Kadın hakları mücadelesi, eril zihniyetin hâkim olduğu basın sektöründe de feminist anlayıştan güç alarak ‘örgütlenme ve dayanışma’ çağrılarıyla kazanım elde etme odaklı olarak sürdürülüyor.
Yerel basında kadın gazetecilerin örgütlenme mücadeleleri Mezopotamya’da başladı, Çukurova’yla devam ediyor. Kadın gazetecilerin örgütlü mücadelesinin dalga dalga tüm ülke genelinde yayılması için atılan adımlara bir yenisi daha eklendi.
Türkiye’de kadın gazeteci olmak, mobbinge ve tacize maruz kalmaları, erkeklerin çoğunlukta olduğu iş ortamlarında ikincil plana atılmaları, sektördeki cinsiyet ayrımcılığı, kadın gazetecilerin basın sektöründe çoğalmalarının ve örgütlenmelerinin önemi, iletişim fakültelerinin gazetecilik bölümlerinden mezun kadınların gazetecilik mesleğine adım atarken cesaretli olmaları, yerelde çalışan kadın gazetecilerin ofislere hapsedilerek bir yandan da ofis içi işleri yapmaya zorlanmaları ve daha birçok başlığı ele aldığımız Fikir söyleşimizde konuğumuz, çiçeği burnunda bir derneğin, Mersin’de geçtiğimiz günlerde açılışı yapılan Kadın Gazeteciler Derneği Başkanı Fatoş Sarıkaya oldu.
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden 2014 yılında mezun oldum. Mersin’de yaşıyordum ve mezun olduktan sonra da Mersin’de gazetecilik mesleğimi yapmaya başladım. Gazetecilik yaparken aynı zamanda Mersin Gazeteciler Cemiyeti’nde de çalıştım. Yerel gazetelerde zor koşullarda çalıştıktan sonra Kadından Haber adlı internet haber sitesini kurdum. Kadın ve LGBTİ+ odaklı habercilik yapan bir internet haber sitesi olarak hak odaklı habercilik anlayışını benimseyen bir haber portalını hayata geçirdim. Bir sene sonra da kentteki kadın gazetecilerle bir araya gelerek Kadından Haber’in basılı halini ortaya çıkarttık. Bu girişimdeki amacım, kentteki kadın gazetecilerle bir araya gelmek, dayanışma ruhunu oluşturmak ve örgütlülük ortamına zemin hazırlamaktı. Yaklaşık bir senedir de Pir Haber Ajansı’nda bir senedir çalışıyorum. Ajansın Mersin muhabiriyim.
Mersin’de 3 Haziran Pazartesi günü Kadın Gazeteciler Derneği’nin açılışını gerçekleştirdiniz. Derneğin Mersin’deki kadın gazetecilerin dayanışması, örgütlenme bilincinin oluşması anlamında hayırlı olmasını diliyorum. Bu derneği kurmaya neden olan başlıca sebepler neydi? Derneğinizin amacı ve hedefleri neler?
Kadın mücadelesi içerisinde bulunan, feminist mücadele yürüten bir bireyim. Aynı zamanda Mersin Kadın Platformu üyesiyim ve bağımsız feminist mücadele yürütüyorum. Mersin’de çok fazla kadın gazeteci var. Özellikle sektöre yeni girmiş genç kadın arkadaşlar fazlalıkta. Fakat sahada birçoğunu göremiyoruz. Çünkü Mersin’de kadın gazetecileri masa başına iten bir anlayış var. Çok fazla sahaya çıkarmıyorlar bu nedenle de görünür değiller açıkçası. Yan yana geldiğimizde sorunlardan bahsettiğimizde aslında tacize uğradığımızı, mobbinge maruz kaldığımızı, haksızlıklarla boğuştuğumuzu fark ettik. Ve aynı çatı altında toplandık, Kadın Gazeteciler Derneği… Basın sektöründeki eril güç hakimiyeti ve yarattığı sorunlar derneği kurmamıza neden olan başlıca çıkış noktamızdır. Feminist mücadele içerisinde olan biri olarak ‘Neden biz bunu kendi mesleğimizde de bu eril hakimiyeti ile mücadele etmiyoruz’ diye düşündüm. Mersin’de yerel basında kadın gazetecilerin yaşadığı sorunlar aslında Türkiye’nin genelinde de pek çok kadın gazetecinin yaşadığı sorunlardır. Aslında biz bütün bu sorunlara karşı bir araya gelelim, örgütlenelim ve bununla böyle baş etmeye çalışalım diye düşündük.
Sorunlara gelirsek… Kadın gazeteciler Mersin’de yerelde ve ülkemizde ne gibi sorunlarla mücadele etmek zorunda bırakılıyor?
Yerel medyada biliyorsunuz ki İstanbul, Ankara gibi kentlere göre kurumsallık yok. Özellikle Mersin gibi yerlerde ne yazık ki kurumsallık yok. Kurumsal anlayışın basın kuruluşlarında olmamasından kaynaklı olarak bu alanda çalışan kadınlar en çok sorun yaşayanlar oluyor. Kadın gazetecilerin çalıştıkları iş yerlerinde ilk karşılaştığı şey angarya işlerin yaptırılması oluyor. ‘Sen çok sahaya çıkma’ deniyor erkek meslektaşı gönderiyorlar genelde. Bir yandan da çay yap, temizlik yap, bulaşık yıka, yemek yap gibi dayatmalar oluyor. Tabii ki kadınlar da mesleklerini yapmak istedikleri için ve Mersin’de büyük kentlere göre çok fazla alternatif de olmadığı için ne yazık ki karşı koyamıyor ve o angarya işleri de yapıyor. Onun dışında güvencesizlik var. Kadın gazetecilerin güvencesiz çalıştırılması söz konusu. Çok yakın bir zamanda bir arkadaşımızın başına gelen bir örnek vermek isterim. Henüz çalıştığı iş yerinde bir senesi daha dolmayan arkadaşımız hastalandığı için iki gün izin aldı diye çok kötü bir biçimde işten atıldı. Bu da yetmezmiş gibi patronu tarafından tehdit ediliyor. Ve ne yazık ki bu patron da bir kadın. Özellikle genç gazeteci kadınlara ‘sen zaten sektörde yenisin, senin çok fazla bir alternatifin, tecrüben yok’ diyerek mobbing uygulanıyor. Değersiz hissettiriliyorlar ve üstüne üstlük bir de ‘seni dava etmediğime şükret gibi’ tehditler alıyorlar. Yani kadın gazeteciler her şeyle, aslında her türlü sorunla mücadele etmeye çalışıyorlar.
Taciz ve mobbing konularında Mersin’de yaşanılan sorunlar ne düzeyde?
Evet, bir yandan taciz meselesi var. Belki birebir taciz olarak adlandırmayacağımız durumlara çok maruz kalıyoruz. Taciz varsa mesela bunu ifşa edelim diyoruz ama tam olarak taciz olmadığı için ifşa da edemiyoruz. Aslında erkekler bunu o kadar kurnazca yapıyor ki. Tacize karşı tetikte olma halimiz var. Bu kimi zaman patron ya da erkek bir meslektaş da olabiliyor, İş arkadaşınız veya habere gittiğiniz haber kaynağınız bile sizi tacizde bulunabiliyor. Sözlü ya da psikolojik. Bütün bu sorunlara karşı, herkes kendi bulunduğu yerde tek başına mücadele etmek zorunda kalmasın, kalabalık bir şekilde, örgütlü bir biçimde mücadele edebilelim diye derneğimizi kurduk.
Peki hem gazeteci hem evli hem de çocuklu kadın gazetecilerin yaşadıkları zorluklara gelirsek, saymakla biter mi?
Evli kadın gazetecilerin yaşadığı sorunlara birçoğumuz evli olmamamıza rağmen hiç uzak da değiliz. Toplumsal normlar vardır. İşte evli kadın makul bir işte çalışmalı şeklinde. Gazetecilik evlenince hiç uygun değil falan gibi bir anlayış hâkim. Evet ama burada da sorun biraz da şundan da kaynaklanıyor. Bu da gazetecinin mesaisi olmaz algısından kaynaklanıyor. Bizler buna katılmıyoruz. Sonuçta gazeteciler de insan ve mesailerinin bir saati olmalıdır. Bu söz sömürülmeye açık bir söz kanaatindeyim. Evli kadın gazetecilere bu mesleğin çok uygun olmadığını düşünüyorlar. Çünkü mesaisi yok. Dışarıda olmanız gerekiyor. Bir sürü insanla iletişimde olmanız gerekiyor. Ve hani özellikle evli kadın ve çocuğu da varsa… Ya da çocuk doğuracaksa, hamileyse çok fazla işe almayı da tercih etmiyorlar. Çünkü onun bir izni olacak. Uzun bir süre belki işe dönmeyecek. Dernek olarak bu alana da eğileceğiz, evli kadın gazetecilerle sorunlarını istişare ederek ne yapılabilir? Sorunlar nelerdir? Konusunda adımlar atacağız.
Mersin ve ülkenin başka şehirlerinde de esasında kadın gazetecilerin birlikteliği, örgütlenmesi, bir aradalık, dayanışma halinde olması önem arz ediyor. Kadın Gazeteciler Derneği’ni ortaya çıkan büyük bir dayanışma ihtiyacından kaynaklı kurduğunuzu söyleyebilir miyiz?
Kesinlikle öyle. Ve tabii ki medyadaki eril, cinsiyetçi dil, cinsiyetçi haber kurgusunu yıkmak da bir diğer amaçlarımız arasındadır. Bu haber diline mahkûm değiliz ve biz kadın gazeteciler olarak bu tabuyu yıkmaya kararlıyız. Bunun alternatifini de üretebiliriz. Bu konuda ilerleyen süreçte haber yazma atölyeleri yapmayı düşünüyoruz. Mesleki anlamda sadece mücadele kısmı değil bir yandan da kendini geliştirmek hem de gelişmek isteyen özellikle yeni mezun gazetecilik öğrencilerine de öyle bir alan açma niyetindeyiz. Çünkü iletişim fakültelerinde, akademisyenler de çok iyi yönlendirmiyor. Sektörü tanımıyorlar, bilmiyorlar. Okuldakiyle sahadaki gerçeklik çok farklı.
Çalışma hayatındaki kadınların ama kadın gazetecilerin daha sıklıkla yaşadıkları bir sendromun adını sıkça duyuyoruz. Cam Tavan Sendromu… Biraz bu sendromun sektördeki kadın gazeteciler penceresinden nasıl cereyan ettiğinden bahseder misiniz?
Tabi ki… Cam tavan sendromuyla karşılaşabiliyoruz. Ben buna örnek birebir kendi çevremden örnek verebilirim. Meslekte hemen hemen aynı yıl deneyimine sahip olduğumuz, aynı okullardan mezun olduğumuz bir erkek meslektaşım çalıştığım kurumda yükselebildi. Yani mesleki yeterlilik anlamında da aramızda büyük bir fark yok ama o yükselebiliyorken ben yükselemiyorum. O erkek olduğu için o konuma layık görülüyor. Ki kadın meslektaşlarımızın erkek meslektaşlarımıza oranla mesleki farkındalıkları, titizlikleri daha yüksek olmasına rağmen bu durumlar yaşanıyor. Benzer bir süreci şu anda da yaşıyorum. Bir belediyenin basın müdürlüğüne önerildim. Ama orada başka bir erkek var ve herkesin algısında şu var: Ya işte o erkek daha uygun basın müdürlüğüne. Ama kadınlar hele ki yaşınız biraz gençse asla ciddiye alınmıyorsunuz ve yükselme şansınız çok fazla olmuyor. Tırmalamanız ve çok uğraşmanız gerekiyor. Orada bir engel var. Görünmüyor gibi görünüyor ama biz onu hissediyoruz.
Bu noktada yerelde kadın gazetecilerin sahada olmaları, muhabirlik görevini gerçekleştirmelerinin önemine ilişkin de değerlendirmenizi alabilir miyiz? Ve tabi ki örgütlülük kadın gazeteciler için neden önemli?
Biz gazeteciler toplumdaki her kesimin sesi, sözü oluyoruz. Hak temelli bir gazetecilik yapıyorsanız eğer, haksızlığa uğrayan her kesimin sesi oluyorsunuz. Ama kendi sesimizi niyeyse çok fazla duyuramıyoruz. Sendikalar kuruluyor, dernekler kurulmaya başlanıyor. Burada şunu da belirtmek isterim. Gazetecilik derneklerinin sayısını çok yetersiz buluyorum. Sayımız çok çok az. Buna karmalar da dahil. Bu nedenle gazetecilik meslek örgütlerinin daha fazla olması gerektiğini düşünüyorum. Herkesin sesi olan bir meslek grubu, bu kadar çok haksızlığa uğruyorken, emek sömürüsüne maruz kalıyorken, herkesin aslında çalışmadığı günlerde bile çalışıyorken neden biz kendi hakkımızı görünür kılmıyoruz? Bu nedenle örgütlenmek çok önemli. Yaşadığımız sorunları, yaşadığımız haksızlıkları, bu sömürü düzenini kendi mesleğimiz çerçevesinde görünür kılmak ve bununla mücadele etmek için örgütlenmek çok çok önemli. Zaten bu sistemde kadınlar ikinci kez eziliyorlar. Dolayısıyla kadınların çok çok daha fazla örgütlenmesi gerekiyor. Özellikle kadın gazetecilerin daha fazla örgütlenmesi gerekiyor. Çünkü çok eril bir sektör burası. Biraz ilerleme var diyebiliyorsak o da belki feminist hareket sayesinde diyebiliriz. Örneğin basın sektöründe regl izni uygulayan bir kurum, kuruluş var mıdır? Ben bilmiyorum yok sanırım. Hak haberciliği yaptığını ifade eden hepimizin bildiği, okuduğu, kurumsal büyük mecralarda bile kadınlara aslında çok da fazla hakları verilmiyor. Tabii yine burada her zamanki gibi o hakları bizim almamız gerekiyor. Burada görev yine bize düşüyor. Örgütlenmemiz çok önemli. Bir arada olmamız ve eril medyaya karşı birlikte savaşmamız çok önemli diye düşünüyorum.
FEMİNİST KADIN GAZETECİLERİN MEDYADA HER ALANDA BULUNMASI ÇOK ÖNEMLİ!
Kadın gazetecilerin sektörde sayısal olarak çoğalması eril hakimiyetini yıkma noktasında etkili olur mu? Kadın gazetecilerin kaleminden çıkan haberler, haber söylemini, dilini nasıl etkiler sizce?
Haber dilinin eril olması, cinsiyetçi haber kurgusu bunları yapmamak çok çok önemli. Çünkü haberi öyle kurguladığınız zaman özellikle taciz, tecavüz ve şiddet gibi haberlerde kadınlar kullanılan dil sebebiyle tekrardan mağdur durumuna düşüyor. Ve o kullanılan dil aslında ataerkil sistemin var ettiği o toplumsal normlara da hizmet ediyor ve o kodları yeniden üretiyor. Tabii ki biz bunu tersine çevirme mücadelesi veriyoruz. Bunu feminist hareket için söylüyorum. Bu nedenle kadın gazetecilerin ama özellikle feminist kadın gazetecilerin medya sektöründe her alanda bulunması çok çok kıymetlidir. Çünkü kadın bakış açısıyla bir haberi yazmak gerçekten çok çok farklılaştırıyor bir haberi. Kadının insan haklarını da gözeterek yaptığı bir haber ile kadını tekrardan suçlayıcı ve mağdur konumuna düşürecek bir haber yapmak arasında dağlar kadar fark var. O nedenle kadın gazeteciler daha fazla olmalı ki sektördeki eril zincirleri kırmalıdır.
Kadın gazetecilerin örgütlenmesi konusundaki Mersin örneğinizi geliştirmeyi, başka şehirlerde de varlık göstermeyi hedefliyor musunuz?
Tabi ki… Mersin’de biz bir araya geldik ama diğer kentlerde de istenildiğinde şube açılabilme düşüncesine sahibiz. Yani sadece Mersin veya Çukurova’ya özgü bir dernek olmak, kalmak gibi bir niyetimiz yok. Şu an için çok erken olsa da ilerleyen yıllarda neden olmasın. O yüzden o kapıyı açık bırakmak istiyoruz. İlk gazeteci kadın örgütlenmesi Diyarbakır’da başladı, ortaya çıktı. Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği adıyla. Onlarla da zaten iletişim halindeyiz. Bize deneyim aktarımında da bulundular. Çok yardımcı oldular. Umarım böyle dernekler fazlalaşır. Umarım kadın gazeteciler olarak daha çok örgütleniriz.
Son olarak gazetecilik fakültelerinde eğitim gören ya da mezun olan kadınlara ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
Öncelikle yeni mezun kadın gazeteci adaylarına kentlerdeki basın kuruluşlarına muhakkak gitmelerini, gazetelere, televizyonlara, radyolara başvurularda bulunmalarını öneriyorum. Bir yerinden giriş yapıp sektörle tanışmalılar. Basın camiasını bir bütün olarak görüp anlamaya ve tanımaya çalışmalılar. Sadece basın kuruluşlarını da değil, dernekler, cemiyetler gibi sivil toplum kuruluşları ile güçlü ilişkiler kurmayı, buralara dahil olmayı hedeflemeliler. Çünkü gazetecilik sahada ne varsa onu bilmenizi gerektiriyor. Ve bulundukları kentteki yerel yönetimlere hâkim olmaları gerekiyor. Kentte neler oluyor, neler bitiyor. Özellikle yereldekiler için söylüyorum. Bulundukları kentteki haberleri takip etmeleri çok önemli. Ve bir de dijital bir çağda yaşıyoruz ve bundan faydalanarak kendi mecralarını da yaratmayı düşünebilirler. Başka yerlerde çalışmak hep kolay olmuyor. Gazetecilik okuyan öğrencilere de okurken çalışma hayatına dahil olmalarını öneriyorum. Gazetecilik mezun olduktan sonra değil öğrenciyken çalışarak öğrenilecek bir meslektir. Son olarak da örgütlenmelerini, örgütlü mücadele ve dayanışma içerisinde olmalarının önemli olduğunu belirtmek isterim.