Emin Murat Kılıç: Kişisel Film Çağı’nın Eşiğindeyiz

Gelişen bilim, değişen çağ, sanata etki eden yapay zeka ve sinema… Geçtiğimiz Mayıs ayında 9 binden fazla üyesiyle Amerika Yazarlar Birliği, yapay zekanın ilerlemesi ve düşük maaşlar sebebiyle işi bırakma kararı aldığını açıkladı. Alınan kararlar neticesinde Hollywood senaristlerinin başlattığı grev gittikçe büyüyerek Stranger Things ve Batman 2 pek çok projenin çekiminin ertelenmesine sebep oldu. Her gün yeni bir sinema ve tv projesinin ertelenme ya da durma kararına uyandığımız bugünlerde “Kişisel Film” üretimlerine yönelimin arttığını görmekteyiz. Peki nedir “Kişisel Film”? Bu sorunun cevabını, yapay zekânın sinemaya etkileri üzerine çalışmalarıyla bilinen yönetmen Emin Murat Kılıç ile birlikte arıyoruz. 

Yapay Zeka’nın sinema sektöründe yarattığı endişeyi ve heyecanı, gelişmeleri yakından takip ediyorsunuz, Yapay zeka her alanda insanlığı derinden etkileyecek yeniliklere gebe. Sinema sektörü özelinde bizi ne gibi değişiklikler bekliyor?

Hem filmleri yapanları hem de izleyicileri etkileyecek devrim niteliğinde birçok gelişmeyi birkaç yıl içinde görmemiz mümkün. Hatta bazıları şu anda çıktı ancak yaygınlaşmadı. Yapay zeka, senaryo yazımından karakter yaratımına, müziklerin yapılmasından dublaja, özel efektlerden kurguya kadar pek çok alanda işimizi kolaylaştıracak. Örneğin ben geçenlerde bir kısa film yazdım. Bu kısa filmi geçen sene çekseydim, efektlerine, mekânlarına yüz binlerce lira harcayacaktım. Şimdi diyorum ki, bu efekti saniyeler içinde yapacak olan yapay zeka uygulaması birkaç ay içinde çıkacak. Beni yüz binlerce liradan kurtaracak. Pusuda bekliyorum çıkmasını mesela. Mekânları çok kolay değiştirebiliyor, dizayn edebiliyoruz. Oyuncunun kıyafetini, hatta beğenmediğimiz bir mimiğini bile değiştirebileceğiz birkaç ay içinde. Şu anda da var ama gerçekçi seviyeye gelmesi birkaç ay alacak gibi. 

Çok fazla avantajı var. Mesela maddiyatımız yeterli olmadığı için yetersiz bir kamera ile çektiğimiz bir filmi düşünün. Yapay zeka ile kalitesini, çözünürlüğünü artırabilir, farklı lenslerle çekilmiş gibi açısını, alan derinliğini değiştirebiliriz. Berbat bir mikrofonla mı çektik? Sorun değil. Ses kalitesini yapay zeka düzeltir. O da mı olmadı? Oyuncuyu baştan seslendirir. Müzik mi lazım? Sahneyi gösterip, istediğimiz duyguyu da tarif edip müziklerini besteletebiliriz. Beğenmedik mi? Başka isteriz ve saniyeler içinde yapar. Renklerini düzenler. Yani artık “film yapacağım ama param yok” bahanesi ortadan kalkıyor. Ayrıca yapay zeka sayesinde izleyicilerin tercihlerini analiz edip, onların zevklerine göre özelleştirilmiş filmler üretmek mümkün olacak. Bu da izleyici ile daha derin bir bağ kurmamıza olanak tanıyacak. Yani “Kişiye Özel Film Çağı”nın da eşiğindeyiz.

Kişiye Özel Film Çağının eşiğindeyiz.” Bu ne anlama geliyor?

Kişisel Film Çağı, herkesin kendine istediği an istediği gibi film yaptırıp izleyebileceği bir dönem. Örnek veriyorum, telefonu elinize aldınız ve dediniz ki: “Selam yapay kardeş. Motivasyona ihtiyacım var. Bana 27 dakikalık, umut veren, heyecan ve merak duyguları da uyandıran, sürükleyici bir film yapar mısın? Başrolde de ben oynayayım. Ha bir de filmdeki sevgilim Kate Winslet’ın genç hâli olsun.” Bunu dedikten sonra size saniyeler içinde bu filmi izletecek.

Kişisel Film sinema izleyicisinin izleme alışkanlığını ne yönde değiştirebilir?

Öncelikle zaman kısıtlı ortadan kalkacak. Örneğin birinin 45 dakika öğlen arası var. Modu düşük ve gülmek istiyor. 45 dakikalık bir film isteyecek. Tabii burada komedi kısmına şerh düşmek lazım, ben yapay zekanın en son ve en geç kıvıracağı şeyin komedi olduğunu düşünüyorum. Çünkü zannedilenin aksine ağlatmak, umut vermek, merak ettirmek, heyecanlandırmak kolaydır. Ama güldürmek, mizah, en zorudur. Neredeyse tamamen insanidir. Komediyi birkaç on yıllığına kenara koyarsak, yapay zeka bizi tanıdıkça her geçen gün bizim daha çok seveceğimiz filmleri yapmaya başlayacak. Hatta sosyal medya platformlarının ana sayfalarında olduğu gibi bize modumuza göre film önerecek. Tabii kişisel filmlerin bir süre sonra televizyon, perde, telefon gibi 2 boyutlu ekrandan izlenmeyeceği de neredeyse kesin. Bence kısa sürede tam olarak içinde hissedeceğimiz VR filmler etrafımızı saracak. Bunun için tek beklediğimiz, VR gözlüklerin küçülmesi ve herkesin sahip olması.

Özetle tüm bu gelişmeler, seyircileri daha fazla keşif yapmaya ve farklı perspektiflere açık olmaya yönlendirecek. Ayrıca izleyiciler sosyal medyada kendi yapımlarını paylaşarak, geri bildirim alabilecek ve bu da etkileşimi artıracak. Siz yeter ki insanlara uğraşmayacakları, tembel işi şeyler sunun. Hatta seçmemizi bile istemeyin. Bizim seveceğimiz, bağımlısı olacağımız şeyleri önümüze koyun yeter. Biz insanlar buna bayılırız.

Sektörün içinden olmayan insanların, sadece hayal güçlerini kullanarak seyir zevki yüksek filmler yapabileceği bir döneme giriyoruz. Bu durum, nitelikli sinema emektarlarını bir kenara itecek mi?

Lafı gevelemeyim, evet. Her gelişme bazı elemeleri beraberinde getirir. Birçok operasyonel işi yapay zeka yapacak. Bu, sinema açısından iyi ama bazı çalışanlar açısından zorlayıcı olabilir.

Kolaylaşıp yaygınlaşması elbette yıllarını bu işte uzmanlaşmak için veren insanları bir sınava tabi tutacak. Burada tek bir örnek vereyim: fotoğrafçılık. Eskiden fotoğraf makinası sadece fotoğrafçılarda vardı. O aralar fotoğrafçıların kral gibi yaşadığına yemin edebilirim. Sonra herkes fotoğraf makinası aldı. Daha sonra bu makinalar cep telefonları sayesinde hepimizin cebine girdi. İnsanlar günde onlarca fotoğraf çekmeye hatta bunları birkaç dokunuşla cep telefonlarıyla düzenlemeye başladı. Peki, fotoğrafçılar hâlâ neden var? Çünkü bazıları hâlen çok iyi. İşte yapay zeka da elemeyi bu şekilde yapacak.

Özetle herkes film yapabilir, ancak herkes iyi film yapamaz. Sinema emektarlarının tecrübesi, bilgisi ve sanatsal bakış açısı her zaman değerli olacak. Aksine bu durum, sektörün genel kalitesini yükseltebilir. Ama bilhassa kreatif değil de operasyonel ve teknik işlerden başlayarak yavaş yavaş kreatif alana doğru gelen bir elemeyle birkaç sene içinde karşılaşacağız.

Benimle örneğin sinemaya adını altın harflerle yazdıran Quentin Tarantino arasında bir fark olmayacak mı merak ettiğim şey bu?

Her zaman bir fark olacak. Kişisel Film Çağı, herkesin kendi hikâyesini anlatmasına olanak tanıyor ama bu, Kubrick’in mirasını ve benzersizliğini ortadan kaldırmaz. Yine de vaziyet alın, ortalık karışacak. Tıpkı herkesin şu anda sosyal medyada fotoğrafçı ve yönetmen olması gibi ortalık çok ama çok kalabalıklaşacak. Tıpkı müzikte olduğu gibi. Şu an evden kolayca müzik prodüksiyonu yapabilirsiniz. Hatta cep telefonunuzdan bile. Şu anda yüz binlerce müzik sevdalısı yeteneklerini ortaya koyuyor. Kimse bir gazinocunun kartvizitini, keşfedilmeyi beklemiyor. Kimisi çok dinleniyor kimisi az. Bu tabloya bakın şimdi. Müzik ölmüş mü? Hayır. Seçenek çoğaldı. İyi müzisyenler her zaman var olacak. 

Makinalar, sadece ona verdiğimiz verileri analiz ederek o malzemeyi kombinleyip yorumlayarak bir şeyler üretebilir. Ama insanın, hiçbir makinanın ulaşamayacağı, düşüncenin ve bilginin ötesinde bir saf, yaratıcı alana giriş kabiliyeti var. İşin ilginci, o alana insanın ulaşması bile bazen zordur. Yapay zeka işte oraya giremez.  Sanatın yakıtı oradandır. Oraya algoritma ile girilmez.

Kişisel film üretimi sinema salonlarını ve üretim sürecini nasıl etkiler?

Emin değilim çünkü bir taraftan da filmler çok ucuza çekilecek. Düşünsenize 2 milyon dolara çekilebilecek filmi siz 100 bin dolara, hatta daha ucuza bitirdiniz. Ve dağıtımcılara senede 200 değil de 50.000 tane film başvuruyor. Bu, beklenenin aksine dağıtımcıları kral da yapabilir. Ama diğer teori de şu: Kişisel film üretimi, sinema salonlarına olan talebi azaltabilir çünkü izleyiciler evlerinde, mobil cihazlarında veya online platformlarda bu filmleri izleyebilirler. Tıpkı şu anda olduğu gibi. Ancak bu durum sinema salonlarının tamamen ortadan kalkacağı anlamına gelmez. Büyük prodüksiyonlar ve sinema salonunda izleme deneyimi her zaman cazip olacaktır. 

Bun tüm bunların değil de, VR gözlüklerin sinema salonlarına asıl darbeyi vuracağını düşünüyorum. Şu an pek yaygın değil ama örneğin ben son haftalarda filmleri sanal gerçeklik gözlükleriyle dev sinema perdesinde izler gibi izleyebiliyorum. Hatta başka izleyicilerle de sanki yan yana oturuyormuş gibi o deneyimi paylaşıyorum. Kimsenin konuşmadığı bu durum, yapay zekanın etkilerinden bile önce sinema salonlarına olan talebi azaltabilir. Gözlüklerin sadece küçülüp, ucuzlamasına ve yaygınlaşmasına bakar.

Kişisel film çağının sakıncaları neler olabilir, bu üretimlere herhangi bir sınır getirilmesi öngörülüyor mu?

Kişisel Film Çağı’nın en büyük sakıncası içerik kalitesinin düşme riski olabilir. Herkesin film yapabilmesi, niteliksiz ve özensiz içeriklerin de artmasına neden olabilir. Ahlaka uygun olmayan içerikler çoluk çocuğun elinde oyuncak olabilir. Ayrıca telif hakları ve etik sorunlar da gündeme gelebilir. Bu nedenle, belirli standartlar ve kurallar getirilmeli, içeriklerin belirli bir kaliteyi ve etik standartları karşılaması sağlanmalı. Ancak ben gelişmeleri olumsuz bulmuyorum. Bu, yakında herkesin yapacağı milyonlarca filmin arasından benim filmleri galakside bir nokta hâline getirecek olsa da gelişmeleri heyecanla bekliyorum. Çünkü bu sektör kapalıydı. Bu sektöre girişte tutunmak da hep zordu. Yetenekli insanların hayallerinin sömürülmesi üzerine bir sektör dinamiği vardı. Demokrasi yoktu. Bu, ben dâhil birçok yönetmen ve sektör çalışanının işine gelmeyecek. Ama doğru olan bu. Ben işsiz kalacak veya bu kalabalıkta değersiz bir şekilde kaybolacak olsam bile demokrasiyi sektöre getirecek olan bu yeniliklerin hepsini heyecanla bekliyorum.

Sanat Kolektifleri: Dayanışma ve Yaratıcılığın Buluşma Noktası

Yapay Zeka Sanatın Neresinde?

Refik Anadol: Yapay Zekayla Sanatın Gizemine Doğru