Barınma Sorunu Krize Dönüştü: “Yaşayacak Dört Duvar Bulmak Zor”

Barınma… Beslenme, ulaşım, giyim ve eğitim gibi temel insan haklarından biri olarak ön plana çıkıyor. İnsanca bir yaşamın ön şartlarından biri olarak nitelikli barınma, insanlığın uzun yıllar süren mücadelesinin bir sonucu olarak şimdiye değin sağlanabilmiş olmalıydı. Ancak günümüz Türkiye’sinde barınma büyük bir problem alanına dönüşmüş durumda. Bir insan hakkı olarak barınmayı, Türkiye’de yaşanan sorunları ve çözüm önerilerini etraflıca ele almak kıymetli. Bu dosyamızda barınma hakkına, sorunlara ve çözüm önerilerine odaklanacağız.

BİR İNSAN HAKKI OLARAK BARINMA

Tarihler 10 Aralık 1948’i gösterdiğinde Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun Paris’te yapılan 183. Oturumunda önemli bir bildirge kabul edildi: İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi. BM İnsan Hakları Komisyonu tarafından Haziran 1948’de hazırlanan bildirge, insanlık tarihinde önemli bir dönüş noktası olarak değerlendirilebilir.

Tarihsel olarak bir mücadelenin içinde olan insanlık, temel haklarını tanımlayabilmek, onları güvence altına alabilmek adına yeni bir adım atmıştı. Bildirge insan yaşamının en temel noktalarına temas ediyor ve bunları güvence altında almayı vadediyordu. Bu noktalardan biri de barınmaydı.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 25.maddesinin birinci bendinde barınma hakkı şu şekilde yer alıyor:

“Herkesin, kendisinin ve ailesinin sağlığı ve iyi yaşaması için yeterli yaşama standartlarına hakkı vardır; bu hak, beslenme, giyim, konut, tıbbi bakım ile gerekli toplumsal hizmetleri ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ya da kendi denetiminin dışındaki koşullardan kaynaklanan başka geçimini sağlayamama durumlarında güvenlik hakkını da kapsar.”

Günümüz yaşam koşullarında barınma önemli bir yer tutuyor. Kentlerin sermaye tarafından deyim yerindeyse işgal edilmesi, büyük holdinglerin devasa inşaatlarıyla insanları yerlerinden etmesi barınma konusunda daha çok konuşmayı ve meseleyi bir mücadele hattına çevirmeyi de gerektiriyor. Çünkü, bireylerin yaşam alanları onların yaşamlarını kurmasında ve sürdürmesinde önemli bir rol oynuyor. Nitelikli barınma insan yaşamının kalitesini artıracak önemli bir alan olarak değerlendirilmeyi hak ediyor.

Bütün bu süreçler dikkate alındığında, bir insan hakkı olarak yalnızca barınmanın değil nitelikli barınmanın tüm insanlar adına sağlanabilmesi, her birimizin önüne koyması gereken bir ödev olabilme zorunluluğu taşıyor. Ancak Türkiye’de günümüzde nitelikli barınma bir yana temel barınma olanaklarını sağlayabilmek bile güç durumda.

TÜRKİYE’DE BARINMA SORUNU: DÜŞÜK GELİRLER, YÜKSEK FİYATLAR

Son yıllarda ekonomik göstergelerin özellikle emeğiyle geçinen kesimler için oldukça olumsuz seyrettiği, emekçiler açısından neredeyse bir krize dönüştüğü Türkiye’de barınma konusu da bir kriz alanına dönüşmüş durumda. Türkiye’de ortalama ücretin asgari ücret seviyesinde olduğu düşünüldüğünde durumun neden krize dönüşmeye başladığı anlaşılabiliyor.

Yüksek faiz politikasının kredi faizlerini yükseltmesinin de etkisiyle ortalama ücretle çalışan bir emekçinin konut sahibi olabilmesi artık neredeyse bir hayal. Nüfusun önemli çoğunluğunun büyük kent merkezlerinde yaşadığı Türkiye’de yükselen kira fiyatları da ev sahibi olmak bir yana kiracı olabilmeyi dahi güçleştiriyor.

Aşağıdaki tablodan kimi merkezlerdeki ortalama kira fiyatları incelenebilir:

Kentler Ortalama Kira Fiyatları (TL)
İstanbul 23.373
Ankara 20.965
İzmir 21.903
Bursa 16.044
Kocaeli 18.248
Antalya 18.749

Bu noktada Türkiye’de asgari ücretin 17.002 TL olduğunu belirtmekte fayda var. Görüldüğü üzere asgari ücretle çalışan bir emekçinin Türkiye’nin nüfus yoğunluğu yüksek, sanayi, ticaret ve turizm açısından önemli bu altı kentinde bırakın ev sahibi olmayı kira ödeyebilmesi dahi imkânsız.

Barınma krizinin gündeme geldiği önemli alanlardan biri de üniversite öğrencileri. Barınamıyoruz Hareketi’nin başlattığı eylemler sonrası ülke gündemine oturan barınma sorunu bugün daha da büyük bir problem alanı hâline gelmiş durumda. Yeterli sayıda yurt kapasitesinin olmadığı Türkiye’de öğrenciler okullarının yakınındaki konutlarda kirada yaşamak veya özel yurtlara yönelmek durumunda kalmaktalar. Bir öğrencinin eğitim hakkı çerçevesinde önceliğinin eğitim olduğu düşünülürse doğrudan gelir için çalışması beklenmemelidir. Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) tarafından verilen burs ve kredi miktarlarının öğrencilerin beslenme ihtiyacını dahi karşılayamadığı günümüzde öğrenciler ya okullarını bırakmak ya da yüksek sömürü koşulları altında okuldan arta kalan zamanlarında çalışmak zorunda bırakılıyorlar. Bütün bunları en temel insan haklarından biri olan barınma hakkının sağlanamamasından dolayı yapmaya mecbur bırakılıyorlar.

Artı Gerçek’ten Müzeyyen Yüce’ye konuşan üniversite öğrencisi Zeynep, milyonlarca öğrencinin içinde bulunduğu durumu kendisi üzerinden şu sözlerle aktarıyor:

Türkiye şartlarına ve açıklanan istatistiklere bakıldığında yoksulluk sınırında yaşayan bir aileyiz. Babam asgari ücrete özel bir firmada temizlik personeli olarak çalışıyor. Annem ise evde yaptığı mantıları yaşadığımız şehirdeki ufak marketlere ve çevremizdeki insanlara satarak kazanç sağlıyor. Okuyan bir kardeşim daha var. Günlerdir hesap yapıyoruz. Üniversite yakın özel yurt ücretleri aylık 15 bin civarında, uzak olsa ulaşım sıkıntı. Ev bakalım dedik; kırık, dökük, rutubetli evlere bile 20 bin TL diyorlar. Bu şartlarda bir dört duvar bulmak çok zor. Yurt çıkması için dua etmekten başka bir çaremiz kalmıyor

Üniversite öğrencilerinin barınma sorununa dair çözüm önerileri de iktidar tarafından görmezden geliniyor. 351 Sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurt Hizmetleri Kanunu ve 5102 Sayılı Yüksek Öğrenim Öğrencilerine Burs Kredi Verilmesine İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile özel barınma hizmeti veren kurumlara ait yurtlarda kalan öğrenciler ile belediye yurtlarına beslenme ve barınma desteği verilmesi ve üniversite öğrencilerine kira yardımı yapılmasını isteyen Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in teklifi ise geçtiğimiz nisan ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi(TBMM)’de gerçekleştirilen oylamada Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) oyları ile reddedilmişti.

Ancak yine de çözüme yönelik araştırmalar yapmak, çözüm önerileri gündeme getirmek ve bu önerileri kitleselleştirmeye çabalamak değerli.

ÇÖZÜM KOLAY DEĞİL AMA BİR NOKTADAN BAŞLAMAK GEREKİYOR

Ekonomi alanında büyük sorunların yaşandığı Türkiye’de barınma sorununu bir çırpıda çözebilmek ne yazık ki mümkün görünmüyor. Yaşamımızdaki tüm önemli alanların piyasa ekonomisinin insafına terk edildiği ve kamusal otoriterinin neredeyse hiçbir şekilde çözüme yönelik müdahalede bulunmadığı Türkiye’de barınma sorununun çözülebilmesinin önemli ve belki de ilk koşulu ekonomik göstergelerin düzelmesinden geçiyor. Ancak yine de yapılabilecek pek çok şey var.

  • Tüm öğrenciler için nitelikli barınma olanaklarına sahip kamusal otorite tarafından ücretsiz olarak sunulan yurtlar inşa edilmelidir.
  • Toplumcu belediyecilik anlayışıyla belediyeler öğrenciler için yurt kapasitelerini artırmalıdır.
  • Devlet üniversiteleri de yurt kapasitelerin artırmalı, öğrencilerin kampüs içinde barınmalarını sağlamalıdır
  • KYK tarafından öğrencilere ödenen kredi ve burs miktarları güncel koşullar altında uygun bir şekilde güncellenmeli ve enflasyon rakamlarınca artırılmalıdır.
  • Sosyal konutlar inşa edilmelidir. Barınma sorununu çözebilmek adına kamu otoritesinin öncülüğünde inşa edilecek konutlara ihtiyacı olan yurttaşlar yerleştirilmelidir.
  • Yurttaşların ev sahibi olabilmesi için uygun olanaklar yaratılmalıdır.
  • Kira fiyatlarında denetimler artırılmalı, kira zamlarına uygun bir üst sınır getirilmelidir.
  • Tüm bunlara ek olarak yurttaşların dayanışma pratiklerini güçlendirmek adına siyasal partiler ve sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere çalışmalar ve projeler hayata geçirilmelidir.

10 Soruda Konut Devrimi: Viyana Modeli

Graz Modeli: Herkes İçin Konut, Herkes İçin Barınma

Bu Kadar Konut Varken Neden Barınamıyoruz?