11.11.2024, derin yoksulluğun aldığı 5 çocuk ile geçecek tarihe. İzmir Selçuk’ta hurdacılık yaparak yaşamını sürdürmeye çalışan bir kadının 5 çocuğu, elektrikli sobanın devrilip yangın çıkartması sonucu yanarak öldü. Haberlerdeki fotoğraflardan anlaşıldığı kadarıyla, herhangi bir fırtınaya yahut soğuk kış koşullarına karşı ayakta kalması çok güç olan derme çatma bir barakada yaşıyordu bu çocuklar anneleri ile. Babaları cezaevinde…
Bu kez 11 Kasım günü gelen haberle, başka türlü bir çocuk ölümüyle karşılaştık. Yoksulluğun realitesini yüzümüze vurdu bu yangın ve 5 çocuk. 27 yaşında bir kadın hurdacılık yaparak ardı ardına yaşlarda olan 5 çocuğu evde bırakıp gitmek ‘zorunda’ kalıyor ve hurda toplayıp onlara bakmak üzere evden ayırılıyor. Çocuklarını ücretsiz gönderebileceği bir kreş yahut ona benzer bir yer olsaydı böyle olur muydu? Yahut insanca koşullarda yaşasaydı? Sosyal yardım alıyor mu, destekleniyor mu bunları bilmiyoruz. Ama o koşullar sağlansaydı bu kadar büyük bir yıkım olur muydu?
AKP İstanbul Milletvekili Özlem Zengin ise, İzmir’deki yangında hayatını kaybeden 5 kardeşin ailesine daha önce yardım teklifinde bulunulduğunu ve meselenin para ile ilgili olmadığını belirtiyor. Elbette bu açıklama tepkilere yol açtı. Ardından ekliyor Zengin : “Dönüyorsunuz, dolaşıyorsunuz her şeyi paraya bağlıyorsunuz. 18 defa gidilmesinin takdir edilmesi gerekir” diyor. Her şey değilse bile bu olay parayla ilgili değil midir? Neyle ilgilidir ona dair de bir açıklama yapılabilirdi hemen savunmaya geçmek yerine.
Ülkeyi yöneten, idare eden 18 kere gitmez. Sorunu tespit eder (bunun için bir kere gitmek kafidir) ve sosyal politikalar gereği dezavantajlı durumda olan vatandaşını destekler. ‘Biz gittik, istemediler’ gibi bir açıklama bir hükümetin yapacağı açıklama değildir. Hükümetin görevi zaten vatandaşının güvenliğini, iyiliğini, huzurunu inşa etmektir, vatandaş talep etmeden, vatandaşa da teklif etmeden. Yani bu açıklama nasıl yapılmış, ne düşünülerek yapılmış anlamak mümkün değil. Bir an için 18 kez gidildiği düşünülecek olsa dahi, görünen manzara ortada iken, devletin kurumlarının inisiyatif almaması nasıl açıklanabilir? Mesela siz ötenaziyi kabul etmeyeceksiniz, ancak derin yoksulluğun ta içinde yaşamaya çalışan bir aile için kendiliğinden bir şey yapmayacaksınız. Yani aile istemese dahi (böyle bir şeyin olması hayatın olağan akışına aykırı) devlet vatandaşını korumayacak ise ne işe yarar? Sosyal politikaları tıkanmış, bu kısımla hiç ilgilenmeyen bir hükümetin yapabileceği cinsten bir açıklama olsa dahi, insanın kabul sınırlarının çok çok ötesinde bu açıklama.
Bu açıklamalar sonrası çark edilmiş olunacak ki, bu kez Zengin CHP’li Selçuk belediyesini suçlamaya karar vermiş. Selçuk belediyesi ne yapıyor demiş. Çünkü kendine dönük eleştiri yapmak yerine başkasını suçlamak bizim bir alışkanlığımız. Diyelim ki CHP’li belediye de sorumlu davranmamış, görevini yerine getirmemiş, koruma mekanizmalarını işletmemiş olsun. Sorunu böyle mi çözeceğiz?
Özlem hanım bu sorunun çok katmanlı bir sorun olduğunu da eklemiş. O zaman şunu kendilerine sormak icap eder. Neden 22 yıldır çözmüyorsunuz? Çok katmanlı sorunları çözmek 22 yıl yeterli bir süre. Siyasi iktidarın işi nedir, görevi nedir? Önce anneyi sonra belediyeyi suçlamak mı? Devletin kaynakları ne için ve kimin için var? Bu sorular çoğaltılabilir. Ama her fırsatta bu ülkede sorumluluk almak yerine eleştirinin geldiği yeri suçlamak bir adet.
İlerlemiş bir toplum olmaktan oldukça uzakta olan ülkemizde 22 yıldır ülkeyi idare edenlerin herhangi bir sorumluluk alıp özür dilediklerine tanık olmadık. Olan kime oldu? 5 çocuğa ve daha pek çok bebeğe. Normal bir ülkede tüm bunlar olurken sorumlu bakan istifa eder, o koltukta oturmazdı. Ancak bunun yerine iktidar partisinin milletvekili, başkalarını suçlamayı tercih ediyor. Kaynakları elinde bulunduran hükümet iken, önce yoksulluğun pençesinde kıvranan ve hurda toplayarak hayatını sürdürmeye çalışan anneyi, sonra kaynakları hükümetin insafına bırakılmış bir belediyeyi suçlamak ne kadar akıl karı? Suçu ve sorumluluğu başkalarına atmak kolaycılığından vazgeçilmediği sürece insanlar bu ülkede yoksulluğu yaşamaya devam edecekler. Bebekler de ölmeye…
Çocuk Yoksulluğunun Öteki Yüzü: Yangın Yerinde Hakları Konuşmak…
Dijital Bir Dünyada Çocuk Olmak: Haklar, Öncelikler ve Riskler
Nefret Suçlarıyla Mücadele Derneği Kuruldu: “Her Gün Ölümle Baş Başa Bırakılıyoruz”