Modernist ve Usta Bir Yazar: Ferit Edgü

Edebiyatımızın usta yazarı Ferit Edgü’yü 22 Temmuz 2024’te sonsuzluğa yolcu ettik. Ferit Edgü, ülkemizde modernist edebiyatın öncüsü olan, öykü ve romanda biçim ve üslup denemeleriyle yeni bir çığır açan 1950 kuşağının çok yönlü bir yazarıydı. 1936’da İstanbul’da doğan Ferit Edgü, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde okudu, Paris’te seramik eğitimi aldı, Sorbonne’da felsefe, Louvre’da sanat tarihi kurlarını izledi. 

Aldığı sanat eğitimi ve içselleştirdiği sanat disiplini, Ferit Edgü’ye edebiyatta yeni yaratımlara açılan özgün, özgür anlatım olanakları ve farklı perspektifler kazandırdı. Modernist sanat akımlarının, gerçekliği bambaşka bakış açılarıyla deneyimlemesinden etkilenen Ferit Edgü, kurguda parçalı yapıyı, dil ve üslupta anlam yoğunluğunu, az sözcükle yazmayı esas alan ve yalınlığın içinde inanılmaz bir derinliğe ulaşan minimalist bir öykü tarzını geliştirdi.  

KISA VE YOĞUN ÖYKÜLER

Ferit Edgü’nün ilk öyküsü 1954’te Yeni Ufuklar dergisinde yer aldı. İlk dönem öyküleri oldukça iyimser, umutlu görünürken, 1956’dan sonra yazdıklarında varoluşçu felsefenin etkisiyle karamsar bir atmosfer yer alır. Umutsuzluk, boşluk, hiçlik gibi temaları işleyen, bireyin iç dünyasına odaklanan bu öyküler, yalın ve özlü diliyle ince bir şiirselliği çoğaltır. Ferit Edgü, çağdaş insanın yabancılaşmasını, bunalımını, varoluş sorunsalını işler; kentsoylu aydının içsel labirentlerinde dolaşarak onun yalnızlık ve hiçlik trajedisini ustaca sergiler. Bu izleklere ölüm, yaşam, düş, insanlar arasındaki iletişimsizlik ve doğu izlekleri eklenir; düşle gerçek arasında salınan, bazen tek cümlede yoğunlaşan öyküleri öne çıkar. Aforizmayı andıran bu yapılanma, yazarın felsefeye ilgisiyle buluşur. Minimal öykülerinin bir kısmını diyaloglar ve soru-cevap tekniği üzerine kuran Ferit Edgü, Sokratik diyalogları çağrıştıran bilgece bir metin içi ortam yaratır.

Sanatta eski biçimleri yıkıp sürekli yeni biçimler aramayı ilke edinen Ferit Edgü, her kitabında yeniliklere açılmayı, düşlerini ve düşüncelerini farklı kurgu ve söylemde dile getirmeyi amaçlar; dünyaya ve yaşama, yaratıcı dilin içinden bakan bir dil ustasının tarzı ve tavrıyla yazar. Düşsel/ gerçeküstü ögeler ve Kafkaesk boyut, öykü metinlerine iç derinlik verir; insanın ruhsal dünyası bu düşselliğin içinde açılım ve anlam kazanma olanağı bulur. Ferit Edgü, Doğu Öyküleri, Kimse, O (Hakkâri’de Bir Mevsim), Yaralı Zaman gibi eserlerinde yerelliği anlatıyor olsa da öz itibarıyla evrenselden hareket eder, mekân ve zamana göre değişmeyen evrensel insan gerçekliğini dile getirir.

Ferit Edgü’ye göre, minimal öykü yazmak, “maddenin çekirdeğindeki atom gibi, öykünün çekirdeğini yazmaktır.”  Aristoteles’in, “Başlangıcın başlangıcı yoktur. Sonun da sonu yoktur. Ama orta’nın başı da vardır sonu da.” sözlerini anımsatan Ferit Edgü, öyküleri için şöyle der: “Bu öykülerin ne başı var ne sonu. Tam orta noktalara odaklanmış gibiler. Başını ve sonunu okura bırakmışım. Benzetmede kusur olmadığı doğru ise Tanrı’nın bizlere yaşamı bıraktığı gibi.” Gerçekten, minimal öykünün tamamlanamayan yapısı, yaşama benzer; o da yaşam gibi sürekli oluşur, değişir, dönüşür ve yeni anlamlara açılır.

 Ferit Edgü’nün ilk öykü kitabı Kaçkınlar 1959’da yayımlandı. Bozgun (1962), Av (1967), Bir Gemide (1978) kitapları geldi ardından. Kaçkınlar’da toplumla çelişkiye düşen tedirgin ve yalnız bireyin yenilgisini işleyen yazar, bu kitabında insanın ruhsal çelişkilerine odaklanır. Öykülerdeki dünya, bireye boğuntu ve huzursuzluk veren karanlık bir yerdir. 

Yazarın, Bozgun, Av ve Bir Gemide’de aynı izlekleri sürdürdüğü görülür.  Av ve Bir Gemide’nin öykülerinde, bilinen gerçeğin öte yakasına geçer. Yazar, öykülerini iki çizgide değerlendirir; bunlardan biri gerçekçilik öteki ise fantastik ögedir. Çoğu kez aynı öyküde iki çizginin birleştiği ya da birbirini tamamladığı görülür. Ferit Edgü: “Fantastik ögeler ister istemez mantık dışıdır. Ama içinde yaşadığımız güncel olayların çoğu da mantık dışıdır. Bir Gemide’deki öykülerin en fantastik olanları bile güncel yaşamdan kaynaklanmaktadır.” der. Böylece, öykülerdeki fantastik ögelerin yaşadığımız hayata dokunma noktalarına ve anlam kırılmalarına dikkat çeker. Bu fantastik ögeler, öykülerdeki Kafkaesk atmosferi oluşturan temel bileşenlerdendir.

Bir Gemide’nin yayımlanma yılı, kanlı ve karanlık günlerin yaşandığı bir toplumsal döneme; 12 Eylül öncesine aittir.  Bu kitapta ‘kentin üzerindeki dayanılmaz kötü koku’, ‘nereye gittiği bilinmeyen düşsel bir gemi’ gibi alegorilerde şekillenen anlam katmanları aracılığıyla Ferit Edgü toplum ve bireyin derinliğine ve karanlık noktalarına iner. Bir Gemide ile 1979 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı alır. Çığlık (1982) adlı kitabında dilin ve kurgunun çift yanlılığı etkileyicidir; bu öykülerde olay değil dildir izlenen.  Çığlık için yazdığım bir yazıda şunları dile getirmiştim: “Çığlık’taki öyküler insanı, hayatı, toplumu, kitapları, düşleri, idealleri, kurmaca ve gerçekliğin boyutlarını sorgulayan, sıra dışı, özgün, yoğun anlamlı metinlerden oluşuyor. Has edebiyatın yaratıcı evrenine farklı düş ve düşünce pencerelerinden bakmak isteyen yenilikçi okurlara seslenen bu öykülerin özünde var olan dil estetiği, kurgu oyunları ve incelikli görsellik, sayfalar boyunca etkili, güzel ve kalıcı bir okuma yaşantısı sunuyor.” 

Yazarın dildeki yaratıcı tutumu Doğu Öyküleri’nde (1995) sürer. Suskun bir coğrafyadaki içe dönük insanların dünyasını, az sözcüklü anlatım ve diyaloglarla dillendirir. Biçimde, söyleyişte yalınlığı esas alır; anlatıların dilsel örüntüsüne işleyen yalınlık sayesinde gizemli anlamlara açar öykü metnini.  Cortazar’ın “Kısa öykü gerçeğe doğru bir açılıştır; gözle görünmez bir noktanın akıl almaz bir büyüklüğe doğru açılışı, sınırlı ve bireyselin insanlığın özüne doğru açılışıdır.” sözünü doğrulayan bu anlatıların bütün insanlığa açıldığı ince ince duyumsanır. Eylülün Gölgesinde Bir Yazdı (1988) uzun öyküsünü oluşturan metin parçalarında görsellik ön planda yer alır. Bu yapıtıyla yazar, 1988 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’ne hak kazanır. Bugün de Eylül’ün Gölgesinde Bir Yazdı ve Çığlık gibi nitelikli ve özgün yapıtların Batı’da bir benzeri olmadığı kanısındayım. 

Eylülün Gölgesinde Bir Yazdı kitabında yer alan Çakır’ın Fotobiyografik Öyküsü’nde, olaylardan ya da bir olay örgüsünün varlığından söz etmek olanaksızdır; burada Çakır’ın yaşadığı olaylar, an’lara indirgenmiş; anların ve parçalar halindeki yaşam kesitlerinin yazınsal ve görsel bir dil üzerinden kurgulanması gerçekleştirilerek, parçalı bir yapı içinde, kambur, hasta ve yoksul bir arabacı olan Çakır’ın yaşamından kesitlere spot ışıkları tutulmuştur. Gerçekte hiç çekilmemiş olan ve anlatıcının hayalinde çoğalan sözsel fotoğraflarda yer alır Çakır’ın hazin öyküsü.

Ferit Edgü, İşte Deniz, Maria (1999) ve Do Sesi’ndeki (2002) öykülerinde ‘az ve öz’ fikrini başarıyla sürdürür. 2005 tarihli Avara Kasnak ve 2007 tarihli Nijinski Öyküleri’nden sonra 2010’da toplu öyküleri Leş adıyla yayımlanır.  

ŞİİRSEL ROMANLAR

Ferit Edgü’nün, 1977’de ilk kez yayımlandığında adı O olan ve 1983’te Erden Kıral tarafından sinemaya uyarlandıktan sonra Hakkâri’de Bir Mevsim adını alan romanı, yıllar önce yedek subay öğretmen olarak gittiği köydeki gözlem ve izlenimlerinin yazınsal dönüşümüyle oluşan bir eserdir. İçinde düşselliğe ve kurgusal imgelere de yer veren bu romanın şiirsel yapısı önemlidir. Düzyazı paragraflarıyla değil, dize düzeniyle sıralanır metnin cümleleri. Romanda iletişimsizlik, yabancılaşma, bürokrasi gibi Kafkaesk ögeler dikkat çeker. Ferit Edgü O romanından önce yazdığı Kimse (1976) romanıyla O romanı arasındaki bağlantıya değinir: “O’yu Kimse doğurmuştur, aralarında kan bağı vardır, ama o kadar. Kimse hemen hemen tümüyle dile dayalı bir romandır. Dilin olanaklarını, olanaksızlıklarını bu roman içinde ele aldım. O’yu coşku yaratmak için yazdım. Kimse ve O yaşamın iki ayrı bölümüdür.” Bir yazar olarak dille ilişkisini de şöyle ifade eder: “Tüm gününü sözcüklerle boğuşarak geçiren biriyim, bu nedenle sözcükler konusundaki titizliğimi hoş karşılayın.” Yazar, bu dil ustalığına sözcüklere titiz ve dikkatli yaklaşımı sayesinde ulaşmıştır. Her iki romanında doğunun karlı, sarp dağlarını, ıssız vadilerini ve oradaki yoksul insanların yaşama çabasını işledi; doğu izleğini Yaralı Zaman’da (2007) da sürdürdü. Ferit Edgü, uzak bir geçmiş ve uzak bir coğrafyanın yüreğinde bıraktığı kederin tortusunu, düşselliğe ve yazınsal yaratıcılığa dönüştürerek yazdı. 

Öykü ve romanlarının yanı sıra Tüm Ders Notları, Yazmak Eylemi, Binbir Hece, Seyir Sözcükleri, Şimdi Saat Kaç, Yeni Ders Notları, Devam, Sözlü/ Yazılı, İnsanlık Halleri, Selma Gürbüz İçin Üç Yazı gibi deneme kitaplarıyla büyük ilgi uyandıran yazar, Yazmak Eylemi’nde, aynı olayın, yazıda farklı farklı üsluplarla dile getirilmesinden hareket ederek sanatta özgürlük ve özgünlük yaratma eylemi içinde yer aldı. Tüm Ders Notları, Türk Dil Kurumu Deneme Ödülü ile taçlandırıldı. Doğa Dostları adlı bir çocuk kitabı olan Ferit Edgü’nün, Ah Min-el Aşk ve Dağ Şiirleri adlarıyla yayımladığı iki şiir kitabı ve Türk ressamlarına dair biyografi kitapları da var. Uzun yıllar yayıncılıkla uğraşan, Ada Yayınları etiketiyle nitelikli kitaplar yayımlayan Ferit Edgü, özellikle kitap tasarımları ve kitap kapaklarıyla da büyük beğeni topladı. 

Yaşamı boyunca deneyselliğin, yaratıcılığın, yazınsal keşiflerin, yenilik ve farklılıkların izini süren usta yazar Ferit Edgü, onu kaybettiğimiz tarihten beri edebiyat ve sanatın ölümsüz zamanında yaşamaya devam ediyor.

Olay Yeri’ne Yansıyan Hayat

Halit Ziya Uşaklıgil’in Canlı ve Renkli İzmir’i

Kurmaca Dünyanın Köpekleri