Artık çoğumuzun oldukça aşina olduğu gibi, ülke futbolumuz yine bir kriz döngüsünün içinden geçiyor. Bahis, hakem tartışmaları, ‘yapı’ iddiaları, spor gazeteciliğinin niteliksizleşmesi, karşılıklı suçlamalar ya da hakaretlere, futbolumuzun düşük profili de ekleniyor.
Biz de Fikir Gazetesi olarak, futbolun içerisinde bulunduğu durumu araştırmacı spor gazetecisi ve yazar Atilla Türker ile konuştuk.
“Futbolun Arka Bahçesi” isimli çalışmasıyla Dünya Spor Yazarları Derneği (AIPS) tarafından 2023 Araştırmacı Gazetecilik Dünya Ödülüne layık görülen Türker, futbolumuzun hasarlı, çirkin ve değişime muhtaç yönlerini vurguladığı çalışmasında, son durumumuzu şu şekilde özetliyordu:
“Beşiktaş’tan Galatasaray’a, Fenerbahçe’den Trabzonspor’a uçan paralar ve dönen dolaplar, cambaz menajerler, taklacı yöneticiler, Futbol Federasyonu’ndaki entrikalar…”
Gazeteci ve yazar Türker, Fikir’in sorularına şu şekilde yanıt verdi:
“Futbol, insanlar arasında kutuplaşma ortaya çıkardı”
Günümüz futbol iklimi artık bizi ‘maç izletmeyen’ bir noktaya getirdi. Çoklu çirkinleşme had safhada… İçinden geçtiğimiz bu dönemi nasıl yorumlarsınız? Ülke futbolunun içinde olduğu bu girdap nasıl oluştu?
Açıkçası dediğiniz gibi durumlar çok iyiye gidiyor diyemem. Yani insanlar arasında futbol bağlamında kutuplaşma ciddi bir seviyeye ulaştı. Holiganizm düzeyi çok ileri boyutlara taşındı. İnsanlar daha da hırçınlaştı. Kulüp yöneticilerinin çok agresif, yakışıksız demeçleri oluyor. Sahadaki futbol da, işin kötü tarafıdır ki hiç de iyi değil. İnsanların eski futbol ortamını özlediği oldukça açık. Fakat şimdilerde bu mümkün değil. İnsanlarla artık bırakın tartışmayı, konuşmak bile mümkün olmuyor. Yani herkes çeşitli nedenlerden dolayı son derece gergin. Artık belli bir kesimde, ben de dahil olmak üzere maçlara gitmekten bile kaçınır hale geldik.
“Ligin ve futbolun eski tadı artık yok”
Dövüş, çirkin olaylar had safhaya ulaştı. Tabii bunun bu duruma gelmesinde, belli kulüp yöneticilerinin, belli tribün liderlerinin ve medyanın golü çok fazla. Maalesef fair play zihniyetini tamamen unuttuk. İşin kötü tarafı, Türk futbolu artık sadece iki takım üzerine dönüyormuş gibi bir ortam yarattı. Özellikle Beşiktaş ve Trabzonspor’un son yıllardaki kötü yönetimi bunda etken. Fakat diğer kulüpler de benzer şekilde. Galatasaray ve Fenerbahçe ise lokomotif olarak veyahut da üst sıralarda yer alan takımlar olarak dikkati çekiyor. Ligin ve futbolun tadı her geçen gün azalıyor.
“Medya artık tek dişi kalmış canavardır”
Futbolun içerisinde birçok aktör var ve gelinen durum, bu aktörlerin hatasından mı kaynaklanıyor sizce? Çünkü insan düşünüyor ve soruyor, nasıl geldik bu noktaya kadar?
Şimdi tabii, ekonomik sıkıntı, siyasi krizler, pahalılık, adaletsizlik, gelir eşitsizliği, çeşitli göçler vb. derken hepsi birbiri içine girdi. İnsanlar artık deşarj olma yolunu sporda, futbolda aramaya başladı. Tabii kötü niyetliler de tribünlerde fazlaca yer alıyor bu sayede. Medya artık tek kişi kalmış canavar. Eskiden medyanın hatası daha fazlaydı. Ama şimdi sosyal medya var. Sosyal medya insanları inanılmaz derecede kışkırtabiliyor. Hatta sosyal medyayı bir silah olarak, bir bomba gibi kullanan insan sayısı da çok fazla. İnsanların sosyal medyada birbirlerine hakaretleri, çirkin sözleri müthiş boyutlara ulaştı. Medyanın, merkez medyadaki insanların belli bir bölümü de sosyal medyada yer alıyor. Sosyal medyada yer alan gazetecilerin de birbirlerine hakaretleri utanılacak boyutlara ulaştı. Tabii bu kötü tabloda, hakemlerin rolü de hiç yadsınamaz. Hakemlerimiz her geçen gün daha kötüye gidiyor ama perşembenin gelişi çarşambadan belli olur. Yıllardır ben bir şekilde hakemleri takip etmeye çalışıyorum. Ancak o günlerden kendilerini belli ettiler. İşte babalar oğullar, ahbap çavuş ilişkileri, bölgecilik, dernekçilik, lobicilik, kuyu kazma derken…
“Hakem camiası tuzla buz edildi”
Dediğinize bir ilave olsun. Yapı tartışmaları da sürekli gündemde. Artık çözüm bulunamayan her durum, bahane üretimine konu ediliyor. Bu, tarihte hiç olmadığı bir seviyeye erişti. Kimisi de şu sıralar yabancı, yerli hakem tartışmalarının içinde debeleniyor ve hatta hakem camiasının içinde de bir yapı varmış gibi konuşuyor. Buna ne dersiniz?
Yani tabii orada adam kayırma, had safhaya ulaştı. Aslan gibi gencecik çocuktan önü tıkanırken kendi yakınlarına yol açtılar, yol verdiler. Gencecik hakemlere kasıtlı olarak kötü not verip kendi yandaşlarının önünü açtılar. Tabi bu belli hakemlerin, belli gözlemcilerin küsmesine neden oldu. Ve elbette ki öyle de olunca her geçen gün hakem camiası zayıfladı, eksildi. Nihayet bu duruma gelindi. Yarınlardan da çok ümitli değilim. Çünkü hakemlerin temeli, ana unsurları adeta yok oldu. Hakem camiasının kolay kolay düzeleceğini de maalesef sanmıyorum. Bu duruma gelinmesini kimse istemezdi ama yabancı hakemler maç yönetmek için geldi. Bence hakem camiası tuzla buz edildi.
“Sosyal medyadaki tetikçilik tehlikeli boyutlara ulaştı”
Biliyoruz ki, spor medyası için özellikle transfer dönemleri oldukça hareketli geçiyor. Ancak bu durum spor gazeteciliğini de, gördüğüm kadarıyla geliştirmekten oldukça uzak. Aksine bu dönemler, gazetecilik fikri açısında ‘kara leke’ gibi değerlendirilmeye başlandı. Bu da spor gazeteciliğini aşındıran bir olgu değil midir?
Maalesef ve özellikle transferlerdeki asparagas haberlercilik neredeyse 50 yıldır var. Her geçen gün daha da arttı. Bir de sosyal medyada bu zihniyetteki insanlar olayı iyice çığırından çıkardı. Sosyal medyaya belli kişiler sponsor olunca da bunun dozajı yükseldi ve tetikçilik diyebileceğim bir durum yaratıldı. Parayı veren sponsor niteliğindeki kişiler, bu tetikçilere para yağdırdıkça, tetikçiliğin boyutunun artmasını istediler. Haliyle artık insanlar yalan ve yanlış haberin etkisi altında kaldılar ve haddi hesabı olmayacak işlere girişmeye kalktılar. Birbirlerine ekranlarda, sosyal medyada hakaret ediyorlar. Bu da özellikle büyük kulüplerin sponsorları ve tetikçileri vasıtasıyla yapılıyor. Yalan habere özellikle transferlerde rastlanıyor ve futbolda herhangi bir kısıtlama, bir engel, bir ceza olmadığı için de herkes aklına gelen haberi yazabiliyor, yazıyor. Eskiden duyumlar doğrusuna yazılırdı. Artık duymaya bile gerek kalmadı. İnsanlar adeta rüyasında gördükleri şeyi, hatta rüyasında bile görmedikleri olayları kaleme alıyorlar. Tabii buna inananlar doğal olarak milyonlarca insanlar, o kişilerin zamanında güvenilir gazeteci olup olmamasına bakmaksızın dolaşıma sokulan kirli bilgiyi yeniden üretiyor. Özetle, o yanlış bilgiler bir anda kartopu gibi büyüyerek her yere erişiyor.
“Futbolcu, medya, menajer ya da yönetici, hepsi yapının parçası hâline gelebiliyor”
Yani aslında, sizin kitapta dediğiniz hususların, daha da vahim bir noktaya taşındığı evreye geçtik diyebilir miyiz?
Tabii. Şimdiki vaziyet daha da vahim. Futbol, çok açık ki kirli bir yapı üzerinde. Yani yöneticilerin önemli bölümü de bu kirli yapının parçası. Futbolcu menajerleri ve medya el ele verince hemen her kulübün içini rahatlıkla boşaltabiliyorlar. Defalarca yazmaya çalıştık. 1 milyon lira etmeyecek futbolcuyu kulüp yöneticisi ve ilgili menajer el ele vererek 10 milyon liraya fatura kesiliyor.
“Herkes futbola egemen olan kirli yapıyı biliyor”
Danışıklı bir dövüş sahneleniyor diyebiliriz o halde, doğru mu anlıyorum?
Şöyle, birçok odak bu kirli yapıdan çıkarını sağlayabiliyor. Paraları paylaşabiliyorlar. Kimse de buna ‘dur’ demiyor. Herkes kirli yapıyı bilmesine rağmen sesini çıkartan insan sayısı yok denecek kadar az. Zaten bu durumda kulüpler önemli bölümü ya battı ya da batma noktasına geldi. Düzelme konusunda da en ufak bir iyi işaret yok. Benim bu söylediklerimi büyük kulüplerin başkanlarından avcılarına, hakemlerden medyaya kadar herkes biliyor
“Çıkış yolu öyle kolay değil”
Peki, her şeye rağmen bizim önümüzde bir çıkış yolu var mı? Mesela futbolda yeni alternatif organizasyonlar, spor gazetecisi için ise yeni alternatif mecralar bulabilir miyiz? Örneğin Gazoz Ligi, Efendilig, Kızlar Sahada vb. gibi böyle yeni ve kamusal futbol alanları yaratılmış durumda. Bunlara yönelmek gerekmiyor mu? Siz bir çıkış yolu görebiliyor musunuz?
Çıkış yolu öyle kolay olacak gibi gözükmüyor. Çok düşünmemize rağmen belli bir formül ortada yok. Yani siyasi irade, hükümet, devlet bu işe girse belki de daha kötü boyutlara da ulaşabilir. Ancak bu, sorumlu kişilerin, babayiğit kişilerin, düzgün kişilerin hem Futbol Federasyonu’nda hem lokomotif rolündeki kulüplerde görev almasıyla olabilir. Aynı anda çok sayıda düzgün kişinin aklı selim davranması gerekli. Aksi takdirde yani kimse kusura bakmasın ama amiyane tabirle bu ‘sidik yarışı’ basbayağı devam edecek. Çizgi de her geçen gün kötüye gidiyor. Grafik her geçen gün daha da negatif seyrediyor.
“Efendilig ve Gazoz Ligi gibi oluşumlar amatör ve de oldukça kıymetli”
Efendilig, Gazoz Ligi gibi oluşumlar güzel bir uygulama ancak o amatör düzeyde olabilir. Biz de bu zihniyet ne kadar düzelirse düzelsin yine de öyle kolay kolay toparlanmamız mümkün değil. Üstüne basarak söylüyorum. Siyasi iradenin de belki işine geliyor. Belki devlet oluruna bırakıyor. Ama karışsa bile siyasi irade, hükümet, bakanlık, devlet dediğim gibi insanlar iyi niyetli olmadığı sürece dünyanın en iyi kanunu da çıkarsanız sonuç alamazsınız. Yarınlar da dediğim gibi üstüne basarak söylüyorum. Futbol Federasyonu’na, başına, yönetimine Büyük kulüplerin yönetimine ve de diğer ulusların içine ilgili, sorumlu, vicdan sahibi, üzgün insanlar gelip iyi yönettikleri takdirde kısa vadede olmasa bile uzun vadede Türk Sporu Türk Sporu düzelebilir.
“Ayağa kalkabilmenin koşulu, birlikte, eş zamanlı ve doğru işler yapabilmek”
Çoklu ve radikal bir dönüşüm sürecine ihtiyacımız var diyebiliyoruz o halde. Her aktörden, yani gazetecisinden sporun en küçük birimine kadar…
Kulüplerin başındaki insanlar kötü bir zihin yapısına sahipse sonuç alınamaz. Ama aynı anda tepedeki insanlar bir arada düzgün iş yaparlarsa, işte o zaman ayağa kalkabiliriz.
Kapitalist Çağda Sporun Sınıf ve İdeolojiyle İmtihanı Üzerine Bir Söyleşi