İstanbul Kurtuluş’ta, Aya Lefter Rum Ortodoks Mezarlığı’nda yaşanan olay, sadece bir saldırı değil, bir toplumun köklerine ve hatırasına yapılan derin bir saygısızlığın yankısı olarak hissedildi. Geçtiğimiz günlerde kimliği belirsiz kişilerce mezarlıkta yapılan izinsiz kazı ve mezarlıkta bekçi olarak yer alan köpeklerin uyuşturulmuş halde bulunması, Rum Ortodoks cemaati için tarihsel ve manevi bir yara açtı.
Emniyet güçlerinin yaptığı açıklamada kimlikleri ve adresleri belirlenen 4 şüpheli kişinin gözaltına aldığı bilgisine ek olarak bu şahısların mezarlığın yanında gömü olduğunu düşündükleri, olayı bu nedenle gerçekleştirdikleri ve kazı sonrası herhangi bir materyal bulamadıkları bilgileri paylaşıldı.
Bu topraklarda yüzlerce yıldır varlık gösteren ve İstanbul’un mozaikleşmiş kimliğinin bir parçası olan Rum Ortodoks topluluğu, bu tür saldırılarda yalnızca mezar taşlarının değil, aynı zamanda inançlarının, değerlerinin ve hatıralarının da hedef alındığını biliyor.
Yunanistan Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklama da bu sebeple sadece demokratik bir tepki olarak yer bulmadı. “Türkiye’deki Rum azınlığın anısına ve tarihine hakaret eden, İstanbul’daki Kurtuluş Aya Lefter Rum Ortodoks Mezarlığı’na yapılan bu saygısızlığı kınıyoruz.” sözlerine yer veren Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’nın açıklaması, asırlık bir kültürel mirasın koruma çağrısını da beraberinde getirdi.
Aya Tanaş Aya Dimitri Aya Lefter Rum Ortodoks Kilisesi ve Mektebi Vakfı Başkanı Yorgo Teodoridis de yaşanan olayın ardından yaptığı açıklamada, emniyet güçlerinin olayı en kısa sürede aydınlatacağına dair inançlarının tam olduğuna yer vererek “Bu saldırı, sadece Rum Ortodoks topluluğuna değil, ülkemizin zengin kültürel mozaiğine yapılmış bir saldırıdır. Bu tür olaylar, toplumumuzun dayanışma içinde hareket etme ihtiyacını daha da pekiştirmektedir. Birlik ve beraberlik içinde bu provokatif girişimleri bertaraf edeceğimizden eminiz.” ifadelerini kullandı.
Mezarlıkta meydana gelen saldırılar ve vandalizm olayları, Türkiye’deki kutsal mekanların korunması ve güvenliğinin sağlanması konusundaki endişeleri artırıyor. Mezarlık, yalnızca Rum Ortodoks geçmişinin bir parçası değil, aynı zamanda bugün ve gelecekte de korunması gereken kültürel ve dini bir değer olarak öne çıkıyor. Mezarlığın taşları, yalnızca birer taş değil; bir toplumun ayakta kalma mücadelesinin, umutlarının ve dualarının yüzyıllar boyunca yoğrulduğu, geçmişten gelen sessiz ama güçlü tanıklarıdır. Bu yüzden, bu saldırıların son bulması ve tarihi, kültürel ve dini değerlere saygının yeniden inşası, sadece Rum Ortodoks cemaatinin değil, bu topraklarda bir arada yaşamanın önemine inanan herkesin sorumluluğudur.
“Diamond Tema” Örneği Üzerinden Tartışma Kültürümüze Bir Bakış