarını, hekimlerin istifa edeceğini belirttik. Dikkate alınmadı. Temmuz ayında Sağlık Bakanlığı tarafından yıkımların en fazla olduğu ilçelerden Antakya, Samandağ, Kırıkhan, Hassa ve Defne’de hekim açığı olmasından ötürü 26 kişilik kadro açtı. Ve bunların hiçbirine başvuru olmadı. Çünkü hekimler bu bölgelerde zorlu koşullarda çalışıyor ve buna rağmen yıkımın olmadığı ya da çok az olduğu yerlerle aynı kefeye konuluyorlar. Doktorun buraya tayin olduğunda çalışabileceği bir alanı yok. Türkiye ortalamasında aile hekiminin maaş alabilmesi için o bölgenin nüfusunun 3 bin 500 kişi civarında olması gerekiyor. En maksimum maaşı da 4 bin kişilik nüfusla alıyorsunuz. Burada nüfuslara bakıyorsunuz; 1500, 1600, 1300’lerde. Bina yok, nüfus yok, haliyle maaş yok! Ayrıca aile hekimleri tek çalışmıyorlar. Bir hemşireleri, ebeleri olması gerekiyor. A sınıfı, B sınıfı, C sınıfı şeklinde sınıflandırma sistemi var. Sınıflandırmaya göre cari ücretiniz artabiliyor ve bu cari ücretle siz istediğiniz sayıda yardımcı sağlık personeli, temizlik personeli çalıştırabiliyorsunuz. Hatay’da bir de bu sınıflandırma dayatmasına başlanıldı. Deprem kentlerindeki ASM’lerde sınıf denetlemesi yapmaya başladılar. Yıkılmayan ASM’lerde de denetleme yapmaya çalıştılar. Oradaki hekimleri denetimlerle bezdirdiler. Ardından kendilerinin sağladığı konteyner ASM’lerde denetleme yapmaya başlandı. Yani hiçbir iyileştirme yapmadan, denetim yapmaya başladılar. ‘Bunu yapmayın dedik’ ama dinlemediler. ASM’lerin sınıftan düşürülmesi demek hekimin düşük maaş alması demektir. ASM’lerimizin cari gelirinin azalması demektir. ‘Eğer geliri düşürürseniz bu da en az 200-220 civarında personelin işsiz kalması demektir’ dedik. Karmaşık görevlendirmeler yaptılar. Örneğin siz, A konteyner kentindesiniz. Geliyor B konteyner kentini denetiliyor. Bakıyor siz yoksunuz. Hakkınızda tutanak tutuyor. ‘Niye burada değilsiniz?’ diye. Görevlendirmeyi yapan kendileri, soruşturmayı yapan kendileri. Birçok kişi böyle bu şekilde mağdur oldu. Deprem bölgesinde aile hekimi hastasına ulaşamıyor. Performans yapamıyor. Aşıları tam yapamıyor. Yapamadığı her aşı için ifade veriyor. Bu nedenle yüzlerce kişi hakkında sarı zarflar gelmeye başladı. İnsanlarda bir bıkkınlık oldu. Yokluk içinde çalışmaya çabalıyor hekimler. Öylesine bezdirdiler ki kimse çalışmak istemiyor artık. Bütün bunlar bir araya girince açılan kadroya da başvuru olmadı. Ben de istifa ettim şimdi birçok arkadaşım beni arıyor. İş bulsalar onlar da istifa edecekler. İstifaların devamı gelecek ve o açtıkları kadrolara kimse gelmeyecek.”
HALK SAĞLIĞI RİSK ALTINDA: “ÇOCUKLARDA BODURLUK SALGINI VAR!”
Hekimlerin yaşadıkları sorunlara, dayatmalara, mobbinge dayanamayıp istifa etmelerinin halk sağlığı açısından yansımalarını sorduğumuz Dr. Sevdar Yılmaz, “Bu sistem halk sağlığını da tabii ki etkiliyor, etkiledi de. Yani yeterince aşı yapılamayacak. Çocukların, bebeklerin izlemleri yapılamayacak. Geçen sene depremlerin üzerinden 6 ay geçtikten sonra Türk Tabipleri Birliği (TTB), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ve Hatay Tabip Odası ortaklığında yaklaşık 600 bebeğin boy ve kilo izlemleri üzerinden bir araştırma yaptık. Ve bu araştırma sonucunda yüzde 20 oranında bir bodurluk tespit ettik. Yüzde 20 bodurluk nerede görülür biliyor musunuz? Afrika’nın en geri kalmış açlığın, sefaletin yaşandığı ülkelerde görülür. Bu önlenebilir bir şeydir. Raporla bu riske dikkat çektik, dikkate alınması gerekiyordu. Ama alınmadı. Bütün bunların hepsinin yanında hala barınma, ulaşım, temiz hava, temiz su sorunlarımız da devam ediyor” dedi.
Kent ve sağlık konusunda da sorunların olduğuna dikkat çeken Yılmaz, bütün binalarda verilen yıkım kararı sonrasında, insan sağlığını riske atan yıkım işlemlerinin yapıldığına dikkat çekerek, “Yıkımlar olmasından dolayı çevre sorunları devam ediyor. Her mahallede beton santrali var. Beton santrallerinin şehir dışında olması gerekir ama şu anda Hatay’da her mahallede var. Ve bu da o tozun şiddetini artırıyor ve halk sağılığı riske atıyor” bilgisini paylaştı.
Göreve yeni gelen Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’ndan beklentilerini sorduğumuz Hatay Tabip Odası Başkanı Yılmaz şunları kaydetti: “Göreve gelen yeni Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’nun Hatay’a gelmesini, bizi dinlemesini bekliyoruz. Hekimler ne yaşıyor, sağlık emekçileri, sağlık çalışanları ne yaşıyor? yerinde görmesini bekliyoruz. Ama burayı İl Sağlık Müdürü’nden, başhekimlerden dinlemesin. Çünkü onların söyleyecekleri; ‘her şey yolunda, her şey güzel gidiyor, işte şu kadar ameliyat yapılıyor’ gibi şeyler olacaktır. Buradaki doktor mutlu mu arkadaşım? Doktor mutsuz. Fırsat kolluyor buradan kaçıp gitmek için. Kimseyi zorla tutamazsınız. Buraya zorunlu hizmete gelen uzman hekimler, zorunlu hizmeti bittiği gün tayin istiyor. Tayin yaptıramayacak durumdaysa istifa ediyor.”
“ÜNİVERSİTEDE PLASTİK VE GÖĞÜS CERRAHİSİ BÖLÜMLERİ KAPATILDI”
Hatay’da üniversite hastanesinde Plastik Cerrahi ve Göğüs Cerrahisi bölümlerinin kapatıldığını belirten Yılmaz, “Çünkü hekim yok, asistan yok! Çocuk yan dallarının neredeyse hiçbiri yok. Hocalar burada kadrolu görünüyor ama burada değiller. Bu neye mal oluyor biliyor musunuz? Asistanlar, hocalarla çalışamıyor. Asistanlar doğru düzgün eğitim alamıyor. Asistanlar da artık buraya gelmek istemiyor. Hatay Eğitim Araştırma Hastanesi’nde de sıkıntılar var. Hastanelerde çalışanların da ek ödemeleri kısılmış durumda. ‘Kendi yağınızda kavrulun’ diyorlar. Depremzede hekimin, sağlık emekçisinin desteklenmesi gerekirken geliri azaltıyor. Sağlık Bakanı’nın bunları biliyor olması lazım. Bilmiyorsa doğru bilgilendirilmiyor demektir. Umarım yeni gelen Sağlık Bakanı eskisini aratmaz. Sağlık Bakanı’na seslenmek istiyoruz tabii ki. Gelip sorunlarımızı bizden duysun. Neler yapılması gerektiğiyle ilgili bizimle yüz yüze görüşsün. Sağlık Müdürü buraya geleli yaklaşık bir buçuk yılı geçecek. Sadece bir kere lütfen bizimle görüştü” diye konuştu.
ADIYAMAN SES: TOKİ BİNALARI YAPILIYOR AMA BİR HASTANE YAPILAMIYOR!
Adıyaman SES İl Başkanı İbrahim Halil Aydın, 6 Şubat’tan sonrasında ve bugün sağlık alanında ve sağlık emekçilerinin yaşadıkları sorunlara ilişkin konuştu. Aydın, “Depremin üzerinden neredeyse 20 ay geçti. Deprem sürecinin en büyük mağdurlarından biri de sağlık emekçileridir. Sağlık emekçileri de depremzedeydi ama sahadan ayrılamadılar. Zaten depremzede oldukları göz ardı edilerek hemen tekrar işe çağırmalar oldu. Ama Adıyaman’daki sağlıkçıların da ailelerinde kayıpları olanlar vardı, yaralanan sağlık emekçilerimiz vardı. Resmi rakamlara göre 117 tane sağlık emekçimiz vefat etti, sayı daha yüksek de olabilir. Bugün sağlık hizmeti sunumunda ya da sağlık çalışanlarının çalışma koşulları anlamında kentte hala gözle görülür bir iyileşme yok. Barınma hala ciddi bir sorun. Çalışma alanlarında verimli olamama, uzun saatler çalışamama gibi durumlar söz konusu. Depremle birlikte kente yaşam koşulları uygun olmadığı için birinci derece yakınlarını kaybedenler, kente kalmak istemeyenler vardı. Ve ister istemez bir personel eksikliği de oldu. Şu an bir personel açığı da var. Doktor açığı da ciddi şekilde var” diyerek sorunları anlattı.
Yeni Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’na seslenen Aydın, “Adıyaman’da sağlık altyapısı depremden önce de yetersizdi. Depremle birlikte Adıyaman sağlık altyapısı tamamen yok oldu. Adıyaman’ın genel tedavi hizmetleri veren bir hastanesi vardı. Bir de kadın doğum ve çocuk hastanesi vardı. Depremde kadın doğum ve çocuk hastanesi yıkıldı. O hastane şu anda genel hastanenin bir polikliniğinin koridorunda hizmet veriyor. Deprem ve benzeri afetlerde ilk olarak ayakta tutulması gereken yerler sağlık tesisleridir ve depreme dayanıklı olmasının sağlanması şarttır. Adıyaman 12 bine yakın engellisi olan bir kent ve çoğu şu an dışarıda tedavi görüyor. Sağlık hizmetlerinin yetersizliğinden ötürü Adıyaman’a gelmek istiyorlar ama gelemiyorlar. Deprem döneminden önce 2020 yılında başlayan ve hala yapımı devam eden çocuk hastalıkları ve kadın doğum hastanesi meselesi var. 2024 Mart ayında açılışı yapılacak dediler, açılmadı. Şimdi Eylül’de açılacak deniliyor. Yeni Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’ndan bu işleri hızlandırmasını istiyoruz. Buraya gelip sorunları bürokratlardan değil bizlerden dinlemesini bekliyoruz. Örneğin, Adıyaman’da TOKİ evleri yapıldı. Rezerv alanlarda binalar yükseldi. Depremden sonra Adıyaman’da 10 bine yakın bina yapıldı. Ama bir hastane bitirilemedi. Bir hastanede yapılamadı. Eski şehir merkezinde bulunan devlet hastanesinin temeli atılmıştı. Şu an sadece zemin katın kolonları yükseldi. 10 binden fazla bina yapılmışken neden hala bir hastane yapılmadı? Sermayeye peşkeş çekilen alanlarda binalar yükseliyor ama bir hastane yapılamıyor. Sağlık emekçilerinin sorunlarının görünür olmasını istiyoruz. Motivasyonlarının yükseltilmesi gerekiyor, ödüllendirmesi, deprem dönem bölgesindeki sağlık çalışanlarını burada tutabilecek farklı şeylerin geliştirmesi gerekiyor. Kamu hizmetlerinden tutalım, sivil toplum hizmetlerine kadar aktif bir şekilde çalışmalar devam ettirilmeli, hayata geçirilmelidir.” dedi.
Adıyaman’da da yerel yönetimde bir bayrak değişimi yaşandı. AKP’li belediyenin yerini CHP’li belediye aldı. Yerel yönetimlerin sağlık alanında kent hizmetleri noktasındaki gözlemlerini sorduğumuz İbrahim Aydın,“ Adıyaman’da su sorunu devam ediyor ancak yerel yönetim, belediye tarafından suyun içilebilir olduğuna dair bilgiler paylaşılıyor. Yerel yönetimlerin çevre konusunda sorumlulukları büyük. Şu anda ishal, kusma gibi bir salgın söylentileri var. su içilebilir olsa da zaman zaman çeşmelerden kirli su aktığını görüyoruz” bilgilerini aktardı.
GAZİANTEP-KİLİS TABİP ODASI: SORUNLAR TOZ PEMBE GÖSTERİLEREK ÇÖZÜLMÜYOR!
Gaziantep-Kilis Tabip Odası Başkanı Dr. Kazım Doğan Eroğulları, birinci basamak sağlık hizmetlerindeki bugünkü durum hakkında bilgi verdi.
Eroğulları, “Nurdağ ve İslahiye’de neredeyse ayakta kalan birinci basamak sağlık merkezimiz yok. Depremle birlikte birinci basamak sağlık hizmetleri ve sağlık sistemi enkaz altında kaldı. Depremden önce binası ve nüfusu olan aile hekimi arkadaşlarımız nüfus sorunuyla karşı karşıya kaldılar. Nüfus üzerinden maaş alındığı için yeni bir mekân kurmak zorunda kaldılar. Birçok harcama yapmak zorunda kaldılar. Hiçbir yardım da alamadılar. Şu anda Gaziantep’te de bütün sağlık sistemi aslında çökmüş durumdadır. Onaylı randevu sistemi geldi ve şiddeti körükleyen bir meselemiz daha oldu. Hastayla hekimi karşı karşıya getiren bu sağlık sisteminde ne yurttaşların bir suçu ne hekimlerin bir suçu var. Bunları karşı karşıya getiren bir sorunlu yaklaşım var. Şu anda deprem bölgesinde bu devam ediyor. Özellikle üniversitelerde tıp eğitimiyle ilgili çok ciddi sıkıntılar var. Bazı bölümlerde hoca yok. Mesela çocuk onkolojide hoca yoktu. Kamuda kanser hastaları tedavi edilemiyor. Akademiyi de bilinçli politikalarla çökerttiler. Hekimler istifa ediyor. Muayenehanelere yöneliyorlar. Aile hekimleri de istifa ediyorlar.” şeklinde konuştu.
“YURTTAŞLARIN B12 DEĞERLERİNDE CİDDİ DÜŞÜŞ VAR”
Gaziantep’te de genel olarak her yerdeki gibi ekonomik krizin çok ciddi bir şekilde yurttaşları etkilediğini, insanların artık boğazdan kısma denilen noktaya geldiğini aktaran Gaziantep Tabip Odası Başkanı Eroğulları, tüm hastaların B12 değerlerinin çok ciddi düzeyde düşük olduğunu gözlemlediklerini, bunun da hayvansal gıda tüketilemediğinin göstergesi olduğunun altını çizdi.
Hastalara reçete yazıldığında, hastanın geri gelip hekime “ilacın en önemlisi hangisi ise biz onu alalım, paramız çıkmadı” dediklerini belirten Eroğulları, “Şimdi Bakanlık talimatıyla aile hekimlerine aşıyı idareli kullanın, erteleyebildiklerinizi erteleyin denildi. Aşı bir haktır ve kamu bunu ücretsiz ulaşılabilir şekilde sunmak durumundadır. Yaralandığınızda bir tetanos aşısı yaptıracaksınız, ‘size şimdi yapmayalım, biz bunu şuna ayırdık’ desek ne hissedersiniz? Aşı tereddüdünü besleyen ve bunun üzerine de bu bağışıklamaya, koruyucu hekimliğe nasıl baktıklarını da göstergesidir bu talimatlar” diye konuştu.
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’ndan taleplerini sorduğumuz Eroğulları şunları söyledi: “Biz Sağlık Bakanı’nın deprem bölgesine gelmesini, bizleri dinlemesini, yani bürokrasiyi değil, sahada çalışan hekimleri, sivil toplum örgütlerini, demokratik örgütleri, sağlık meslek odalarını, sendikaları dinlemesini istiyoruz. Yoksa bu iktidarın alıştığı gibi gelip, birkaç bürokratın kendilerini övmesiyle, her şeyi toz pembe göstermesiyle çözülecek bir sorunlar değil yaşadıklarımız. Biz sadece eleştiren değil, aynı zamanda çözümünü öneren, sorunların doğru çözümlerini akıl ve bilim yoluyla, içtenlikle sunan ve bunun için katkıda bulunmaya hazır insanlarız. Çok ciddi bir felaket yaşadık, deprem travması hala devam ediyor, kafamızı çevirdiğimiz her an bu travmanın etkisini hissediyoruz. Sayın Bakan’ı Gaziantep’e davet ediyoruz. Burada bizlerle konuşmasının çok kıymetli olduğunu iletiyoruz. Sonuçta Sayın Bakan da bir hekim. Bir hekimin, bir hekimle konuşmasından; bir hekimin hekim örgütüyle görüşmesinden daha doğal ve daha beklenen hiçbir şey olamaz.”
ŞANLIURFA TABİP ODASI: ÇOCUK YANDALLARININDAKİ SORUNLAR ÇÖZÜLMELİ!
Depremden etkilenen iller arasında sağlık hizmeti sunumu noktasında diğer illere göre daha çabuk toparlananlardan biri Şanlıurfa. Kentteki sağlık hizmetleri ile ilgili Şanlıurfa Tabip Odası Başkanı Dr. Fırat Erkmen ile konuştuk.
Erkmen, “Depremden sonra biz şehir olarak tabii ki sıkıntılar yaşadık. Şu an mevcut haliyle çok ciddi bir problem yok. Urfa’nın eski kronik problemleri devam ediyor. Hekim eksikliği, sağlık çalışanı eksikliği, yataklı servisler eksikliği gibi. Sadece depremden sonra ağır hasar alan Harran Devlet Hastanesi yıkıldı. Onun yapımı devam ediyor. Şu an Harran İlçesi’nde spor salonunda, gençlik merkezinde sağlık hizmeti devam ediyor. Onun dışında depremden dolayı hasar gören ASM’lerde de şu an konteynerde hizmet veren ASM’miz yok. Onlar da normal yerlerine geçtiler” dedi. Yeni Sağlık Bakanı Memişoğlu’na Fikir aracılığıyla taleplerini ileten Erkmen, Şanlıurfa’da anne doğum ve çocuk oranının oldukça yüksek olmasından ötürü sağlık hizmetleri noktasında kentin desteklenmesi gerektiğine işaret etti.
Erkmen, “Anne doğum oranı çok yüksek olunca tabii anne ve çocuk ölümleri de çok sık yaşanıyor. Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’na çağrımız bu noktada olabilir. Özellikle çocuk yandalları ve diğer bölümlerde de hekim eksikliklerimiz var. Cerrahi branşlardan ise kalp damar, beyin, çocuk cerrahisi alanlarında Urfa’ya destek bekliyoruz” diye konuştu.
Şanlıurfa’da, şu an mevcut deprem bölgesi olmasına rağmen, 9 aydır, Sağlık Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen 2022/9 Sayılı Genelge ile 4924 Sayılı yasa uyarınca çalışan sözleşmeli personele ilişkin düzenlemenin daha açılmadığını belirten Erkmen son olarak şöyle konuştu: “Maddi olarak desteklenmesi gereken bir bölgeyiz. Normalde olan desteği, deprem kenti olmamıza rağmen 9 aydır göremiyoruz. Bunun haricinde sağlıkta şiddet Urfa’da sürekli gündemimizde. Sağlıklı şiddette de Türk Tabipler Birliği’nin meclise sunduğu bir sağlıklı şiddet yasası önerisi var. Yani etkin caydırıcı sağlıklı şiddet yasasının bir an önce çıkması gerekiyor. Ayrıca buradan özellikle Hatay, Adıyaman gibi diğer illerde de halen konteynerde kalan, ailesiyle yaşayamayan hekim arkadaşlarımız var. Meslektaşlarımızın acilen hem manevi hem de maddi olarak desteklenmeye ihtiyaçları var.”
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI ŞAHBAZ: SORUNLARIN TAKİPÇİSİYİZ!
Deprem bölgelerinde sağlık alanındaki son duruma ilişkin ana muhalefet partisi neler yapıyor diye merak ettik ve CHP Sağlık Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Dr. Zeliha Akbaz Şahbaz ile görüştük.
Şahbaz, geçtiğimiz şubat ayında, depremin birinci yılında da bölgede olduklarını yakın zamanda sağlık alanında gerçekleştirecekleri çalıştaylarda deprem bölgesindeki sağlıkta yaşanan sorunların da konu edileceğini ifade etti.
Şahbaz, “Gözümüz kulağımız deprem bölgelerinde yaşanan sorunlarda ve sorunların takipçiyiz. Deprem bölgelerinde öncelikle yapılması gereken birinci basamakta kamu eliyle ASM binalarının hayata geçirilmesidir. Ayrıca hekimlerin ve sağlık emekçilerinin insani koşullarda sağlık hizmeti vermesinin sağlanmasıdır. Aile hekimleri ve uzman hekimlerimiz bölgede çok zor koşullarda çalışıyor. En büyük sorun barınma sorunu olarak hala devam ediyor. Kamu otoritesi söz verdiği gibi barınma sorununu da bir an önce çözmelidir. Aşı sorunu da olmak üzere bütün sorunlar bir kangren halini almıştır. Devletin, hekimleri ve sağlık emekçilerini gözetir şekilde davranması gerekiyor.” dedi.
DEVA PARTİSİ: SU YOK, HER MAHALLEDE BETON SANTRALLERİ VAR!
Hatay’da 2024 yılı mart ayında gerçekleştirilen yerel seçimler sonrasında büyükşehir belediyesinde bir bayrak değişimi yaşanmıştı. CHP’li olan belediye AKP’ye geçmişti. Partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçim öncesi Hatay’da gerçekleştirdiği konuşmada iktidar ile yerel yönetimin aynı partiden olması vurgusu yapmış, yurttaşlara gözdağı vermişti. 6 aydır Hatay Büyükşehir’de AKP’li belediye görev yapıyor.
Deva Partisi Hatay İl Başkanı İhsan Albayrak, AKP’li belediyenin hizmetlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Hem kamu hizmetlerinde hem de yerelde sağlıklı yaşam koşullarının sağlanıp sağlanamadığı konusundaki sorularımızı şöyle yanıtladı: “Hatay’da sağlıklı yaşam anlamında durum kesinlikle çok kötü durumda. Taş ocakları, beton santralleri bazı noktalarda tamamen insanların yaşadığı mahallelerin içine kuruldu. Halk bu durumu protesto etmeye kalkıyor ama engel olamıyor. Halk sağlığı bu nedenle büyük risk altında. Bir yandan yıkımlar insan sağlığını tehdit eder türden, sulama gibi önlemler alınmadan devam ediyor. Yıkım gerçekleştirilirken itfaiyeyi alanda sulama yaparken göremiyoruz. Tam insanlar yıkımdan kurtulduk, biraz rahatladık derken beton santralleri ile yaşamak zorunda bırakıldı. Hastanelerde eksiklikler, randevu sorunlar var. Birinci basamak sağlık hizmetleri anlamında da çok sıkıntılar yaşanıyor. Çoğu ASM yıkıldı. Yerine yenileri yapılmadı. Hatay’da su yok! Su sorunu bir türlü çözülemedi. Haftanın iki günü suya erişebiliyoruz. Diğer günler su akmıyor. İtfaiye ne zaman su getirirse o zaman suya ulaşılabiliyor. Ulaşım ve trafikle ilgili sıkıntılar var. Deprem öncesi de yol sorunumuz vardı şimdi de var. Hemen her gün ölümlü kazalar yaşanıyor. Hükümet burada vatandaşlarımızı tehditle yönetime geldi. ‘Biz olmazsak hizmet olmaz’ algısı, korkusu yaratıldı. Seçildiler ama 6 aydır insanlar, ‘keşke gelmeseydiniz zaten biz hizmet alamıyorduk. Böyle de almıyoruz. Değişen hiçbir şey olmadı’ diyorlar. Çünkü yerel yönetim, belediye başkanı kendi ekibini tam olarak oluşturamadı. 6 ay gibi bir zaman geçti. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı’nın serzenişlerini duyuyoruz. ‘Adam bulamıyorum. İş yaptıramıyorum’ şeklinde kendi açıklamaları var. Dışarıdan belediyeye daire başkanları geliyor. Biz bu durumu şöyle okuyoruz. Demek ki siz seçimi kazanacağınızı tahmin etmiyordunuz. Hazırlıklı değilmişsiniz. Zaten 6 ay geçmesine rağmen hiçbir şey yapılmadı. Sadece 1-2 otoban yolu ihalesi yapıldı. Şu an onun haricinde hiçbir gelişme yok.”
“4,5 Milyar Yıl Sonra Deprem Diye Bir Problemimiz Olmayacak”
“Deprem, İstanbul’da Kanalizasyon Şebekesini Kötü Etkileyecek”
Prof. Dr. Sergio Barrientos: “Depremle Yaşayan Şili’de Yolsuzluk Olmaz”