“Dünyada Akademik Özgürlüğün Güvencesi Olan Özerklik Kayboluyor”

Türkiye’de akademik özgürlük bahsi zaman zaman gündemin ön sıralarında kendine yer buluyor. Özellikle üniversitelere yapılan müdahalelerin ardından yoğunlaşan tartışmalar, Batı akademilerinde Filistin protestolarına yapılan sert müdahalelerin ardından yeniden gündeme geldi.

İsrail’in Gazze ve Refah’ta uyguladığı vahşete yönelik protesto dalgası Batı üniversitelerinde yayıldı. Ancak hem Batılı siyasilerden protestolara yönelik sert tepkiler yükseldi hem de protestolar polisin sert müdahaleleri ile bastırılmaya çalışıldı.

Batı’daki sert müdahalelere yönelik Türkiye akademisinin resmi makamlarından tepkiler yükseldi. Örneğin, Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Naci İnci yaptığı İngilizce paylaşımda, “Emory Felsefe Bölüm Başkanı’nın tutuklanmasından derin üzüntü duyuyoruz. Bu rahatsız edici olay, akademik özgürlüğün durumu hakkında ciddi endişeler uyandırmakla kalmayıp, saygın akademik kurumların itibarına da gölge düşürmektedir. Gazze’deki vahşete karşı barışçıl seslerini yükselten akademik camia ile dayanışma içerisindeyiz” ifadelerini kullandı.

Bir süredir tartışmaların odağı olan Boğaziçi Üniversitesi ve üniversitenin rektörü Naci İnci’nin paylaşımı çeşitli çevrelerden tepki topladı. Türkiye’de akademik özgürlüğün mevcut durumu üzerinden yapılan eleştiriler günden güne artıyor.

2023 yılında İsveç’teki Göteborg Üniversitesi Demokrasinin Çeşitleri Enstitüsü (V-Dem) ile Almanya’daki Friedrich Alexander Üniversitesi Erlangen-Nürnberg Akademik tarafından yayımlanan Akademik Özgürlük Endeksi (AFI)’ne göre, Türkiye 179 ülke arasında 166. sırada yer alıyor.

Biz de Batı akademisinde meydana gelen protesto dalgasını ve Türkiye’de akademik özgürlük tartışmalarının ilişkisini barış imzacısı akademisyen Nilgün Toker ile konuştuk.

“NEOLİBERAL İDEOLOJİNİN KURUMSUZLAŞTIRMA PRATİKLERİ YAYGINLAŞIYOR”

Türkiye’de akademiye dair müdahaleler gündeme geldiğinde Batı akademisi genellikle örnek gösteriliyor. Ancak Filistin protestoları sırasında gösterilen örneğin problemli olduğunu gördük. Yapılan müdahaleleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sorunuzu şöyle anlıyorum: Türkiye’de akademide yaşanan kıyımlar sırasında kıyıma uğrayanlar Batı’yı referans veriyordu oysa şimdi aynı Batı akademide kıyım yapıyor. Ne değişti?

Aslında bu durum devletlerin toplumsal kanaatleri belirlemek, hatta kamuoyunu kontrol etmek istedikleri anda öncelikle toplumsal kanaatleri etkileme gücüne sahip kesimleri baskı altına alma reflekslerinin her yerde aynı olduğunun göstergesi. Yani mesele devletlerin özgürlükleri koruma yükümlülüklerinden soyunmaya başladıkları bir tarihsel anda olduğumuzu gösteriyor. Dünyanın her yerinde devletler yeniden biçimleniyor ve bu biçimleniş özgürlüklerin korunması aleyhine, devletlerin kontrol gücünün artması lehine oluyor.

Akademik özerkliğin devlet çıkarıyla çatıştığı bir durum söz konusu olduğunda devletin ilk müdahale alanı bu özerkliğin kendisi oluyor. Çünkü akademinin taşıdığı eleştirici gücünün toplumsal etkisi engellenmeye çalışılıyor. Bu bir anlamda da uzun bir demokrasi mücadelesi içinde yaratılmış kurumların da nasıl zayıfladığını gösteriyor. Üniversitelerin devlet ve piyasa baskısına direnemeyecek bir noktaya geldiğini, neo-liberal ideolojinin kurumsuzlaştırma pratiklerinin dünyanın her yerinde yaygınlaşmakta olduğunu da görüyoruz.

“İKİYÜZLÜLÜK FALAN DEĞİL, DOĞRUDAN YALAN”

Batı’da akademik özgürlüğe darbe yapılmıştır diyebilir miyiz? Türkiye üniversiteleri de kurumsal düzeyden Batı’daki müdahalelere tepki gösterdi, nasıl değerlendiriyorsunuz?

Darbe teriminin uygun olduğunu düşünmüyorum ama akademik özgürlük engellenmeye, hatta yok edilmeye çalışılıyor diyelim. Bu, akademisyenin özgürlüğünü açığa vurmasını engelleme formu doğrudan akademik varlığı ortadan kaldırmaktır.

Her devlet kendi öznel ilgi ve çıkarıyla bu engellemeyi yapma hakkını kendinde gördüğü bir yeni devlet formunda, yine her bir devlet kendi ilgi ve çıkarına uygun olanı korumaya yöneliyor. Türkiye’de kendi üniversitelerindeki ağır özerklik yıkımını meşru gören ama başka devletlerin özerklik ihlalini eleştiren bir tutuma tanık olduk, hem de merkezi bir kararla muhtemelen tüm üniversitelerce ortaya konulan bir karşı çıkışa tanık olduk. Bu, özgürlüğün kendi yararına uygunlukla tanımlandığı, böylece aslında savunulanın özgürlük değil yarar olduğunu gösteren bir durum. Öyle iki yüzlülük falan da değil, doğrudan yalan. Savunulan özgürlük değil, çıkardır.

“AKADEMİK ÖZGÜRLÜĞÜN GÜVENCESİ OLAN ÖZERKLİK KAYBOLDU”

Dünyada akademik özgürlüğün genel durumuna dair neler söyleyebiliriz? Batı’da da akademiye müdahaleler günden güne artıyor mu?

Akademik özgürlük ve üniversite özerkliği arasında bir ayrım yapmak gerekir. Üniversiteler epeydir dünyanın her yerinde piyasa tarafından araçsallaştırılmaya başlamıştı zaten. Piyasaya araç haline gelen bir kurum zaten özerkliğini yitirmiştir, çünkü kendi değer ve ilkelerine referansla bağımsız yargı üreten kurumlar olmaktan çıkmaya başlamıştır. Bu, üniversitelerin kurumsal zayıflamasına, “gerektiğinde” kontrol altına altına alınabilecek bir yapıya dönüşmesini de kolaylaştırdı. Akademik özgürlüğün güvencesi olan bu özerklik kaybının doğal sonucu, akademik özgürlüğün açığa vurulacağı ortamın da kaybıdır. Akademik özgürlük açığa vurulacak ortamlar ortadan kalktığında gerçek değildir. Ama bu, akademik özgürlüğü gerçek kılma mücadelesindeki akademisyenlerin var olduğu gerçeğini de değiştirmez. Mesele akademik özgürlüğün baskı altına alınmaya çalışılması.

Bağlantılı olarak, Türkiye açıklanan çeşitli akademik özgürlükler endekslerinde hep son sıralarda yer almaya devam ediyor.  Akademinin genel ortamına dair neler söylenebilir?

Akademik özgürlüğü engellediğinizde, akademik niteliğe de zarar verirsiniz. Çünkü akademik nitelik, özgürlüğe sıkı sıkıya bağlıdır. Özerkliği tamamen ortadan kalkmış üniversitelerde, en önemli kapasitesi, belirlenmemiş bir bilgi peşinde koşma kapasitesi kontrol edilmek istenen akademisyenler var olma mücadelesi veriyorlar sanırım. 

“AKADEMİK ÖZGÜRLÜĞÜN İCRA EDİLECEĞİ ORTAMLAR YARATMALIYIZ”

Son olarak, dünyada ve Türkiye’de akademik özgürlüğü sağlamak için neler yapılabilir? Akademi nasıl bir iklimde özgür biçimde ilerleyebilir?

Akademik özgürlük, bu özgürlüğü açığa vuracak ortamları yaratmakla mümkün olduğuna göre, akademik etkinliği dışardan belirleme iddiasında olan her türlü yapıya karşı duracak ortamlar bulmalı, örgütlemeli ya da dönüştürmeliyiz. Üniversitelerden vazgeçemeyiz, çünkü orada akademik özgürlüğün dışavurumunun en değerli muhatabı, öğrenciler var. Bu nedenle hâlâ üniversite özerkliği meselemiz. Ama üniversite dışında da akademik özgürlüğün icra edilebileceği ortamlar yaratma sorumluluğumuz var.

İçindeki Ötekinin Peşinde Bir Görsel Sosyolog: Gülbin Özdamar Akarçay

Eşitsizliği Yıkan Eğitim: Innova Okulları

 

Eğitim hakkı metalaşırken: Kamu ve özelde eğitimin panaroması