Mardin sokakları ona bu sabah ilk kez bu kadar dar görünüyordu. Ellerindeki değnekle eşek kovalayan çocuklar hemen gözden kayboluyor, kıvrılan sokağın ardında bulutsu bir koku bırakıyorlardı. “Hayır, hayır” diye söylenecek oldu “Çöpleri deviriyorsunuz babam size çok kızacak!” Vazgeçti… Birden olduğu yere çömeldi. Annesinin ona gece yarısı gönderdiği mesaja tekrar açıp baktı. “Baban öldü. Bugün toprağa verilecek, gelmek istersen!” İstersem… İstersem… diye tekrarladı içinden! Bu sözün ağırlığıyla sokak önünde gittikçe daha da daralıyor, çocukların kahkahaları sanki lanetli biriymiş gibi ondan gittikçe uzaklaşıyordu. Ayağa kalktı! İstersem yakalayabilirim çocukları diye düşündü. Belki birkaçının saçlarını okşar, gözlerine kaçmış çiğ tanelerine karışabilir, yıllar sonra ilk kez ağlayabilirim diye düşündü. Bozcaada’da bıraktığı çocukluk düşlerine geri dönebilir miydi oyunlarına katılsa? Babasına saçlarını okşatabilir miydi? Öyle ya kedileri Pamuk’un hep başını okşar, güzel kızım derdi ona babası! Ortadan kaybolduğunda ne çok dertlenmiş, emrindeki askerlere haber salmış, köy köy aratmıştı Pamuk’u. Ben de ortadan kaybolsam diye düşünmüştü çocuk aklıyla! Köy köy, bucak bucak, sokak sokak beni de arasa, bulduğunda ilk kez başımı okşayıp güzel kızım der miydi bana da? Babam bulabilir miydi beni gerçekten diye düşündü. Çok uzun zamandır kayıptı!
Mardin sokakları giderek daha da daralıyordu önünde. Sonunda yürüyecek hiç yer kalmadı. Boylu boyunca uzandı sokağa! Babam şimdi toprağa veriliyor olmalı diye geçirdi içinden. Başını onun başına yasladı. Saçlarını ilk kez ve son kez ben okşayabilir miyim? Toprak cömerttir demişti ninem. Sen de cömert ol! Olabilirim. İstersem!