Çalışan Gazeteciler Günü’nde Medyanın Halet-i Ruhiyesi: ‘Yoksullaşma, İşsizlik, Örgütsüzlük…’

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, gazetecilerin daha da yoksullaştığı, üniversite iletişim fakültesi mezunlarının “işsizlik” tehdidiyle kabus gördüğü, gazetecilik meslek, etik, itibar ve ilkelerinin ise yozlaştırıldığı bir dönemde anılıyor.

Çok eskiden bir “bayram” havasında kutlanan ancak gün geçtikçe hakların alaşağı edilmesiyle neredeyse varlık sebebini kaybetme noktasına sürüklenen bu mücadele günü, her şeye rağmen gazetecilik edimi ve basın emekçileri için bir sembol olarak varlığını sürdürüyor.

Gerek yeni medya ilişkileri ve teknolojilerinin gazetecilik iklimine sirayet etmesi ve alanı dönüştürmesi, gerekse de kalan eski alışkanlıklarımızın bu alana dahil olması ve çoğu zaman yetersiz kalması meslek normlarını etkilerken; gazetecilerin kişisel çabası da örgütlü bir hâle gelemediği için gittikçe silikleşti. Gazetecilik mesleği ise sadece sektörel bir dönüşüm yaşamakla kalmadı; mesleği icra edenler özlük haklarını, hukuki dayanaklarını, saygınlıklarını ve sonrasında da mesleğini yapma iradesini yitirdi.

Son tahlilde, meslekteki erozyon çok yönlü olsa da, bu erozyonun merkezinde yine aynı şey baş rolü kapmaya devam etti: “Ekonomik ilişkiler, yoksullaşma ve bunun yarattığı açmazlar…”

Gazetecilik Ekosistemindeki Açmazlar…

Meslekte ortaya çıkan hacimli ve niteliksel dağılma hali, medya patronluğunun tahakkümü, aşırı ticarileşme, meslek çalışanlarının örgütsüzleşmesi, sendikalizmin çıkmazları gibi birçok sorun, son tahlilde çalışanların proleterleşmesi ve “işsiz gazeteciliğini” ciddi boyutlarda ortaya çıkarmış durumda. 

Biz de 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü bağlamında, hem gazetecilik fikrinde yaşanan dönüşüm ve bu ekosistemin verdiği nesnel fotoğrafı hem de basın emekçilerinin, yerel ve ulusal medya ile kurdukları ilişkiyle birlikte, bir “bilgi/fikir işçisi” üretim merkezi olan iletişim fakültelerinin durumunu Üsküdar Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan ile masaya yatırdık.

Fikir Gazetesi’ne güncel gazeteciliğin durumunu, akademi içerisinden bir bakış açısıyla yorumlayan İrvan, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nün bir “mücadele” günü olduğu vurgusunu yaptı; meslek dalı olarak gazeteciliğin ve basın emekçilerinin ekonomik sorunlar başta olmak yasal, hukuki ve etik gibi birçok problemle karşı karşıya bırakıldığını dile getirdi. 

“O Dönem İçin Son Derece İleri Denebilecek Haklar Ortaya Çıktı”

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü hakkında açıklamalarda bulunan Prof. Dr. İrvan, günün, 1961 yılında, gazetecilik açısından çok önemli olan Basın-İş Kanunu’nun çıkarılması açısından kritik olduğunu, bununla birlikte gazetecilere önemli haklar tanındığını belirtti.

İrvan, bu haklar arasında sözleşme yapılması, bunun mutlaka yazılı olması ya da işten atmalarda belirli prosedürlerin devreye girmesi gibi o günün koşullarında son derece değerli ve işlevsel bir kazanımın söz konusu olduğunu; bu sayede de gazeteciliğin o dönemde ayrıcalıklı bir konum elde ettiğini aktardı. 1971’de Askeri Muhtıra ile birlikte haklarda bir gerilemenin yaşandığını ifade eden Prof. Dr. Süleyman İrvan, günün on yıl kadar bayram olarak kutlandığını ancak muhtıradan sonra sorunlara da değinmek için Çalışan Gazeteciler Günü isminin kullanıldığını söyledi.

Çalıştığı fakültede, 2019 yılından bu yana 10 Ocak’ta etkinlikler düzenlediklerini de sözlerine ekleyen İrvan, meslek sorunlarını tartıştıklarını, bu günün de bunları tartışmak için bir vesile haline geldiğini söyledi. 

“Sıkıntı Genel Olarak Ücretlerde, Sorun Ekonomik”

10 Ocak’a ilişkin ifadelerinden sonra gazeteciliğin güncel sorunlarına da değinen Üsküdar Üniversitesi, Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, şöyle devam etti:

“Sorun, genel olarak ekonomik olarak şekilleniyor. Gazetecilerin ücret sorunu var. Yapılan araştırmalarda, inanılmaz sayıda gazeteci asgari ücret tutarının bile altında ücret alıyor. Asgari ücret düzeyinde maaş alan yaklaşık yüzde 70-75 civarında gazeteci var. Aslında gazetecilik mesleği değersizleştirilmiş durumda. Bu ciddi bir sorun ve bunun yanı sıra tirajların da çok düştüğü bir dönemdeyiz. Basılı gazeteciliğin de böyle bir sorunu var”

“Sorunları Tartışmak Önemli Ama…”

Hukuki sorunların da son dönemde ciddi boyutlara ulaştığını vurgulayan İrvan, Dezenformasyon Yasası gibi kanunlar kapsamında birçok gazeteciye soruşturma açıldığını, etik sorunların da hala devam ettiğini sözlerine ilave etti. Yaşanan sorunların dile getirilmesinin de önemsiz olmadığını söyleyen İrvan, sorunları anlatan kapsamlı deklarasyonların yayımlandığını ancak değişen bir şey olmadığını aktardı.

“Kim ne yapacak, nasıl bir çalışma yürütecek? Bunlar yapıldı ve kaldı” diyerek sorunları deklare etmenin ötesine geçilmediğini düşünen Prof. Dr. İrvan, problemleri tartışmak önemli olsa da çözümü için ne yapacağımızın çok da kıymetli olduğunu hatırlattı. 

Sorunların çözümü için kendi önerilerini de sıralayan İrvan, hukuksal sorunların çözümü için partilerle görüşmenin şart olduğunu ancak öncelikli olarak medyadaki dayanışma atmosferinin artırılmasının oldukça elzem olduğunun altını çizdi. Prof. Dr. Süleyman İrvan, açıklamasında, medyanın “kutuplaşmış” durumda olduğunu, kimsenin kimseyi dinlemediğini, kimi çatı örgütlerinin oluşturulması gerektiğini ve farklı medya gruplarında yer alan gazetecilerin de bir araya getirilmesi gerektiğini vurguladı. İrvan, sorunları birlikte tartışıp birlikte çözüm önerileri getirmenin faydalı olduğunu düşündüğünü, aksi taktirde iktidar ve muhalif medya olarak ayrılan medya ekosisteminde, herkesin kendi kulvarındaki meslektaşlarla buluşacağını ve birlikte çözüm arama gibi bir fikrin olgunlaşamayacağını belirtti.

“Hem Sendikaların, Hem de Sendikalılaşma Oranının Sağlıklı Olmadığı Açık”

Sendikalı gazeteci sayısının da oransal olarak çok az olduğunu, bunun en fazla yüzde 10 ya da 15 olarak açıklanabileceğini söyleyen İrvan, dışarıdan bakıldığında böyle bir fotoğrafın göründüğünü söyledi.

“Bir gazetecinin ücretini alamaması ne demektir?” diyerek sözlerine devam eden Prof. Dr. İrvan, maaşlarını geç alan ya da ücretleri ödenmeyen gazetecilerin durumuna da değindi. Sendikaların daha aktif olması gerektiğini söyleyen Akademisyen Süleyman İrvan, 70’li yıllarda sendikasız olmanın garip karşılandığını, adeta bazı sektörlerde “sendikalı olmanın zorunlu” hale geldiğini anımsattı.

“Sorunlar Kamusallaşmalıdır”

80’lerden sonra yani neo-liberal politikalar sonucunda bu durumun hasar aldığını da sözlerine ekleyen İrvan, sendikalı olanların sektörden dışlandığını söyledi. Gazeteciler için iş güvencesinin ortadan kaldırılmasıyla, sorunların peş peşe geldiğini ve durum itibarıyla bunların yaşanmaya da devam edileceğini söyleyen İrvan, sorunların daha çok konuşulmasını gerektiğini vurgularken bunların “kamusallaşması” gerektiğine de dikkat çekti.

“Yerel Medyanın da Sorunları Var; En Önemlisi de BİK…”

Öte yandan Fikir’in yerel medyanın ya da Anadolu medyasının İstanbul’dan ve akademi içerisinden nasıl göründüğüne ilişkin sorusunu da cevaplayan İrvan, birkaç senedir yerel medya üzerine dersler verdiğini, öğrencilerine de yerel medyanın da bir çalışma alanı olabileceğini anlattığını aktaran İrvan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yerel medyanın en önemli sorunlarından biri Basın İlan Kurumu (BİK) ile olan ilişkileri. Yereldeki gazeteler, büyük ölçüde oradan gelen resmi ilanlarla varlıklarını sürdürüyorlardı.2022’de yapılan değişiklikle internet gazeteciliği de yasaya girmiş oldu ve haber siteleri de resmi ilan almaya başladı. Geçen hafta yapılan bir açıklamada, ülkede bin 300 civarında medya, gazete ve site resmi ilan alıyor. Bu, yeterli değil. Çünkü bunların boyutları belli ve giderek de azalıyor”.

“Yerel Medya Daha Çok Halka Açılmalı”

“Yerel medyanın sadece resmi ilanlara dayalı anlayışı oldukça problemli. Ben, bu mecraların habercilik anlamında halka yeterince açılmadığını, yerelde yapılan haberlerin daha çok yerel yöneticiler, valiler, kaymakamlar üzerinden yapıldığını düşünüyorum” diye konuşan İrvan, yüksek ihtimalle kimsenin gazeteleri okumadığını, abonelikler üzerinden bir anlayış oluşturulduğunu, yerel gazetelerin bayilerde bile pek bulunmadığını söyledi.

Prof. Dr.Süleyman İrvan sözlerini şöyle devam ettirdi: 

“Yerel medyanın neden okunmadığını araştırması lazım. Belki de gazetede kendilerini bulamıyorlar. İnsanlar sadece Vali’nin dediklerini merak etmez ki. Önemli olan halkın sorunlarını haber yapmanızdır. Örneğin gidip köyleri, sokaklarını, yaşanılan sıkıntıları haber yapsanız insanlar size daha çok ilgiyle yaklaşır. Yerel haberciliği dönüştürmek gerekli”

Yerel gazeteciliğin tarihsel olarak kötü bir başlangıcı olduğunu ifade eden İrvan, bunun Vilayet gazeteleri ile başladığını, bunların Osmanlı döneminde aslında devletin gazeteleri olduğunu söyledi. Aslında “yukarıdan aşağıya” giden bir gazetecilik anlayışının da yerleştiğini dile getiren İrvan, bunun bir biçimde kötü olarak devam ettiğini ancak bunun değişmesinin şart olduğunu aktardı.

“Halk, Gazetede Kendisini Bulabilmeli, Görebilmeli…”

“Habercilik, aşağıdan yukarıya doğru gitmelidir. Yani halkın sorunlarını aktaran bir habercilik anlayışı yerleşmelidir” tespitini yapan Akademisyen İrvan, dünyada ciddi tirajlara ulaşan, mahalle sayfaları vb. olan birçok yerel gazeteyle karşılaştıklarını ifade etti.

Belediyelerin de kimi yerel odakları maaşa bağladığını, maddi olarak desteklediğini, belediye bültenciliğinin yaygın olduğunu ve yereldeki gazetecilerin de işin kolayına kaçmayı yeğlediğini gözlemlediğini söyleyen Prof. Dr. Süleyman İrvan, sorunun, anlayışın değişmesiyle çözümlenebileceğini, halkın nabzını tutan bir tarzın oturtulması gerektiğini ve gazetecilerin köylerde de haber kovalaması gerektiğini kaydetti.

“Haberin çok etkisi var, hele ki yerelde bir olumsuzluk yaşandığında hemen devreye yetkililer giriyor” çıkarımını yapan Prof. Dr. İrvan, son tahlilde yerel yetkililerin kötü bir izlenimle anılmak istemeyeceğini ve yapılan haberlerin çok büyük etkisi olacağını öngördüğünü aktardı. 

“Alaylı-Mektepli Gazeteci Ayrımı: Bir Ön Koşul Getirilebilir mi?”

Fikir Gazetesi’nin “alaylı-mektepli” gazeteciler ayrımına ilişkin sorduğu soruyu da yanıtlayan Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi İrvan, mesleğin bir ön koşul taşımadığı için herkesin gazeteci olabildiğini, bir Üniversite hocası olarak ise daha çok gazetecilik mezunlarının istihdam edilmesini destekleyeceğini belirtirken, ön koşul getirmenin sıkıntı doğurabileceğini, eğitim almamış çok iyi gazeteciler de olduğunu ama eğitim almış gazetecilere yönelik olarak Basın İlan Kurumu’na bir öneriyle gittiğini söyledi.

“BİK ile yaptığım görüşmede, en azından iletişim fakültesi mezunları öncelikli olarak istihdam edilirse, örneğin ilgili medya kurumuna resmi ilan verilirken katsayısının yükseltilmesi gibi bir teşvikin yapılabileceğini ifade ettim. Yani, iletişim fakültesi mezununu istihdam ettiklerinde avantajlı bir durum ortaya çıksın, teşvik edici bir şey olsun.Çünkü eğer siz medyayı düzeltmek istiyorsanız o eğitimi almış kişilerle başlamanız lazım. İşin inceliklerini bilen birisiyle yola çıkmak başkadır, hiç konuyla ilgili bir fikri olmayan birisiyle devam etmek başkadır”

Bu durumu teşvik eden bir mekanizmanın kurulabileceği tavsiyesini veren ve bu konuda İletişim Başkanlığı’nın sorumluluk alabileceğinin altını çizen İrvan, nitekim bu konuda fakülte mezunlarının Basın-İş Kanunu’na göre sözleşmeleri yapıldığında basın kartı almaya hak kazandıklarını ve bunun bir avantaj olduğunu söyledi. Basın İlan Kurumu’nun birçok yeni koşul getirdiğini de anımsatan İrvan, iletişim mezunlarını istihdam etmeye teşvik eden bir sistemin inşa edilmesi gerektiğine dikkat çekti.

“Mühendisleri İletişimci mi Yapacaksınız?”

Bu konu çerçevesinde, TRT’nin düzenlediği, geleceğin iletişimcileri konulu radyo-televizyon yarışmasını örnek veren ve TRT’nin yarışmaya katılım şartlarını eleştiren Prof. Dr. Süleyman İrvan sözlerini şöyle sürdürdü:

“TRT, geleceğin iletişimcileri yarışması düzenliyor ve bu yarışmaya herkes katılabiliyor. Ne yaptıklarının farkında değiller sanıyorum. İletişim fakültesi dışındakilerden de katılım olabiliyor. Yarışma herkese açık. Mesele mühendisler de katılıyor. Ben de diyorum ki siz mühendisleri iletişimci yapmaya mı çalışıyorsunuz? Buna sadece  iletişim fakülteleri katılmalı ki gerçek amacına uygun olsun değil mi? Dışarıya açtığınızda, iletişim fakültelerini de değersizleştiriyorsunuz. Basın İlan Kurumu teşvik edici şeyler getirdi. Örneğin tam kadro kabul edilme var iletişim fakültesi mezunlarına…”

“Süreç bir Bütün; Akademisyenler Olarak Hem Eğitimi Hem de İstihdamı Önemsemeliyiz”

Bir yandan fakültelerin açılmaya devam ettiğini diğer yandan ise işsizlik sorunlarının yaşandığına da dikkat çeken Üsküdar Üniversitesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Süleyman İrvan,  en çok işsizlik ve istihdam sorununun gazetecilikte olduğunu, bunu azaltacak yerel ve ulusal çapta, teşvik edici çalışmalar yapılması gerektiğini, akademisyenler olarak mezunlarını da takip ettiklerini, iş bulmaları için aracılık etmeye çalıştıklarını ve bağlarının da daim olduğunu söyledi.

Olaylara bir “bütün” olarak bakmak gerektiğini öne süren, öğrencilerinin kaygılarının kendi kaygıları olduğuna dikkat çeken İrvan, sürecin sadece eğitim olamayacağını, bir akademisyen olarak istihdam meselesinin de “ortak “bir mesele olduğunun altını çizdi.

İletişim Fakültelerinin Durumu, Ülkenin Durumuna da Bağlı

Son olarak, Fikir’in iletişim fakültelerindeki son durumu ve son dönemde palazlandırılan “üniversiteye gitmenin gereksizliği” iddiasına ilişkin görüşlerini sorduğumuz Prof. Dr. Süleyman İrvan sözlerini şöyle sonlandırdı:

“İki farklı sistem var. Devlet ve vakıf. Devlette çok büyük bir problem ya da kayıp yok. Ben kendi deneyimimden yola çıkarak şunu diyebilirim. YÖK, bölüm adlarını düzenleme yoluna gidince önerdikleri şeyler bize açıkçası uymamıştı ve bu nedenle kayıplar yaşadık. Kapanma noktasına sürüklendik. Gazetecilik de isim olarak cazip olmaktan çıktı. İşsizlik çok fazla. Ancak üniversitemizde biz şu an gazetecilik açısından ideal seviyedeyiz. Uzun vadede ne olacağı ise ekonomik ve istihdama dönük bir problem. Sallantıda giden bir süreç ve kestirmek de zor; talep artışı ülkenin durumuna da bağlı…”

🔗 Bu Haberlere de Göz Atabilirsiniz:

“Yoğunlaşmamız Gereken İki Konu Var: Basın Sigortası ve Toplu İş Sözleşmeli Gazetecilik…”

“Yoğunlaşmamız Gereken İki Konu Var: Basın Sigortası ve Toplu İş Sözleşmeli Gazetecilik…”

Bağışlarla Ayakta Kalan Patronsuz Gazetecilik: Güvencesizliğin Dibi!

Bağışlarla Ayakta Kalan Patronsuz Gazetecilik: Güvencesizliğin Dibi!

Yerel Medyanın ‘Duyulmayan’ Nabzı: “İşsizlikle Sınanıyoruz; Sansür Adımız, Kelepçe Soyadımız…”

Yerel Medyanın ‘Duyulmayan’ Nabzı: “İşsizlikle Sınanıyoruz; Sansür Adımız, Kelepçe Soyadımız…”

1962’den Bugünlere, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü: ‘Çalışan Gazeteciye Cop, Patrona Hep Hazırlop…’

1962’den Bugünlere, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü: ‘Çalışan Gazeteciye Cop, Patrona Hep Hazırlop…’

Gazetecilik Mefhumu ve Kolektif Hafızamız: 10 Ocak’tan Hangi Dersler Hatırlanıyor?

Gazetecilik Mefhumu ve Kolektif Hafızamız: 10 Ocak’tan Hangi Dersler Hatırlanıyor?

Bağımsız Gazetecilik, Otosansür ve Göçler

Bağımsız Gazetecilik, Otosansür ve Göçler