“Deprem, İstanbul’da Kanalizasyon Şebekesini Kötü Etkileyecek”

Fikir Gazetesi, olası Marmara depremi söyleşi dizisine devam ediyor. İstanbul’un karşı karşıya kalacağı yıkıcı deprem ve beraberinde getireceği sorunların yanında çözüm önerilerinin de incelendiği dizinin bu haftaki konuğu Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız.

Su önemli, su hayati, suyun yokluğu büyük sıkıntı. Günümüzde su kimi yerde sefalet kimi yerde zenginlik. Ama doğal afetler sonrası önemi daha çok artıyor. 

1994’te ABD Los Angeles’taki 6.7 büyüklüğündeki depremde su sistemlerinde hasar daha çok yumuşak zeminli bölgelerde görüldü, suyun yeniden sağlanması 13 günü buldu. Bir yıl sonra Japonya Kobe’deki 6.9’luk depremin ardından şehir merkezinde 109, kentin çevresinde 88 ayrı yangın çıktı. Suyun temini iki aydan fazla devam etti.

2011’de iki farklı ülkede, Yeni Zelanda ve Japonya’da farklı büyüklüklerde meydana gelen depremler sonrası suyun temini 45 günden daha fazla sürdü. 

Günümüzün teknolojisiyle deprem kuşağındaki tüm ülkelerde bunun için daha çok önlem alınıyor.

Çünkü su demek sağlık demek, hayat demek, hayatı kurtarmak ve depremin peşi sıra meydana gelebilecek ikincil afetler karşısında en güçlü müdahale araçlarından biri demek. 

Peki İstanbul’da vaziyet ne? Öğrenmek için buyursunlar söyleşiye…

“ARAŞTIRMA KOMİSYONU RAPORLARININ ETKİ ALANI SIFIR” 

İstanbul, Depremi bekliyor. Mesele çok boyutlu. Bugün sizinle su meselesi üzerinden olası risklere bakacağız. Ama sizinle konuşmadan önce 1999 depremi sonrası araştırma komisyonu raporunu okuyordum. 6 Şubat Depremleri sonrası eleştiri ve önerilerin benzerleri var o sayfalarda. Sizce deprem araştırma komisyonu raporlarının etkisi ne? Ya da ne olmalı?

Etki alanını söylüyorum: sıfır. Peki bu, belirli yerlere gönderildikten sonra bürokrasinin uyup uymama konusundaki zorunluluğu ne? O da sıfır. Araştırma komisyonlarında insanlar bürokratları çağırıp orada milletvekilliklerini gösterebilmek üzere bazı şeyler yaptıktan sonra o gayreti “Yahu bu yayımlandıktan sonra kim inceleyecek, bunu kim uygulayacak?” diye sürdürmüyor. Çünkü böyle bir şey yok. İç tüzük dâhil Deprem Araştırma Komisyonu raporu sadece basında “O onu dedi, bu bunu dedi” cümlesinin ötesinde işe yaramıyor. Bu kadar basit. Söylemeye çalıştığım şu. Oluşturulmaya çalışılan zincirin halkalarından birçoğu eksik. Deprem Araştırma komisyonu raporunu soruyorlar, içindeki kişi detayını bilmiyor bile. Komik hâldeyiz. Yahu siz milletvekili olsanız, eğer muhalefetteyseniz “Efendim, biz araştırma komisyonu raporu önerdik, onlar kabul etmedi.” diyorlar. Bir anlamı yok. “Araştırma komisyonu raporlarını önerdik ama bunun sonucunu hiç kimse dikkate almıyor. Bizi takmıyorlar.” diyemiyoruz. “Yarın sabah saat 4’te deprem olacak, çok eminim.” deyin ve 4’te deprem olsun. Kimse sizi takmayacaktır. Bu kadar basit. Selle, taşkınla, kuraklıkla, bütün afetlerle ilgiliyiz.  Ama yapılan hiçbir şey yok. Yapmaya niyetli oldukları şeyleri ise sadece seçmenden oy alabilmek için iki-üç cümlede sınırlamışlar.

“ACİL TOPLANMA VE GEÇİCİ BARINMA ALANLARI İSTANBUL’UN EN BÜYÜK DERTLERİNDEN”

İstanbul’da acil toplanma alanlarıyla ilgili de dertlisiniz.

Hepimizin sıkıntısı… Acil toplanma alanlarıyla geçici barınma alanları… Ekrem Bey açıklama yapıyor. İşte 21 milyon kişiye 653 acil toplanma alanı organize ettik. Tamam, peki… 21 milyon kişi kapasiteli 600 küsur acil toplanma alanı… Ama geçici iskanlardan ne haber? Yani acil toplandı insanlar, nereye götüreceksin? Hocam geçici barınma alanı neresi, İstanbul’da? Biliyor muyuz? Burada kaç bin tane konteyner var? 200 bin ev yıkılacak, 1 milyon kişi ölecek. 

“İSTANBUL’DA OLASI BİR DEPREM KANALİZASYON ŞEBEKESİNİ KÖTÜ ETKİLEYECEK”

Peki olası depremin İstanbul’un kanalizasyon şebekesine nasıl etkisi olacak?

Çok kötü. Bir şekliyle organize edilmeye çalışılıyor. Özellikle şebekelerin bağlantı noktalarındaki hasarı engelleyecek seviyeye getirildi ama daha çok iş var önlerinde.  “Efendim bu para mevzusu…” diye başlayan cümleler duyuyoruz. Sistemin içinde olanlar sistem dışı hareket edemezler. Bu çok net.

Su Politikaları Derneği’nin bir raporu var. 2019 tarihli… Su ve kanalizasyon şebekeleriyle ilgili bir çalışma. 1992 Erzincan Depremi’ni hatırlatıyorsunuz. 272 kilometrelik bir dağıtım şebekesinden bahsediliyor. Buradaki su borularında 270’den fazla boru kırığı olduğundan, kente bir hafta su verilemediğinden söz ediliyor. İstanbul için alınan önlemler ne peki?

Beklenen Marmara depreminin İstanbul’un su temini ve kanalizasyon sistemi üzerine etkileri araştırıldı. Bunun üzerine risk analizi ve risk azaltma çalışmaları yapıldı. Su ve kanalizasyon şebekeleri hasarları konusunda da yapılan çalışmalar İstanbul için hazırlanan afet önleme azaltma temel planında yer aldı. Bu planda afet önlemi azaltma temel planındaki sonuçlara göre boru hatlarında oluşacak olan hasarın daha çok Avrupa yakasında gerçekleşmesi öngörülüyor. İçme suyu ve kanalizasyon şebekesinde beklenen hasarlar aslında farklı deprem senaryolarına göre değişiyor. 

İstanbul’da toplam 19 bin 150 kilometre civarında su şebekesi var. Afet önleme azaltma temel planında daha önce 7 bin 500 kilometre için yapılan içme suyu borusu şebekelerindeki çeşitli modellerde en iyi ve en kötü senaryolar araştırılmıştı. Buna göre en az bin 395 ve en fazla da bin 557 hasarlı nokta oluşacağı tespit edilmişti içme suyu şebekelerinde… Kanalizasyon şebekesi için ise bu hasarlı nokta sayısı bin 152 ile bin 289 adet olarak veriliyordu. Ancak bu değerler İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin son deprem seferberlik planında 463 içme suyu noktası ve bin 45 atık su noktası olarak görüldü. Şimdi İBB’nin olası deprem kayıpları tahminleri raporundaki haritaları da incelediğimizde İstanbul’da özellikle başta nüfus yoğunluğu fazla olan bölgeler olmak üzere su depolarının yaklaşık yarısından fazlasının depremden çeşitli seviyelerde etkileneceği görüldü. Bu su depolarının da güçlendirilmesine büyük ihtiyaç var. 

 

“BEYLİKDÜZÜ, ESENYURT, FATİH, BÜYÜKÇEKMECE’DE İÇME SUYU DAĞITIM HATLARINDA HASAR DAHA ÇOK OLABİLİR”

Hangi ilçelere daha çok dikkat edilmeli?

Beklenen depremde Büyükçekmece, Beylikdüzü, Esenyurt, Bayrampaşa, Zeytinburnu ve Fatih ilçelerinde diğer ilçelere göre daha yoğun içme suyu dağıtım hatları hasarları öngörülüyor. İBB tarafından içme suyu tesislerinde ve su kanalizasyon dağıtma sistemlerinde, bu hatlarda depreme dayanıklılık için çeşitli çalışmalar yapılmaya başlandı. Bu önlemlerin hızı ve etkinliği ve yaygınlığı İstanbul’un depremden sonraki su temini riskinin azaltılması için hayati bir öneme sahip. Bu konuda ne kadar hızlı hareket edecek olursak, bizi bekleyen riski o denli fazla yönetebiliriz.  

“İSTANBUL’DA İÇME SUYU, İSALE VE ATIK SU HATLARINDA İNCELEMELER YAPILDI”

En kötüyle karşılaşmamak için belki de en kötü senaryo üzerinden bakmak gerekiyor, buna göre hazırlanmak gerekiyor. Su şebekelerinin kırılan noktalarından içeri kirli suyun sızması riski var mı? Ne kadar önlem alınabilmiş durumda?

Deprem sonrasında içme ve kullanma suyu hatlarının özellikle bağlantı yerlerinden kırılarak kullanım dışı kaldığını biliyoruz. Bu durum, kanalizasyon şebekesi için de geçerli bir olay. Kirli sular, kanalizasyon şebekesinden sızarak içme suyu hatlarındaki su kalitesini bozar. Bu nedenle de bu suların kalitesi analiz edilmeden kullanılmamalıdır. Bu suların kullanılması hâlinde, su eğer analiz edilmeden kullanılırsa tifo, dizanteri, kolera gibi ishal ile seyreden salgın hastalıklar ortaya çıkıyor ve deprem koşullarında da hızla yayılıyor. 

Olası hasar incelemeleri ne durumda İstanbul için?

İstanbul’da içme suyu, isale ve atık su kolektör hatlarında oluşabilecek hasarlar incelendi. İncelemeler tamam. Bu açıdan incelemelerde oldukça geniş kapsamlı çalışmalar yapıldığını görüyoruz. Özellikle İstanbul’un içme ve kullanma suyu barajlarında, arıtma tesislerinde, su depolarında, mekanik sistemlerinde ve Boğaz ve Haliç geçişlerinde incelemelerin oldukça geniş bir şekilde yapılarak raporların elde edildiğini biliyoruz. Ancak bunlardan güçlendirilmesi gerekenler konusunda atılması gereken adımların hızlandırılması lazım. Bu açıdan İstanbul’un su yapıları açısından depreme dayanıklılık riskini artıracak olan şey tespit edilen eksikliklerin bir an önce güçlendirme çalışmaları şeklinde uygulamaya geçirilmesidir. İstanbul’un nüfusu, diğer kentlerin nüfusu gibi değil, depremden anında etkilenebilecek olan çok büyük bir nüfusun ve bu nüfusun çok büyük bir bölümünün hızla çeşitli yerlere dağıtılarak geçici toplanma alanlarında barındırılmasına ihtiyaç duyulacak. Bu ihtiyacın ilk bir hafta içerisinde karşılanması çok önemli çünkü. Birinci haftadan sonra gelecek olan yardımlarla bu konuda faydalı olacak ama bütün hazırlıkların ilk 3 gün ve arama kurtarma çalışmalarında diğer taraftan da içme ve kullanma suyu gibi temel ihtiyaçların karşılanmasına yönelik hazırlıkların da ilk bir hafta için tamamen yeterli ve etkili olmasında fayda var.

*Dursun Yıldız ile söyleşi Independent Türkçe için hazırlanan ve 6 Mart 2024’te yayımlanan Oldu&Olacak  Belgeseli’nin ikinci bölümü için gerçekleştirildi, söyleşinin tamamı ve yazılı hâli ise ilk kez Fikir Gazetesi’nde yayımlanıyor.

 

Prof. Dr. Sergio Barrientos: “Depremle Yaşayan Şili’de Yolsuzluk Olmaz”

Afetlere Toplumcu Bir Bakış: Peki ya İzmir Depremi?

Kentlerin Omurgası: Depreme Karşı Dirençli Yapılaşma