*Bu yazı “A History of the World in 5 Nudes” ismiyle Culture Critic sitesinde yayımlanmış ve Fikir Gazetesi için çevrilmiştir.
Giysilerimiz gerçekte neyi örtüyor? Giysilerimizi çıkardığımızda ortaya ne çıkıyor?
Çıplak görseller, insan kültürünün yarattığı en eski ve en yaygın sanat biçimleri arasındadır ancak dönemden döneme büyük farklılıklar gösterirler.
Aşağıdaki beş parça, nü sanatının ve daha da önemlisi onları yaratan kültürlerin hikâyesini anlatıyor…
Hohle Fels’in Venüs‘ü
Çıplak sanatın hikâyesi, insan formunun tartışmasız en eski tasviriyle başlar: Almanya’daki Hohle Fels mağarasında keşfedilen 40.000 yıllık bir heykel.
“Hohle Fels’in Venüs’ü” olarak bilinen oyma, kadın bedeninin içgüdüsel ama bir o kadar da zorlayıcı bir tasviridir. Abartılı kadınsı özellikleri, onun muhtemelen bir muska olarak takılan veya dini törenlerde kullanılan bir bereket kutlaması olduğunu göstermektedir.
Hohle Fels Venüs‘ünün utanmaz çıplaklığı, insanın doğurganlığını, erken kültürlerde tanrı ve tanrıçaların faaliyetlerinden ayrılamaz olan doğal dünyanın doğurganlığına bağlar.
Bu erken dönem heykeli, ilahi varlıkların gücünün mevsimlerin döngüsünde, avlanmada ve insan bedeninde görünür olduğu bir dünyayı ortaya koymaktadır.
Milo Venüs’ü
MÖ 2. yüzyıla gelindiğinde, sanatçılar oymalarının pürüzlü kenarlarını düzeltmeyi öğrenmişlerdi. Hohle Fels Venüs’ünün ham sertliği yerini Milo Venüs’ünün bozulmamış mükemmelliğine bıraktı.
Heykelin, Paris tarafından en güzel tanrıça olduğu için kendisine verilen altın nifak elmasını tutan tanrıça Afrodit’i tasvir ettiği düşünülmektedir- bu olay “Paris’in Yargısı” olarak bilinir ve Truva Savaşı’nı başlatan da bu olaydır. Heykelin kolları artık kayıp olsa da figürün zarif duruşu, çağlayan perdesi ve klasik özellikleri onu çağlar boyunca bir güzellik simgesi hâline getirmiştir.
Yunan geleneği, tanrılarını hayvanlar ya da doğal unsurlar olarak tasvir etmek yerine, onları insansı forma büründürmüştür. Milo Venüs’ü gibi heykeller, Yunan toplumunda her zaman var olan bir düşünce olan insan bedeni ve ilahi olan arasındaki bağlantıyı doğrulamaktadır.
Boticelli’nin “Venüs’ün Doğuşu” Tablosu
Hıristiyanlığın yükselişi Batı dünyasına fiziksel tevazu vurgusunu getirmiştir. Hıristiyan geleneği neredeyse 1500 yıl boyunca sanatta çıplaklıktan kaçınmış, Botticelli’nin “Venüs’ün Doğuşu” tablosu Hıristiyanlık âlemindeki neredeyse ilk çıplak resim olmuştur.
Rönesans çiçek açmaya başladığında, Botticelli- Avrupa’nın geri kalanıyla birlikte- Greko-Romen dünyasının ihtişamını geri kazanmayı ve onu Hıristiyan dünyasına entegre etmeyi umarak Hıristiyan kültürünün ortaya çıktığı pagan köklere döndü. Bu dönüş, çıplak insan bedenini temsil eden pagan geleneğini de içermekteydi.
Ancak Botticelli, çıplaklık ve tanrısallık arasındaki Hıristiyanlık öncesi bağlantıyı ayrıntılandırmıştır. Boticelli, bedenin doğal dünya ya da cinsel arzuyla bağlantısını vurgulamak yerine, insan formunun güzelliğini, izleyicinin Tanrı’nın güzelliğini düşünmesini sağlayacak şekilde resmetmeyi umuyordu. Onun izinden giden melek, su perisi ve klasik figürler çok geçmeden Rönesans tuvallerinin her yerinde dans edecek ve çıplak sanatı paganizm tabusundan kurtarmaya çalışacaklardı.
Kırda Öğle Yemeği – Manet
Rönesans, nü sanatını Hıristiyanlaşmış Batı’ya başarılı bir şekilde yeniden entegre etti, ancak bu nüler genellikle tanrıçalar ve kahramanlar gibi günlük yaşamın ötesine geçen mitolojik figürlerle sınırlıydı.
Edouard Manet 1863 yılında Le Déjeuner sur l’herbe (Kırda Öğle Yemeği) adlı eserini sergilediğinde sanat dünyası büyük bir şok yaşadı. Gerçek kadınları gündelik bir ortamda tasvir eden resim, çıplaklığı mitoloji alanından çıkarıp gerçek alana yerleştirmiştir. Bahçeyi andıran ortam ve kadınların zarif pozları Yunan perilerinin resimlerini anımsatsa da, mitolojik öğeler ile gerçek çıplaklık arasındaki zıtlık şoku daha da keskinleştirmektedir.
Manet’nin tablosu, insan çıplaklığını üstünlükten ayıran ilk nü eserlerden biriydi ve dönemin sanat kurumu bunu kararlılıkla reddetti.
Playboy‘daki Marilyn Monroe
Manet’nin tablosunu yayınlamasından sadece 90 yıl sonra Playboy ilk sayısını yayınladı. Kapakta, Marilyn Monroe’nun tam renkli çıplak bir fotoğrafı vadediliyordu ve orta sayfa tam olarak bunu yaptı.
Fotoğraf, 20. yüzyılın sansürsüz görüntü patlamasının ikonik bir örneğidir ve cinsel imgeler, filmlerden reklamlara ve kitaplara kadar kitle kültürünü doyurmaya başlamıştır.
İnsanlık on binlerce yıldır çıplak imgeler yaratıyor olsa da bu sanat türü kendisinden önceki ana akım sanattan farklı bir şeyi temsil etmektedir. Klasik nü insan bedeninin gizemini ele almış ve onu ilahi olana açılan bir kapı olarak görmüştür. Modern fotoğraflar ise bedenleri cinsel haz amacıyla, başka bir deyişle pornografi amacıyla göstermekteydi.
Çıplaklığın bu bölümü insan bedenini daha yüksek bir anlamdan koparmaktadır. Playboy‘un sayfalarındaki çıplak bir beden, ilham vermek ya da yüceltmekten ziyade, izleyicinin fiziksel arzularına hitap etmek ve kâr elde etmek için vardır.
Gizemle Giyin(me)miş
Ancak nü sanatın tarihi, kendimizi nasıl gördüğümüzün tarihinden başka bir şey değildir. Bazı çıplaklar, hayatın gündelik süslerinin altında, insanların ilahi olanın imgeleri olduğunu gösterir…
Çeviri: Can Derdiyok
Onur Haftası, LGBTi+ Mücadelesi ve Kültür-Sanattaki Yansımaları