Yahya Sinvar: Hamas’ın En Şahini, Roman Yazarı Yeni Lideri

Kimilerine göre sürpriz kimilerine göre tam da beklenen gerçekleşti. Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye’nin 31 Temmuz’da suikast sonucu öldürülmesinin ardından yerine atanan isim Yahya Sinvar oldu.

Sinvar’dan bahsetmeden önce küçük bir not. İran’ın başkenti Tahran’daki suikast şok dalgası yaratsa bile Ortadoğu’yu yakından takip eden kimi isimler bu olasılığı dışlamıyordu. Onlardan biri Aralık 2023’te konuştuğum Ortadoğu Enstitüsü Direktörü Profesör Şerife Zuhur’du. 

Zuhur, yedi ay önce “Belki İsrail delice bir şey yapabilir, Tunus’ta yaptığı gibi Hamas liderlerini öldürmeye ve suikasta kurban etmeye çalışabilir. Ancak başka yerlerde de Hamas liderleri var, dünyanın diğer ülkelerinde de. Eğer liderler öldürülürse, diğerleri yerlerini alacaktır.” demişti. Deneyimli siyaset bilimci, İsrail gizli servisi MOSSAD’ın 2016’da İzzeddin el-Kassam Tugayları Üyesi Muhammed Zevvari’yi öldürmesine atıf yapmıştı. İsrail, Tahran’daki Haniye suikastını üstlenmese bile ortada öngörülerin de ötesinde delice şeyler var. Ve gidenin yeri doluyor. Peki Haniye’nin yerini alan Yahya Sinvar kim? 

İSRAİL’İN KÂBUSU SİNVAR

İsrail için kâbus, birçok Filistinli için ise korkuyla karışık saygı sözcükleriyle özdeşleşiyor Sinvar. Sebebi İsrail’e karşı durup diğer Hamas liderlerinin aksine yoksul Gazze’de kalması. Ortalıkta görünmese bile… 

Nisan 2022’de Gazze’de nadir bir şekilde halkın arasına karışmıştı Hamas’ın yeni lideri. İsrail’e meydan okuyup “Bu toplantıdan sonra eve yürüyerek döneceğim” demişti. Hatta Gazze sokaklarında insanlarla el sıkışıp selfie bile çekmişti. O zamandan bu yana onu gören yok, en azından bildiğimiz kadarıyla… 

7 EKİM SALDIRILARININ BEYNİ

Yahya Sinvar’ın 7 Ekim’deki Aksa Tufanı Operasyonu’nun yani İsrail’e yönelik saldırıların ardındaki isimlerden biri olduğu düşünülüyor. Artık örgütün yeni siyasi lideri. 

61 yaşında. Gazze Şeridi’ndeki bir mülteci kampında doğdu. 2017’den beri Hamas’ın Gazze’deki liderliğini yürütüyor. 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ndeki tünellerde saklandığı düşünülüyor. Ekonomik ambargo uygulanan Filistin’e Mısır’dan Gazze’ye ticari taşımacılık yapması nedeniyle inşa edilen o tüneller uzun süredir bir nevi yeraltı askeri karargâhı, uzunluğunun 14 kilometreyi bulduğu söyleniyor.

İSRAİL HAPİSHANELERİNDE İSRAİL’İ EZBERLEDİ

Yahya Sinvar’ın tam üç kez; 1988, 2012 ve 2021’de evi bombalandı. Üçünden de kurtuldu. Dört kez hapse girip çıktı. En uzunu sonuncusuydu. 4 senesi tecritte olmak üzere tam 22 yılını İsrail hapishanelerinde geçirdi. 

Demir parmaklıkların ardındaki çeyrek asra yakın bu uzunca vakit, onun karakterinin oluşmasına epeyce tesir etmiş olabilir. Zira hem kişisel dönüşümü hem Hamas içindeki esaslı mevcudiyeti biraz da o uzun yıllar içinde şekillendi.

İsrail hapishanelerindeyken güçlü ve otoriter bir figür olarak kendini gösterdi. Çevresindekileri disipline ettiği hatta diğer mahkumlar adına müzakerelerde yer aldığından söz ediliyor. Muhbir olduğunu düşündüğü kişileri cezalandıran bir kontrol delisi olduğunu söyleyenler de var. Sinvar’ın bu katı tutumunun örgütün o dönemlerde ilgisini çektiği ve serbest bırakılmasının ardından Hamas içindeki yükselişinin önünü açtığı belirtiliyor.

Mahpusluk, Sinvar için sadece kendini örgütün üst kademelerine değil, bir yönüyle kişiliğini bizzat kendine de ispatladığı yıllardan ibaret. İsrail toplumunu daha iyi anlamak için akıcı şekilde İbranice öğrendiği biliniyor. Bunu hapisteyken çevrimiçi bir üniversite programına katılarak, İsrail medyasını takip ederek yapabildi. 

Düşmanın” dilini öğrendikten sonra ilk işi ise İsrail İç İstihbarat Teşkilatı Şin Bet’in eski liderlerinin otobiyografilerini okumaktı. On binlerce yasaklı İbranice otobiyografiyi Arapça’ya çevirip diğer mahkumlarla paylaştı. Anlayışına göre düşmanı herkes yakından tanımalıydı. Bu sayede İsrail devletinin terörle mücadele stratejileri hakkında derinlemesine bilgi sahibi oldu. İsrail kültürü, toplumsal ve siyasi hayatını yakından inceleyebildiği hapishane yılları Hamas içinde sivrilmesini sağladı. 

Ephrat Livni imzalı New York Times’ta yayımlanan haberde Sinvar’ın bu dönemde İsrailli diş hekimi Yuval Bitton ile yakın ilişkiye girdiğinden bahsediliyor. Bitton, Sinvar’ın İbraniceden Arapçaya çevirdiği sayfaları gizlice paylaşıp diğer mahkumlara dağıttığını ve kendisini “Yahudi halkının tarihi uzmanı” olarak tanımlamayı sevdiğini söylüyor.

“DİKEN VE KARANFİL…”

Hapishane günlerinde sadece çeviriler yapmadı Hamas’ın yeni lideri. Tarihi gelişmeleri, bir romanın içine de sığdırdı, kendi dünyasından betimledi. Yarı kurgu yarı gerçek olaylara dayanan “Diken ve Karanfil” romanı 1967 yenilgisinden, Arap-İsrail Savaşı’ndan hemen önce başlıyor. 

Romanın baş kahramanı Ahmed, Arap ordularının İsrail’i yenip Filistin’i kurtaracağını, mültecilerin evlerine döneceğini hayal ediyor. Ahmed, Mısırlı askerlere sempati duyuyor ancak yenilgi geldiğinde neye uğradığını şaşırıyor.

Diken ve Karanfil romanı, İsrail işgaline karşı direnişin başlangıcını tasvir ederken, ana karakter Ahmed’in babası ile amcası İsrail ordusuna karşı savaşırken hayatını kaybediyor. Sinvar kurguyla gerçekleri sübjektif bir tarih süzgecinden geçirdiği kitabında tutuklu bir Filistin Kurtuluş Örgütü üyesi ağabey ile aslında Hamas kurucusu Şeyh Ahmed Yasin’i yansıttığı “kuzen” İbrahim karakterlerine de yer veriyor.

Romanda İsrail adına casusluk yapıp sonrasında öldürülen satılmış Filistinliler de var, mutlu bir Gazze rüyası da… Acılar ve dertlerle bezeli Gazze’de mutluluğun sembolü karanfillere de yer olduğundan bahsediyor Sinvar. 

Askeri operasyonlar, tarihsel süreçler, sosyal yaşamın yansılarının vurgulandığı bir 1967 sonrası kronolojisinden ibaret Diken ve Karanfil. Aslında Sinvar’ın 2004’te yazdığı bu yarı kurgusal roman, 20 yıl sonrası için kişisel dünyasını ve Filistin meselesine bakış açısını anlamak için fikir veriyor. İçinde güvensizliğin, öfkenin, intikam duygusunun, siyasi ayrılıkların, bölünmüşlüklerin ve sadakatin yer aldığı bir dünya…

ÖZGÜRLÜK: 1’E BİN

Peki bugün İsrail’in her yerde aradığını söylediği, yeni Hamas lideri Sinvar nasıl hapishaneden çıkıp serbest kalabildi? Sinvar’ın özgürlüğünü belirleyen kişi aslında bir İsrail askeriydi: Gilad Şalit. 

Şalit, 25 Haziran 2006’da sınır ötesi bir baskın sırasında Hamas militanları tarafından ele geçirilip, beş yıldan fazla tutsak tutulmuştu. İşte Sinvar da 5 yıl süren rehine müzakerelerinin ardından Şalit’e karşılık serbest bırakılan Filistinli mahkumlardan biriydi. Biriydi diyorum çünkü çoğunuzun anımsayacağı gibi Şalit’in özgürlüğüne karşılık Yahya Sinvar ile birlikte bin 26 Filistinli serbest kalmıştı. Bir başka deyişle Hamas’ın gelecekteki komutanının özgürlük yolu, düşük rütbeli bir İsrail askerinin hürriyetinden geçiyordu.

UZMANLAR SİNVAR HAMLESİ İÇİN NE DİYOR?

Bu gerçek hikâye, aklıma geçtiğimiz günlerde söyleştiğim Gershon Baskin’i getirdi. Baskin, Hamas’ın elinde tuttuğu İsrail askeri Şalit’in serbest bırakılması sürecinde arabuluculuk yapmış bir İsrailli politik aktivist. İsrail’in Haniye’nin ardından sıradaki hedefinin Yahya Sinvar olduğunu söyleyen Baskin’in 7 Ağustos’ta mesaj kutuma düşen son sözlerini bağlamından koparmaksızın özetleyip aşağıda aktarıyorum:

“Yahya Sinvar’ın Hamas siyasi bürosunun yeni başkanı olarak seçilmesi, Hamas’ın kenara çekilerek başkalarına yönetim yetkisi vereceğini düşünenleri hayal kırıklığına uğrattı. Haniye’nin öldürülmesinden önce Hamas içindeki tartışmalar Hamas’ı silah bırakmaya ve yeni bir Filistin güvenlik/polis gücüne entegre olmaya zorlamak üzerine odaklanmıştı. Sinvar’ın bu silah bırakma tartışmalarına karşı olduğu anlaşılıyor. Sinvar, Gazze’de Hizbullah’ı model alarak bölgeyi yönetme sorumluluğu olmaksızın kontrol etmeyi hedefliyordu. Bu atama Hamas’ın askeri kayıplarından ve İsrail’in Gazze’yi fiziksel olarak tahrip etmesinden ders aldığına inanan ılımlı Sünni komşular için de bir darbe olmuştur.”

Baskin, Sinvar’ın Filistinlileri sonsuz bir savaşa mahkûm edebileceği kanaatinde. Profesör Şerife Zuhur ise başta İngiltere olmak üzere Batı basınının Sinvar’ı müzakerelerin önündeki engel olarak görmesini anımsatıp “Aynı basın Haniye’nin öldürülmesini görmezden geliyor, bu benim için şaşırtıcı. Hamas gerçekten direnişe bağlılık sinyalleri verdi. Ancak eğer Hamas bir organizasyon olarak müzakere etmek isterse, bunu yapabilir.” tespiti yapıyor. Bununla beraber Hamas’ın politik liderliğine getirilen Sinvar’ın diğer isimlerden çok daha sert ve tavizsiz bir tutum sergilediğini söylüyor.

İSRAİL’İN GÖZÜNDEKİ “YÜRÜYEN ÖLÜ”

Sonuçta İsrail’in şu anda bir numaralı muhatabı ya da hedefi cezaevi deneyimi sonrası Hamas içindeki farklı fraksiyonları birleştirebilme başarısı gösterebilmiş, silahlı direnişe bağlılığı pragmatizm ile örtüşen bir isim olan Yahya Sinvar.

7 Ekim saldırılarının baş planlayıcılarından Sinvar, İsrail hükümetince “Yürüyen ölü” olarak tanımlanıyor. İsrail askeri sözcüsü Amiral Daniel Hagari’nin Al-Arabiya televizyonuna “Sinvar için tek yer var, o da Muhammed Deif ve 7 Ekim teröristlerinin yanı. Onun için hazırladığımız ve planladığımız tek yer burası” sözleri başlıktaki tarifin en güncel göstergesi. Hagari daha önce Sinvar için “Hamas’ın IŞİD’den daha kötü olduğunu tüm dünyaya kanıtlayan bir katil” nitelemesi yapmıştı. 

Aslında bu “IŞİD’leşme tespiti” yeni değil. Yeni olmadığı gibi İsrail’in bambaşka kutuplarında yer alan kişilerin, üzerine ortaklaştığı nadide meselelerden biri olabilir. Zira, Gazze Savaşı boyunca hem Netanyahu liderliğindeki aşırı sağcı hükümetin politikalarını hem ordunun siviller üzerindeki stratejisini hayli sert bir dille eleştiren Gershon Baskin de “(Ortadoğu’da Filistin’in Sünni komşuları) şimdi, Hamas’ın kaderinin IŞİD’in kaderine benzemesi gerektiği gerçeğiyle karşı karşıya” diyor. Bu arada Batı basını söz konusu lider tercihinin İsrail’i daha çok kışkırtmaya itebileceği kanaatinde. Bu paradoksal olarak İsrail’i ilerleyen günlerde daha fazla sertleşmesi için motive edebilir. Bir başka deyişle Sinvar tercihi, iktidar varlığı savaşın devamıyla eş değer hale gelmiş Netanyahu ve Tel Aviv yönetimi için “iyi haber” olabilir.

SİNVAR İLE NETANYAHU’NUN ORTAK NOKTASI

Bu noktada bir de paralellikten, Yahya Sinvar ile İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun ortak noktasından söz etmek gerekiyor. İkisi de savaş suçlusu sıfatını sırtlarında taşıyor. Hatırlanacağı gibi mayıs ayında Uluslararası Ceza Mahkemesi savcıları, 7 Ekim saldırısı ve savaş suçları nedeniyle Netanyahu ve İsrail savunma bakanının yanı sıra Sinvar için de savaş suçlarını gerekçe gösterip tutuklama emri talep etmişti. 

7 EKİM’DEN ÖNCE “HAN YUNUS KASABI”

Herkes Yahya Sinvar’ı bin 200 İsraillinin öldürüldüğü, dünya tarihinde eşi benzeri olmayan 250 kişinin rehin alındığı 7 Ekim saldırılarının mimarı olarak biliyor. Ama elbette her işin bir evveliyatı da var.

Sinvar’ın Ortadoğu’da adının duyulmasını sağlayan ilk eyleminin 80’li yılların sonuna doğru Filistinli muhbirlerin öldürülmesindeki baş rolü olduğu söyleniyor. O dönem Hamas’ın iç güvenlik kolu Al-Majd’in başında olan Sinvar’a “Han Yunus Kasabı” lakabının takılmasının ardında yatan neden mi? 

Sinvar’ın İsrail ile çalıştığına inandığı, muhbir olarak etiketlediği Hamas üyelerini sorgularken jilet ve palayla öldüresiye dövmesi… Bu iddianın sahibi ise Michael Koubi. Koubi, İsrail iç güvenlik teşkilatı Şin Bet’te subay olarak görevliyken ülkesinin hapishanelerinde Sinvar’ı 150 saatten fazla sorgulamış bir isim.

DİPLOMASİ ARTIK ASKERİ KANADIN MI ELİNDE?

Sinvar’ın kim olduğu, nasıl algılandığı kadar nasıl bir dönemde liderliğe atandığı da mühim. Zira ortam gergin. İran intikam yemini etmiş durumda. Ha keza Hizbullah da… Birinci yılına doğru ilerleyen Gazze Savaşı’nın bölgesel bir savaşa dönüşmesi endişesi hâkim. Amerikalı ve Katarlı arabulucular hem ateşkes hem rehinelerin serbest bırakılmasıyla ilgili olası müzakere ihtimalini masada tutmaya çalışırken Haniye suikastı tüm olasılıkları zayıflatıyor.  

İşte Sinvar böylesi bir zamanda Hamas siyasi büro başkanlığı görevini üstlenecek. Onun seçilmesi Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın sürgündeki liderliğin yerini aldığını anlamına geliyor. Türkçesi, Hamas’ın siyasi işleri ve dolayısıyla diplomasisi artık Katar gibi ülkelerde sürgün hayatı yaşayan akımın değil, tünel altında ya da üstünde ama Gazze’de bulunan askeri kanadın sorumluluğunda… 

ABD’DEN SİNVAR’A “ÖNEMLİ OYUNCU” MESAJI

Sinvar’ın ateşkes müzakerelerine devam edip etmeyeceği mi? Hamas sözcülerinden, aynı zamanda örgütün Uluslararası İlişkiler Departmanı Başkanı olan Osama Hamdan, Sinvar’ın ateşkes müzakerelerini sürdüreceği kanaatinde. Elbette Hamdan burada kişisel temennisini değil örgütün resmi duruşunu yansıtıyor. Zaten ona göre müzakerelerdeki asıl sorun Hamas içindeki lider değişiminden ziyade İsrail ve ABD’nin kendisi…

Geçmişte, tam olarak Eylül 2015’te Sinvar’ın adını uluslararası terörizm kara listesine koyan ABD, bugün dışişleri bakanı Antony Blinken ile yeni Hamas liderine “Sinvar, ateşkesin sonuçlandırılmasında birincil karar verici ve böyle olmaya devam edecek” mesajı gönderiyor. Hamas ise rehine takasının şartları belirlenene dek ateşkesin garanti edilmesini istiyor. 

Gazze Savaşı’nda tespit edilebilmiş can kaybı sayısı, bölgedeki sağlık bakanlığı verilerine göre 40 bine yaklaşıyor. Bu ölümlerin çoğunluğunu kadın ve çocuklar oluşturuyor.

SİNVAR-İRAN İLİŞKİSİ

Bir başka soru Sinvar’ın İran ve Hizbullah ile ilişkisinin niteliği. Sinvar geçmişte Tahran yönetiminin Hamas’a sağladığı finansal ve teçhizat desteğini öven açıklamalar yapmıştı. O açıklamalardan birinin tarihi 23 Mayıs 2018’e denk geliyor. Sinvar’ın henüz topyekûn yer altına inmediği, televizyon canlı yayınlarına katılabildiği zamanlara… 

Lübnan’ın Hizbullah yanlısı al-Mayadeen TV kanalına konuşan Sinvar, Hamas’ın İran’ın İslam Devrim Muhafızları’nın Kudüs Gücü’nün başındaki Kasım Süleymani ile ilişkilerini güçlü, etkili ve sıcak olarak tanımlamıştı. Aynı yayında Hizbullah ile ilgili “Hizbullah kardeşlerimizle mükemmel, son derece gelişmiş ilişkilerimiz var. Birlikte çalışıyor, koordine oluyor neredeyse günlük olarak temas ediyoruz” demişti. 

Bu açıklamalar bir yana, kimi siyasi analistler ise Sinvar’ın İran tutumunun Hamas kurucusu Şeyh Ahmed Yasin’in tutumuyla paralellik gösterdiğini öne sürüyor. Yani İran’ın Şii teolojisini reddeden ancak anti-İsrail hedefleri ve yöntemleriyle uyumlu bir profil… 

HAMAS EN SERT İSMİ SEÇTİ

Sonuçta Haniye öldürüldü. Hamas’ın kontrolü artık daha sert çizgide olan ve bu kez “içeriden” savaşan bir adamın ellerinde. 

Halid Meşal, Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Halil El Haya ya da aslen endüstri mühendisi olan Musa Ebu Merzuk… Tüm bu görece ılımlı ve pragmatik isimler yerine Hamas örgütün en şahin, en sert, en korkulan ve kuşkusuz en karizmatik figürlerinden birini seçti. 

Hamas’ın kararı, örgüt her ne kadar son suikastla büyük yara alsa bile psikolojik savaşın bir tezahürü. Öğrencilik yıllarında matematik komitesi sekreterliği yapmış, stratejiyi ve sabrı iyi bilen, gözlerden ırak yıllardır İsrail ile savaşan ve düşmanını pek çoğundan çok daha yakından tanıyan bir lider var şu anda. 

“İsrail’in bana verebileceği en büyük hediye, beni öldürmesidir. Bir F-16’nın kurbanı olarak şehit olmayı, koronavirüs ya da başka bir hastalıktan ölmekten tercih ederim.” diyen bir radikal. 

Tarihinin en radikal, mesihçi, saldırgan İsrail hükümetinin tam karşısında örgütün en radikallerinden biri, yeni Hamas lideri Yahya Sinvar duruyor… Onun gelişiyle Ortadoğu’da yaşananların nereye evrileceğini hep birlikte takip edeceğiz.

Manşet Fotoğrafı: Kaynak

“İnsani Diplomasi Sadece Hoş Bir Kavramdan İbaret, Cenevre Sözleşmesi Gözden Geçirilmeli”

Cacerolazo, Ekmek, Haysiyet, İktidar ve Muhalefet: Venezuela

“Netanyahu Yozlaşmış, Üstünlük Kompleksli ve Kendi Hükümetinin Esiri”