“Neoliberal Hegemonya”nın 45 Yılı: 24 Ocak Kararları Türkiye’yi Nasıl Dönüştürdü?

24 Ocak 1980 Kararları, Türkiye’nin ilk yüzyılının en önemli ekonomik karar manzumelerinden birisi olarak sivriliyor.

İlan edildiği tarihten sonra, ülke ekonomisinde bıraktığı etkiler gözetildiğinde, “özel” bir tarihsel kesidi anlatan bu dönüşüm modeli, ülke siyasetinde de ciddi etkiler bıraktı.

24 Ocak Kararlarının açıklanmasıyla, Türkiye ekonomisinde yeni bir dönem açılışını yaparken, dönemin Başbakanlık Müsteşarı Turgut Özal’ın başını çektiği kararlarla yeni bir ‘istikrar’ çağının açıldığı müjdelenmiş oluyordu.

Turgut Özal tarafından hazırlanan ve “yeni istikrar programı” olarak servis edilen 24 Ocak kararlarıyla uzun dönemde ekonominin dışa açılması ve devletin piyasalara müdahalesinin asgari düzeye çekilmesi öngörülmüştü. 

“Orta ve Alt Gelirli Kesimler Etkilendi, Gelir Dağılımı Bozuldu”

Bu ekonomik programla, dış sermaye ülke ekonomisine serbestçe giriş yapar hâle geldi. Özellikle de 1980’den sonra ilk 9 yıllık periyotta,  ülkeye yabancı sermaye girişleri artmış, ithalat ve ihracat rakamları önemli oranlarda artış göstermiştir. Ancak buna karşın yüksek enflasyonun kontrol edilmesinde başarısız olunan süreç sonucunda, gelir dağılımı da olumsuz bir şekilde etkilenmiş ve toplumdaki orta ve alt gelirli kesimlerin gelirleri ihmal edilemez bir şekilde ve hızla azalmıştır.

Fikir Gazetesi’ne dönemin koşullarını, etkilerini, 24 Ocak Kararlarının ülke ekonomisine ve siyasi  atmosferine dönük müdahalesini yorumlayan, St. Francis Koleji Öğretim Üyesi Dr. Ali Alper Alemdar, bu kararların 12 Eylül Darbesine giden süreçte başrolde olduğunu vurguladı.

“24 Ocak Kararlarını Hayata Geçiren 12 Eylül Darbesidir”

“12 Eylül darbesi, 24 Ocak Kararları ile başlayan ekonomik ve siyasal darbenin son ayağıdır” tespitinde bulunan İktisatçı Alemdar, 24 Ocak Kararlarının sadece ekonomik etkileri açısından ele alınamayacağı da vurguladı.

Dr. Ali Alper Alemdar şöyle konuştu:

“Hem ekonomik hem de politik olarak işçi sınıfının mücadelesini kırmayı amaçlayan 24 Ocak Kararları ancak şiddetli bir askeri darbe ile hayata geçme şansı bulmuştu. Türkiye’den önce benzer bir vahşet Şili’de yaşanmıştı. Dolayısıyla, 12 Eylül Darbesini, sermayenin organik olmayan uzvu ile işçi sınıfına ve mücadelesine uyguladığı bir şiddet olarak görebiliriz”.

“Liberalizm Sadece Ekonomik Olarak Kalmadı”

“Ana akım anlatının aksine piyasaların tarih boyunca hiçbir zaman devlet müdahalesi olmadan var olamadığını” söyleyen Dr. Ali Alper Alemdar, 24 Ocak Kararlarının piyasa yaratma süreci anlamına geldiğini, bu liberal sürecin sol siyaseti de zayıtlattığını öne sürdü.

Kapitalist piyasalar, devletlerin ve sömürgecilerin askeri ve politik şiddeti ile var olabilmiştir. 24 Ocak Kararları ve sonrası, yine böyle bir piyasa yaratma sürecidir” diyerek sözlerini sürdüren Alemdar, şunları söyledi:

“En başından beri devletin şiddeti üzerine kurulan piyasalar ve piyasa mantığı, kolektif düşünmeyi ve hareket etmeyi hedefe koymuş, sermayeye karşı kolektif hareket edenleri de cezalanmıştır. Bu dönemde iktisadi ‘liberalizm’ sadece ekonomik olarak kalmayıp, bireyi ve sol siyaseti de derinden etkileyip, zayıflatmıştır. 12 Eylül 1980’den bu yana Türkiye’de işçi sınıfı ağır bir ekonomik ve politik şiddete maruz kalmaktadır. İşçi sınıfının kitlesi büyümekle birlikte, politik gücü aynı oranda azalmıştır. Bunun en önemli nedenlerinden biri de 12 Eylül’ün yarattığı politik ve kültürel bunalımın, neoliberal ideoloji tarafından işlenmesidir”

“Sermayenin İktisadi ve Politik Gücü Onarılmış Oldu”

Öte yandan 24 Ocak Kararları ve 12 Eylül Darbesinin, sermayenin eşsiz bir zaferini de simgelediğini söyleyen İktisatçı, 24 ocak sürecinin o dönemdeki siyasi atmosferi de belirleyen bir hâl aldığını sözlerine ekledi.

“Belirttiğim üzere devletin askeri güçleri, sermayenin organik olmayan bir uzvu gibi davranıp, sermayenin iktisadi ve politik gücünü işçi sınıfı karşısında onardı. Aynı zamanda Türkiye devrimci hareketine de çok ağır yaralar aldırdı. Bu yaraları halen daha neoliberal hegemonyanın bir yansıması olarak hem devrimci harekette hem de sosyal demokratlarda görebiliyoruz. 1980’den bu yana sosyal demokratlar, 70’lerdeki Merkez sağın yerini alırken, tekelci sermaye ile politik bağlarını kuvvetlendirdi”.

“Değişimler AKP’nin İktidara Gelmesinde Önemli Rol Oynadı”

Siyasi değişimlerin, günümüze uzanan bir periyotta sonuçlar yarattığının da altını çizen Dr. Ali Alper Alemdar, iktidar partisi AKP için de önemli çıkarımlarda bulundu. 

Alemdar, “Böylesi politik değişiklikler, elbette AKP gibi siyasal düzlemi neoliberal mantığın pragmatizmi ile örtüşen bir parti için muazzam olanaklar yarattı” derken, neoliberal dönemin yaşadığı birikim rejimi ve finansal krizlerin de AKP’nin iktidarı için son taşları döşediğini dile getirdi.

Güncel siyasi gelişmelerle 24 Ocak Kararları arasında da ilişki kuran İktisatçı Ali Alper Alemdar, neoliberal ekonomik modelin kanıksandığını ve bilimsel olarak da alıcı bulduğunu kaydetti.

“24 Ocak Kararları ve 12 Eylül Süreci Başarı Göstermiştir”

İktisatçı Ali Alper Alemdar, değerlendirmelerini şu şekilde sonlandırdı:

“Neoliberal hegemonya altında kendine deli gömleği giyen CHP ve sosyal demokratlar ise sağ siyaset taklidi yapmaya çalışırken, sağın asli unsuru AKP tarafından yenilgiye uğratıldı. Üzerindeki neoliberal hakimiyeti—özellikle iktisadi—üzerinden atamayan bir sosyal demokrat hareket elbette AKP rejimi için biçilmez bir kaftan olacaktır. Bunun yanı sıra sosyalist-devrimci ve hatta Kürt hareketinde dahil neoliberal ekonomik doktrinlerin kanıksandığını ve bilimsel olarak kabul olduğunu görmekteyiz. Bu, 24 Ocak Kararları ve 12 Eylül Darbesi ile başlayan sürecin ne kadar başarılı olduğunu ve AKP rejiminin de sürecin en önemli aktörlerinden biri olduğunu gösteriyor”

İmralı, Barış, Çözüm: Konjonktür Bize Ne Anlatıyor, Süreç Nereye Evriliyor?

45 Yıldır Değişen Bir Şey Yok: “Hala 24 Ocak Kararlarının Çizdiği Çerçevenin İçerisindeyiz”

Bir Liberal Rota Hikâyesi: “24 Ocak Kararları ve Piyasanın Eli”

24 Ocak’ın Anatomisi: “Birikim, Müdahale, Uzantı”

1980’den Bugüne: 24 Ocak Kararları Sürüyor mu?

Foça’da ‘Doğa’nın Zaferi: “Eğer Dava Kazanılmasaydı, Bölge Ranta Açılacaktı”