Dr. Nuran Talu: “İklim Değişikliğine Karşı Önlemler Kâğıt Üstünde Kalmamalı”

İklim krizinin etkileri gündelik hayatlarımızda kendini daha sık göstermeye başlıyor. Aşırı hava olaylarının görülme sıklığı artarken, kuraklıkta tehlike çanları çalıyor, yaz aylarında ise orman yangınlarının sayısı artıyor. Yanan ormanlarla birlikte ekosistem zarara uğradığı gibi, iklim krizinin etkilerine karşı daha da zayıf hale geliyor. Oysa ormanlar, karbon yutak alanı olmaları nedeniyle iklim krizine karşı en yakın müttefiklerimizden biri. 

İklim krizi nedeniyle yaşanan sıcak dalgalarında bu yıl dünyada sıcaklık rekorları kırıldı. Avrupa İklim Değişikliği Copernicus İklim Değişikliği Servisinin geçtiğimiz ay yaptığı açıklamaya göre, 22 Temmuz 2024 tarihi, insanlığın şimdiye kadar yaşadığı en sıcak gün oldu. 

Dünyada gün geçtikçe etkisi artan aşırı sıcaklar nedeni ile yaşanan şiddetli kuraklık, ormanları yangınlara karşı savunmasız hale getiriyor. Kuraklık ve azalan nem nedeniyle ağaçlarda kuruyan yapraklar orman zemininde birikerek örtü yangınlarına neden oluyor. Öte yandan yaşanan sıcak dalgaları da yangınların söndürülmesini güçleştiriyor.

“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE ORMAN YANGINLARI ARASINDAKİ İLİŞKİYİ İYİ OKUMAMIZ LAZIM” 

‘İklim değişikliği orman yangınlarına nasıl sebep olur’, ‘yangınlara yönelik kriz yönetiminde ele alınması gereken politikalar neler olmalıdır’ ve ‘Türkiye’de uygulanan yangın politikalarında eksiklikler nerede kendini göstermektedir’ gibi birçok sorunun cevabını Fikir Gazetesi için kaleme alan Küresel Denge Derneği Başkanı ve aynı zamanda çevre ve siyaset bilimci olan Dr. Nuran Talu, iklim değişikliği ya da sıcaklık artışlarının doğrudan orman yangınlarına neden olmadığının altını çiziyor. 

Dr. Nuran Talu, orman yangınlarının oluşması için bir kıvılcım, bir ateş çıkması gerektiğinin altını çizerken, insan kaynaklı ihmal ve dikkatsizlikleri engellenmenin çok önemli olduğunu, ancak iklim değişikliği nedeniyle sıcaklıkların ve kuraklıkların beklenenden daha çok artmasının, yağışların da önemli ölçülerde azalmasının özellikle yaz aylarında kuraklık yangınlarının uzun sürmesine neden olduğunu belirtiyor. Konuya Fikir Gazetesi’ne konuşan Dr. Talu, “Ormanda ağaçlar, azalan ve hatta bozulan su dengesini sağlamak için, zamanından önce yapraklarını döküyor, dökülen bu yapraklar orman toprağında birikiyor, yayılıyor ve kuruyor ve aşırı sıcaklarda ve bir de bağıl nem düşükse ufacık bir kıvılcımla yangın hızla genişliyor ve fırtına rüzgâr vb. hava olayları ile de şiddeti çok daha yüksek olabiliyor. Sıcaklık ortalamalarındaki artışının sürmesi de orman yangınlarının söndürülme sürelerini uzatıyor, mücadele bazen haftalar sürüyor. Kısaca iklim değişikliğinin orman yangınlarının oluşmasını hızlandırdığı bir gerçek. Esasen iklim değişikliğinin etkileri gün geçtikçe karmaşık bir hal alıyor, dolayısıyla mücadelenin yönetilmesi zorlaşıyor. Bu durumda meselenin sadece orman yangınlarının söndürülmesi olmadığına, bu yangınların ekosistemlere, insanlara, altyapılara ve en önemlisi de ekonomilere zarar verdiğine şahit oluyoruz. Yoğun orman yangınlarının yerleşimleri tehdit etmesi ve sonucunda orman köylülerinin geleneksel yaşam tarzının değişmesi gibi birçok sosyal ve ekonomik etkiler ortaya çıkıyor. Üstelik yangınların artması da iklim değişikliğini hızlandırıyor, yangınların sonucunda karbon emisyonları artıyor, özetle bu tablo iklim değişikliği ve orman yangınları arasında iki yönlü bir ilişkiyi açıkça gösteriyor.” açıklamalarında bulundu.

“YANGIN RİSKLERİNİN GİDEREK ARTACAĞINI ÖNGÖRMEK ZORUNDAYIZ”

Hem dünyada hem Türkiye’de sıcaklık, kuraklık, nem gibi faktörler orman yangınlarında önemli bir rol oynasa da yangınların temel çıkış sebebinde ‘insan’ faktörü yer alıyor. Buna ek olarak iklim kriziyle birlikte orman yangınlarını kontrol altına almak da giderek zorlaşıyor. Bu iki faktör göz önünde bulundurulduğunda yangınlara yönelik iklim değişikliği ile mücadelede kriz yönetiminden ziyade risk yönetimine odaklı bir bakış açısının benimsenmesini gerektiğini belirten Dr. Nuran Talu, “İklim krizinin orman ekosistemlerine verdiği/vereceği kayıpların ve zararların ekolojik, toplumsal ve ekonomik boyutlarıyla birarada değerlendirilerek bugün ve geleceğe yönelik etkilenebilirlik ve risk analizlerinin yapılması lazım. Ancak böylece küresel ısınmanın neden olduğu iklim değişikliğinin orman ekosistemleri üzerindeki etkilerini doğru anlayabiliriz, dolayısıyla orman yangınlarına karşı akılcı ve kalıcı önlemler alabiliriz. Geldiğimiz noktada, Türkiye dahil birçok ülkede aşırı kurak ve sıcak yazların orman yangınlarını tetiklediğini sadece kıyı bölgelerinde ve alçak kesimlerde değil, daha önceleri yangın beklenmeyen veya çok az görülen yüksek rakımlarda da iklim değişikliği nedeniyle yangın risklerinin artacağını öngörmek zorundayız. Nitekim 2023’ün son aylarında Dubai’de düzenlenen Birleşmiş Milletler 28. Taraflar Konferansında (COP28) Birleşmiş Milletlere üye devletler tarafından resmen kabul edilen IPCC Altıncı Değerlendirme Raporunda (IPCC AR6: The Intergovernmental Panel on Climate ChangeSixth Assessment Report / Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli Altıncı Değerlendirme Raporu) yer alan iklim değişikliği ve orman yangınları arasındaki bağ, bilimsel verilerle daha net ortaya konulmuştur. Bu bağlamda raporda, iklim değişikliğinin etkileri nedeniyle orman ekosistemlerinin işleyişinde nelerin değiştiğini ve orman yangınlarının oluşum sürecini tam olarak ortaya koymanın, iklim değişikliğinin etkilerine uyumu amaçlayan güçlü ve kapsamlı politikalar ve finansal kaynaklar gerektirdiğinin altı çizilmiştir.” vurgusunda bulundu.

“ÖNLEMLER SADECE KAĞIT ÜSTÜNDE KALMAMALI”

Türkiye iklim değişikliği nedeniyle oluşan ve/veya öngörülen aşırı hava olaylarına karşı Avrupa’nın en kırılgan ülkelerinden biri. Bu durum bugün yaşamaya başladığımız gibi gelecekte de ülke çapında kuraklıkların yoğunluğunun ve sıklığının atacağına işaret ediyor. Ormanların da bu olumsuz koşullardan nasibini almaya başladığını ve gerek orman yangınlarının gerekse orman ekosistemine zarar veren yanlış uygulamaların giderek arttığına şahidiz. Küresel Denge Derneği Başkanı Dr. Nuran Talu, “Türkiye’nin iklim değişikliği ile ormanlar üzerinden mücadele politikalarına baktığımızda bir yandan iklim krizinin gelecekteki etkilerine uyum sağlaması için gereken uyum eylemlerine öte yandan ormanlar aracılığı ile iklim değişikliği ile mücadeleyi güçlendirecek önlemlere hala ihtiyaç duyduğunun bir gerçek olduğunu vurguladı. Dr. Talu; örneğin ‘yangın başlamadan önlem almak’ istiyorsak yangına dayalı orman ekosistemlerinin devam etmesi için önlemler almamız lazım. Alıyor muyuz, evet ama daha çok kağıt üstünde ve bütüncül bir yaklaşım olmaksızın. En başta ormanlarımızın küresel iklim değişikliğinden önemli oranda etkilenecek ekosistemlerden olduğunu kabul etmemiz ve yaşanan/öngörülen orman yangınlarının tahribatını bu açıdan ele almamız lazım. İklim değişikliğinin gelecekteki olumsuz etkilerine karşı ormanların dirençli hale getirilmesi için tedbirler lazım, bunun için de bilimsel bilgilerin, araştırmaların ve verilerin çoğaltılması lazım.” önerilerinde bulundu. 

“ORMANLARIMIZI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE KARŞI DİRENÇSİZ HALE GETİRİYORUZ”

Bilim insanlarının iklim değişikliğine karşı, karbon salımına karşı, en etkili önlemlerden birinin ormanlaştırma olduğunu yıllardır dile getirdiğini vurgulayan Dr. Talu, “iklim değişikliği nedeniyle ormanlaştırmaya uygun alanlar her geçen yıl azalıyor ve acele etmeliyiz, çünkü ormanların doğal karbon depolayıcısı olma potansiyeline ulaşmasına ve olgunlaşmasına daha yıllar var. Atmosferdeki aşırı karbon birikimini azaltmanın en etkili yollarından birinin karbonu tutan canlı dokunun, yani karbon yutağı olan ormanların çoğaltılması ve korunması. Biz ne yapıyoruz, kaş yapacağız derken göz çıkartıyoruz…Örneğin orman mevzuatında yapılan değişikliklerle güneş enerjisi şirketlerinin sözde verimsiz ormanlık alanlarda yatırım yapmasına izin veriyor, ormanlarımızın yutak kapasitesi azaltıyoruz, hatta ormanlarımızı yok ediyoruz. Böylece ne yazık ki, ormanlarımızı ormancılık dışı yatırımlarla iklim değişikliğine karşı dirençsiz hale getiriyoruz.” uyarısında bulundu.

“ORMAN YANGINLARI BÖLGE HALKINI DA ETKİLİYOR”

Akdeniz iklim kuşağında bulunan ve yangın riski her geçen gün artmaya devam eden Türkiye’de yaşanan orman yangınlarının orman ekosistemi üzerinde yadsınamaz bir rol oynamakta olduğu verilerle ortaya konulmakta. Fakat bu risk ve yangınlar aynı zamanda yangından etkilenebilecek/etkilenen bölgedeki vatandaşlar için de tehlike oluşturmakta. Sayısı her geçen gün artan yangınların özellikle bölge halkı üzerindeki dolaylı ve/veya doğrudan ve uzun süreli etkilerini değerlendiren çevre ve siyaset bilimci Dr. Nuran Talu, Türkiye’de orman ekosistemlerinin ürettiği hizmetlerden geçimini sağlayan insanların çokluğuna özellikle dikkat çekti. Dr. Talu yaptığı açıklamada, “Ormanlardan mantar, kekik, çam fıstığı, sahlep gibi ürünleri toplayıp satan köylüler ormanların yangınlar nedeniyle zarar görmesiyle tabir yerindeyse ekmeklerinden oluyorlar, geçimlerini sağlayamadıkları için de giderek yoksullaşıyorlar. Üstelik yangınlar sadece geçimlerini değil aynı zamanda barınma koşullarını da olumsuz etkiliyor ve mecburi göçler yaşanıyor. Ülkemizde orman yangınlarının başta orman köylüleri olmak üzere orman bölgelerinde yaşayan insanların sosyal, ekonomik ve çevresel açıdan yaşam kalitesini doğrudan etkilemeye başladığını görüyoruz. Kısaca orman alanlarındaki yerleşim yerlerinde su kıtlığı, içme suyunun azalması, erozyon, kuraklık, odun üretiminin azalması, yoğun orman yangınlarının yerleşimleri can ve mal kaybı olarak tehdit etmesi ve bunların sonucunda bölgelerde orman köylülerinin geleneksel yaşam tarzlarının değişmesi gibi birçok olumsuz etkileri var.” ifadelerini kullandı.

“EŞİTLİK, HAKKANİYET VE ADALETE ÖNCELİK VERİLMELİ”

Türkiye’de iklim değişikliği ile bağlantılı olarak orman yangınları üzerinden alınan önlemler/uygulamalar, genelde kriz yönetimine odaklı olduğu için vatandaşa verilen sosyal yardımlarla sınırlı olduğunu belirten Dr. Talu, “Bu insanların sadece bugün için değil gelecekte dair refah kayıplarını azaltıcı ve yerel ve ülke düzeyinde iklime uyum ekonomisine katkı sağlayıcı önlemlerden bahsetmek için henüz oldukça erken. Söz konusu toplum kitlelerinin yerinde korunması için yanan orman alanlarında ekosistemlerin restore edilmesi lazım, bunun için de geleceğe yönelik iklim risklerinin hesaba katılarak, ormanlık alanlarda bölgelerin özellikleri dikkate alınarak spesifik eylem planlarının hazırlanması ve uygulamaya konması lazım. Bu noktada iklim krizinin ormanlara olan etkileri hakkında aydınlatıcı bilgilerin orman alanlarında yaşayan nüfus ile paylaşılması, dolayısıyla vatandaşların sosyal ve ekonomik beklentilerinin karşılanması ayrıca önemli.” uyarısında bulundu.

Bahsi geçen bu konuların ‘IPCC Altıncı Değerlendirme Raporu kapsamında hazırlanan İklim Değişikliği 2022: Etkiler, Uyum ve Kırılganlık Raporu’nda küresel düzeyde ayrıntılı olarak çalışıldığını belirten Dr. Nuran Talu, rapora göre küresel ısınmanın on yıllardır toplumsal kitlelere zarar verdiğinin, dünyanın her yerinde insanların iklim değişikliğinin fiziksel ve zihinsel sağlık etkilerine maruz kaldığının da üzerinde durdu. Yukarıda sıralanan bilgiler ışığında cümlelerini tamamlayan Dr. Talu, sera gazlarını azaltmak ve iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamak için hayata geçirilmesi planlanan eylemlerin, insanlık açısından eşitlik, hakkaniyet ve adalete öncelik verildiği takdirde daha tesirli olacağının özellikle altını çizdi.

İklim Değişikliği ve Engelliler: Herkes için İklim Adaleti Nasıl Sağlanacak?

İklim Krizini Yoğun Olarak Hissettiğimiz Bugünlerde Nasıl Beslenmeliyiz?

Kavruluyoruz: Gezegenimiz İklim Krizi ve Aşırı Sıcakların Pençesinde