6284 Kağıt Üzerinde Kaldı: Kadınlar Ölüyor, Yasalar İzliyor

Fotoğraf: Dilara Açıkgöz / csgorselarsiv.org

Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri Türkiye’nin en büyük toplumsal sorunlarından biri olmaya devam ediyor.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre 2024 yılının 9 ayında en az 295 kadın öldürüldü. 

İstanbul’da Serpil boşanma aşamasında olduğu Harun Gül tarafından sokak ortasında öldürüldü. Bursa’da Elif uzaklaştırma kararını defalarca ihlal eden eski nişanlısı için elektronik kelepçe talep etti. Talebinin reddedilmesinden altı saat sonra eski nişanlısı tarafından kaçırılıp, bıçaklanıp, bacağından silahla vuruldu. 

Türkiye’nin birçok yanında erkek şiddetine maruz kalan kadınların hak mücadelesi yeni değil.

Bilinen kadın cinayetleri verilerine göre 2024’ün ilk 9 ayında öldürülen kadınlardan en az 22’si polis veya savcılığa şikâyette bulunmuş olmasına rağmen hayatını yitirdi. Yine 2024 yılında öldürülen 31 kadının faili de daha önce adli sicil kaydına sahipti. 

YASALAR VE SÖZLEŞMELER UYGULANSAYDI NE OLURDU?

İstanbul Sözleşmesi (tam adıyla Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi) Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan, 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan bir uluslararası insan hakları sözleşmesi. 

Bu sözleşmeyi 11 Mayıs 2011’de imzalayan ve 24 Kasım 2011’de parlamentosunda onaylayan ilk ülke Türkiye’ydi… 

20 Mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Kararı ile sözleşmeden ayrılan ilk ülke de Türkiye oldu.

2015’te Turuncu adlı dergide Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bir yazı kaleme alan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin sözleşmeye “çekincesiz” imza koyduğunu belirtmişti. 

Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararımız, tamamen aileyi koruma ve toplumumuzun değerlerine uygun bir adım atma amacındadır” açıklamasıyla 20 Mart 2021 yılında Türkiye’nin sözleşmeden çekildiğini duyurmuştu.

İstanbul Barosu’ndan Avukat Berfin Çelik Doğan “Kadına yönelik şiddet, sadece bireysel bir sorun değil, aynı zamanda toplumsal bir mesele niteliğindedir.” diyor.

Çelik Doğan, “aile yapısını koruma” adı altında yapılan eleştirilerin kadınların haklarının göz ardı edilmesine yol açarak, şiddeti teşvik edici bir zemin oluşturabileceğinin altını çiziyor. 

İstanbul Sözleşmesi doğrultusunda hazırlanmış bir yasa olan 6284 sayılı Kanun (tam adıyla Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun) ise Türkiye’de kadına yönelik şiddeti önlemek ve kadınları korumak amacıyla 2012 yılında yürürlüğe girmişti. Halen yürürlükte olan kanun, erkek şiddetine maruz kalan veya şiddet tehdidi altında olan kadınları korumayı amaçlayan hem koruyucu hem önleyici tedbirler içermekte.

Kanun, erkek şiddetine karşı güçlü yasal tedbirler sunmasına rağmen uygulama aşamasında yaşanan etkinsizlikler nedeniyle hala birçok kadın erkek şiddetine maruz kalıyor.

O kadınlardan birisi de Manisa’da 19 yaşındaki Sudenaz. 16 yaşında çocuk sahibi olmuş Sudenaz sokak ortasında 3 yaşındaki çocuğunun yanında darp edildi. Durumu polise bildirmesine rağmen hiçbir şey değişmedi. 

Diyarbakır’da Hilal Kar’ı sokak ortasında ateşli silahla öldüren fail Mehmet Demirhan 2 aydır yakalanamadı.

Örneklerin hepsi yakın zamandan, ağustos ayında meydana gelen olaylar.

Eylül ayında da başkent Ankara’nın göbeğinde bir kadın erkek şiddeti sonucu öldürüldü. Gafer Bozdemir, boşanma aşamasındaki eşi Döne’yi Sıhhiye Metro istasyonunun merdivenlerinde öğle saatlerinde tabancayla sırtından vurarak öldürdü.

44 yaşındaki Döne Bozdemir evli kaldığı süre boyunca Gafer Bozdemir’in sistematik şiddetine maruz kalmıştı. Boşanmak istiyordu. Gafer Bozdemir’in hakkında uzaklaştırma kararı vardı. Hatta elektronik kelepçe tedbiri alınmıştı.  Uzaklaştırma kararını olaydan 48 saat önce ihlal ettiği için 3 gün zorlama hapsi verilmişti. 6 Aralık 2023’te başlayan tedbir kararı işe yaramadı.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim Fikir Gazetesi’ne anlatıyor: “Döne elinden geleni yapmış. Uzaklaştırma kararı çıkartmış. Boşanma davası açmış. 6284 kapsamındaki bütün önleyici ve koruyucu tedbir kararlarına ilişkin başvurularını gerçekleştirmiş. Kararlar alınmış. Uygulanmış mı? Uygulanmamış.” 

2011 yılından bu yana Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı gönüllüsü Selime Büyükgöze’ye göre tedbir kararı sayısal bir başarı olarak sunuluyor: “Halbuki bu kararların risk ve ihtiyaç analizi olmadan verilmesinin yarattığı pek çok sorun var. Örneğin 3 ay gibi çok kısa süreler verilerek kadınları tekrar tekrar yenilemeye mecbur bırakmak, kadınlar için karar çıkarıp beraberlerindeki çocuklar için çıkarmayarak çocukların ve kadınların güvenliğini tehlikeye atmak gibi…” 

Döne Bozdemir’in avukatı Pakize Narin Ergan müvekkilinin başından geçenleri anlatırken “Koruyamadık” diyor:

“Zaten kendisiyle ilgili hep endişe duyuyorduk biz. Ki koruma kararları hani bir tarihte son buluyor ya, o tarihten bir gün önce tedirgin bir sesle hep arardı bizi. ‘Süre doluyor, lütfen elektronik kelepçeyle takip edilecek yine değil mi?’ diye. Onu rahatlatıyordu. Sıhhiye gibi bir yerde işe girdi. Yani çocuklarının kazandığı dar gelirle geçindirmeye çalışıyordu. Elektronik kelepçeye gerçekten çok güveniyordu. Birimlere polisimize çok güveniyordu. Zaten biz kesinlikle her aşamada gereken her şeyi hassasiyetle yerine getirdik. Her talebini mahkemeye ilettik. Ama koruyamadık. Yani korunamadı ya da…”

Elektronik kelepçe uygulaması Aile, İçişleri ve Adalet Bakanlığı iş birliğiyle 2019’dan bu yana uygulanıyor.

“ŞİDDETLE MÜCADELE BÜTÜNCÜL BİR YAKLAŞIM GEREKTİRİR”

Avukat Berfin Çelik Doğan ise koruyucu ve önleyici tedbirlerin uygulanmamasının neden bu kadar yaygın olduğunu ve bu durumun önüne geçmek için atılacak adımları şu şekilde sıralıyor:

  • Kanun uygulayıcılarının 6284 sayılı Kanunu iyi bilip etkili bir şekilde uygulaması mağdurlarında korunmasında zorunluluk niteliğinde.
  • Kadına yönelik şiddetle ilgili yeterli farkındalık düzeyi oluşturularak kanun kapsamındaki yükümlülükleri hafife alınmaksızın ve beklenmeksizin derhal uygulanmalı.
  • Koruma taleplerinin değerlendirilmesi ve tedbir kararlarının hayata geçirilmesi süreçlerinde gecikme olmaksızın değerlendirme yapılmalı ve karar verilmeli.

Avukat Çelik Doğan’a göre bir diğer önemli faktör ise toplumsal ve kültürel kalıplar…

Kadına yönelik şiddet vakalarının aile içi bir mesele değil, insan hakları ihlali olduğu daha geniş kesimlerce kabul edilmelidir” diye konuşan Avukat Çelik Doğan “Kadına yönelik şiddetle mücadelede elbette sadece hukuki önlemler yeterli olmamaktadır aynı zamanda toplumsal dönüşüm de en önemli şartlarındadır. Bu nedenle, geniş çaplı farkındalık kampanyaları düzenlenmeli ve kadına yönelik şiddetin her türlüsünün kabul edilemez olduğu mesajı, medyanın, eğitimin ve sivil toplumun tüm kanallarıyla topluma aktarılmalıdır.” diye ekliyor.

Verile göre 2024 yılının ilk dokuz ayında henüz aydınlatılmamış ise 184 şüpheli kadın ölümü var.

Kadın cinayetlerini önlemek için daha etkili bir politika ve uygulama sürecinin nasıl oluşturulabileceğini anlatan Mor Çatı’dan Selime Büyükgöze, öncelikle sistematik erkek şiddeti ve kadın cinayeti arasındaki bağı kurmak ve erkek şiddetinin cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu olduğunu görmek gerektiğini vurguluyor. 

Türkiye’de mevcut koruyucu ve önleyici mekanizmaların uygulamasına dair sorunların yanı sıra kadın cinayetlerinde etkin soruşturmanın yapılmaması ve cezasızlık yakıcı sorunlar olarak karşımızda. Kadın katilleri haksız tahrik ve iyi hal indirimi almaya devam ediyorlar. Tehdit suçu neredeyse tamamen cezasız kalırken infaz düzenlemesinin bir sonucu şiddet suçlarından hüküm giyenler çok kısa bir süre denetimli serbestlikten yararlanıyor” diyor Selime Büyükgöze ve ekliyor “Kadın cinayetlerini engellemek için cezasızlığı ortadan kaldırarak toplumsal bir mesaj vermek gerekiyor.”

Avukat Berfin Çelik Doğan da benzer bir tespitte bulunuyor: “Devlet, vatandaşlarının yaşam hakkını korumakla yükümlü olup en önemli sorumluluklarından birisi ise kadınların hayatını koruyacak sistemleri ve mekanizmaları etkin bir şekilde devreye sokmak ve sürdürülebilir hale getirmektir.

Bu noktada, alınan tedbirlerin yanı sıra bu tedbirlere karşı bir ihlal olması halinde durumun hızlıca fark edilerek etkin müdahalede bulunabilecek mekanizmaların daha güçlü olması gerektiğini belirten Çelik Doğan, meselenin sadece yasal ve cezai yöntemlerle çözülemeyeceğine işaret ediyor:

Her konuda olduğu gibi bu konudaki temel sorun ancak eğitim, toplumun bilinçlendirilmesi toplumsal cinsiyet eşitliğinin herkese doğru bir biçimde aşılanmasıdır. Kadın cinayetlerinin, kadına yönelik şiddetin, şüpheli ölümlerin önlenmesi için sadece kanun çıkarmak yeterli olmamakla birlikte bu yasaların etkin uygulanmasını sağlamak bir zorunluluktur.” 

ŞEÇİLMİŞ BİR DAVRANIŞ TÜRÜ OLARAK ŞİDDET

Fiziksel şiddet, duygusal şiddet, ekonomik şiddet, cinsel şiddet ve sosyal şiddet gibi daha birçok başlık altında bedenine, ruhuna ve hayatına yönelik saldırı altında kalan kadınların mücadelesi bitmiyor.

Erkek şiddeti denildiğinde akıllara sadece fiziksel şiddet ve cinayetler geliyor. Peki ya psikolojik şiddete dair neler biliyor, neler yaşıyoruz?

Psikolojik şiddet, fiziksel yaralar bırakmasa bile, mağdurlar üzerinde ciddi travmalara yol açar” diye konuşan Avukat Berfin Çelik Doğan, “Kadın davranışlarını ve sosyal hayatını sürekli kontrol etmeye çalışarak manipülasyon uygulayarak baskılanması ya da sürekli olarak tehditlerle kadını korkutmak, yine kadını sürekli küçümsemek, yetersiz hissettirmek ve aşağılamak psikolojik şiddetin en yaygın biçimlerindendir.” tespitini yapıyor.

“Kadınlar Hayatlarına Sahip Çıkıyor” rapor grubuna katkıda bulunan Mor Çatı’dan Selime Büyükgöze ise erkeklerin kadınları kontrol etmek, cezalandırmak, güç göstermek, öfke boşaltmak için şiddet uyguladığına dikkat çekiyor.

Şiddetin seçilmiş bir davranış olduğunu vurgulayan Selime Büyükgöze, “Psikolojik şiddet, şiddete maruz kalan açısından da tarif etmesi zor bir şiddet biçimi. Kadınlar şiddetin adını koyabildiklerinde ise maruz kaldıkları şiddetin, fiziksel şiddet olmadığı için ciddiye alınmayacağını düşünüyorlar. Destek için kamu kurumlarına başvurduklarında da bu kaygılarını doğrulayan bir muamele ile karşılaşıyorlar.” diye görüşlerini belirtiyor.

“KADINLARI DESTEKLEMEK VE ONLARI GÜÇLENDİRECEK ADIMLAR ATMAK HEPİMİZİN GÖREVİ OLMALI”

Geçtiğimiz sene İzmir’de 20 yaşındaki Sümeyra Duratimur, oturduğu lüks apartmanın altıncı katından kendisini boşluğa bırakmıştı. Annesi ile ablası, Sümeyra’nın babasından gördüğü psikolojik şiddet nedeniyle canına kıydığını belirtmişti. Babasının ise daha sonra cinsel istismar suçundan tutuklandığı basına yansımıştı.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan Fidan Ataselim çözümü yineliyor: “Kadına yönelik şiddeti sonlandırmak için, kadın cinayetlerini durdurmak için ‘6284’ü biz yazdık, biz uygulatacağız’ diyerek bir seferberlik başlattık. Tüm kamuoyunu, bütün yetkilileri, sorumluluğu bulunanları, bütün dostlarımızı, sesimizi duyan bütün kadınları ve yurttaşları 6284’ün etkin uygulanması için bu seferberliğe dahil olmaya, müdahil olmaya çağırıyoruz.

Mor Çatı’dan Selime Büyükgöze bir kez daha altını çiziyor: “Bir kadına şiddet uygulamanın cezasız kalmayacağına, şiddetin herhangi bir bahanesi olamayacağına dair uygulamalar yoluyla toplumsal mesaj verilmesi gerekiyor. Kamu görevlilerinin 6284 sayılı Kanunu gereğince uygulaması ve görev ihlali yapan görevliler hakkında işlem yapılması gerekiyor.

Avukat Berfin Çelik Doğan tekrar hatırlatıyor: “Kadına şiddet sessizlikle büyür bu nedenle susmayalım, susan kadınların daima sesi olalım; kadınları korumak, çocukları korumak ve geleceği korumaktır. Kadına şiddeti; toplumsal farkındalık yaratarak, alınması gereken tüm önlemleri uygulayarak, verilen cezaların caydırıcı nitelikte olması sağlanarak önleyebiliriz.

“Kurtuluş ve Eşitlik Teker Teker Gelmeyecek, LGBTİ+’larla Müttefik Olunması Gerekiyor…”

Erkeklik Krizi, Sindirella Kompleksi ve Tradewife Akımı Üçgeninde Vahşi Kadını Korumak