TİP PM Üyesi Kapusuz Halk için Ekonomi Paketi’ni Anlattı: Ya HEP Ya HİÇ

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Parti Meclisi Üyesi Nazır Kapusuz, “Ya HEP Ya HİÇ!” sloganıyla kamuoyuna sundukları Halk için Ekonomi Paketi’ni (HEP) Fikir Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Büyükyılmaz’a anlattı.

Yurttaşların gündelik yaşamda temel ihtiyaçlarını karşılaması ve  geçinmesi pek mümkün değilken; iktidar, sermaye ve uluslararası finans çevrelerinin tercih ettiği ekonomi göstergelerdeki “iyileşme”, Türkiye ekonomisinin krizden çıktığı algısını yaratıyor.

Peki Türkiye ekonomisi gerçekten toparlanıyor mu?

İktidar, sermaye ve uluslararası finans çevreleri tarafından oluşturulmaya çalışılan iyileşme alıgısını, Fikir Gazetesi’nin 32. sayısında “Kur, Faiz, Enflasyon: İyileme Algısı Ne Anlatıyor? | Ekonomik Propaganda” manşetiyle ele almış, farklı bakış açılarına sahip uzmanlarla süreci değerlendirmiştik.

Bir yandan Türkiye ekonomisinin toparlandığına dair algı mesajları diğer yandan da yurttaşların derinleşen geçim sıkıntısı devam ederken, Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) “Halk için Ekonomi Paketi (HEP)” başlığıyla bir ekonomik paket hamlesi geldi.

“Ya HEP Ya HİÇ” sloganıyla duyurulan ekonomi paketinde, “Saray Rejimi’nin patronları daha fazla zenginleştirmek için halktan çaldıklarının, kamu kaynaklarından soyduklarının HEPSİNİ GERİ ALACAĞIZ. Halka ait olan ne varsa halk için kullanılmasını sağlayacağız.” denildi.

Alanlarında uzman bir heyet tarafından hazırlandığı bildirilen Halk İçin Ekonomi Paketi’nde (HEP) kamulaştırmadan vergide adalete, enflasyonla gerçek mücadeleden halk için nitelikli kamu hizmet ve yatırımlara kadar, yurttaşların sorun ve ihtiyaçlarına yönelik pek çok başlıkta çözüm politikalarına yer veriliyor.

Türkiye İşçi Partisi Parti Meclisi Üyesi Nazır Kapusuz ile, partisinin “Ya HEP Ya Hiç” sloganıyla  açıkladığı “Halk için Ekonomi Paketi (HEP)” üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

Mehmet Şimşek’in geri dönüşü ile birlikte uygulanan ekonomi politikalarının sonuçları tartışılmaya başlandıktan sonra Türkiye İşçi Partisi böyle bir paketle çıktı. Türkiye ekonomisi toparlıyor gibi bir algı yaygınlaşırken, Türkiye İşçi Partisi daha fazlasını istemek için mi böyle bir paket sundu? Neden şimdi?

Çünkü Türkiye ekonominin toparlanmasının yabancı denetim kurumları tarafından onaylanmasının basit bir gerçeği var. Türkiye bütçesi ciddi anlamda artık açık veriyor ve ciddi anlamda da faiz ödemesi gerçekleştiriyor. Uygulanan politikalar, bu enflasyonu düşürmek için yaratılan politikalar. Bu kurumların bakacağı şey faiz ödemelerinin yapılabilmesi için bu ülkenin yeteri kadar kaynağı var mı? Bu kaynağın onların gözünde nereden sağlandığının çok bir önemi yok. İktidar da bu kaynağı kamu hizmetlerini kısarak, kamuda tasarruf yaparak birçok harcama kalemini kısarak eee emekli maaşlarını kısarak buluyor.

Bu anlamda bu konudaki başarılı girişimleri, beyanları, ısrarları haliyle onların gözünde Türkiye ekonomisinin düzeldiği yönünde bir algı yaratıyor. Ancak bu düzelen ekonomi bizim için düzelmiyor. Tam tersi bir etki yaratıyor. Yani bir yabancı kuruluş Türkiye’de asgari ücrete zam yapılmasa ya da emekliye zam yapılmasa, puanı otomatikman bir puan daha artırır. Çünkü onlar için bu Türkiye tahvillerinin, bonolarının piyasalarda alınan borçların ödenebileceğinin garantisi anlamına gelir.

Tabii ki biz bunu kabul etmiyoruz. Özellikle son dönemde yaygınlaşan bu neoliberal politikanın, aslında teorisyenlerinin bile bıraktığı tezlerin Türkiye’de canhıraş bir şekilde savunulmaya başlaması bizi bu paketi yazmaya etti. Bu politikalara göre, asgari ücret düşük olmalı ki enflasyon düşsün, kamu tasarruf yapmalı, çok harcıyor gibi söylemler oluşmakta. Genel olarak insanların bakış açısını şuna yöneltiyorlar; Türkiye’nin bir bütçesi var. Bu bütçedeki giderleri kısalım. 

İŞÇİLER PATRONLARDAN DAHA FAZLA VERGİ VERİYOR

Biz de diyoruz ki ya bu bütçenin hep gider tarafına bakıyorsunuz, onu da yanlış okuyorsunuz. Gelir tarafına kimse bakmıyor. Bu ülkenin gelir tarafında eksik gelir var. Eksik gelirden kastığımız şu; vergi zararları diye bir kalem var. İki nokta iki trilyon…

Bu aslında tüm vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 25’i.

Yine bütçede belirtilen 1315 vergi istisnası ve teşvikinden dolayı alınmayan vergiler var…. 

Esasında bunların çoğunluğu sermayeye yapılan teşviklerdir. 

Şu anda işçiler,  patronlardan yaklaşık yüzde seksen daha fazla vergi veriyor. Bakılması gereken yer bu vergi gelirlerinin çoğaltılmasıdır. 2023 Sayıştay raporundan,  kamu bankalarının görev zararı olarak hazineden dokuz yüz milyar destek aldığını öğreniyoruz. 

Bu kamu zararı nedir? Tarımda teşvikler artmadı, ekstra teşvikler çıkmadı, işçiye, emekçiye böyle ucuz/bedava krediler dağıtılmadı. Nedir görev zararı? Özellikle bu enflasyon arttırıldığı dönemde Merkez Bankası faizlerinin düşük tutularak sermayeye çok ciddi ucuz krediler dağıtıldığını hep beraber gördük.

Buradan da dokuz yüz milyar geliyor. Haliyle bakıyorsunuz aslında bütçe gelirlerini kamuya ayrılan kısımların neredeyse kendisine eş değer kısmı bütçe dışında tutulmuş ve bunlar tahsil edilmiyor. 

Bizim Halk için Ekonomi Paketi’nde (HEP) eğitim ücretsiz olsun, sağlık ücretsiz olsun gibi başlıklar var; bunlar sadece talepler değil, biz iktidar olursak bunları sağlarız. Bunu kaynağını da buluruz.Bu kaynak aslında Türkiye ekonomisi içinde var. Sorun şu ki bu kaynağı böyle değerlendirmiyorlar. Kaynağın böyle kullanılmaması bir ekonomik teknik sorun değildir. Hayır, bu bir siyasi tercihtir. 

Siyasi tercihinizi halk için yaparsanız kaynak bulursunuz. Halk için Ekonomi Paketi’nin (HEP) ortaya çıkış felsefesi de biraz bu yaşanan ekonomi tartışmalarına bir set çekebilmek, burada bizim de bir sözümüz var diyebilmek ihtiyacına dayanıyor.

Bu paketi kim hazırladı? Bu paket bir niyet beyanı olarak mı kalacak yoksa Türkiye İç Partisi bu paketin uygulanması için nasıl bir adım atacak? Yani kendisinin iktidar gelmesinden evvel iktidar projeksiyonu iddiasından önce nasıl toplumla buluşturacak ve nasıl uygulanmasını sağlamak istiyor?

Paketi esas olarak kim hazırladı ya da nasıl uygulayacağından önce bir parantez açmak istiyorum. Biz özellikle şu dili kullanmıyoruz; Mehmet Şimşek programı dilini kullanmıyoruz. Çünkü bu öyle bir ayrıştırma yapılıyor ki yani iktidarda bu algıyı hızla yaratıyor. Halbuki hep iktidar olan kendisi yirmi iki yıldır. Yani birileri bozmuş daha önce, şimdi birisi geliyor bu işten anlayan düzeltiyor gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor.

Şimşek programı aslında damadın belirli sektörlere, Nebati’nin de genel olarak topluma yaydığı parasal arzı yeniden toparlanma programı. O yüzden sürekliliği olan bir program. 

Tabii ki bu programı nasıl engelleyeceğiz ya da karşı çıkacağız diye çalışırken biz bir komisyon oluşturduk. Bu komisyon tabii ki daha çok Türkiye İşçi Partisi (TİP) Türkiye Bilim Kurulu’ndaki politik iktisat çalışma grubunun üyelerinin koordinasyonunda çalıştı  ama Kadın Bürosu’ndan Gençlik Bürosu’na kadar, Emek Bürosu’ndan diğer Bilim Kurulu bürolarının taleplerini ve ihtiyaçlarını da bu programa mümkün olduğu kadar içerdik. Bu anlamda özetlersek esasında TİP Türkiye Bilim Kurulu’nun koordinasyonunda hazırlanan bir paket.

Halk için Ekonomi Paketi (HEP) metnini ne yapacaksınız? Yani bunu duyurdunuz bitti mi?

Öncelikle tabii ki bunun bildiri, broşür olarak sokaklarda dağıtım kampanyası başlatıldı. Buna uygun afişler, çeşitli görsel temalar yaratıldı. Sosyal medyada da kampanyalar yapılıyor ama biz bunu yaparken şuna dikkat edelim dedik; bu bir kampanya olmasın. Yani Türkiye İşçi Partisi’nin sadece  iki ay gündeminde kalacak bir şey olmasın. Bu  Türkiye İşçi Partililerin, üyelerin, yöneticilerin, milletvekillerin bahsedeceği ve sürekli olarak dile getireceği bir yaklaşım olsun dedik.

Burada yapmaya çalıştığımız esasen şu; bir muhalefet dilinden daha çok kurucu bir dile geçelim istedik. Yani “yapılmalı, edilmeli” değil, “yapacağız, edeceğiz”. Bu yapılamayacak bir paket değil. Hatta şunu söyleyelim, biz iktidara gelirsek bu söylediklerimizi nasıl yapacağız diye bir kaygımız yok. En kolayı bu.

DAYANIŞMACI SOSYALİST EKONOMİ NASIL KURULABİLİR?

Bu alandaki çalışmalarımızı sürdüreceğiz ve 2025 Nisan’ında 3-4 günlük bir Türkiye Kampı ile dayanışmacı sosyalist ekonominin bugün nasıl kurulabileceğine dair tartışmaları yoğulaştırmak ve Türkiye İşçi Partisi üyesi olmayan iktisatçıların da katkılarını almak istiyoruz.

Hakikaten bu konunun Türkiye gibi büyük ölçekli bir ekonomi için tartışılmadığını görüyoruz, bir fikir tembelliği söz konusu…

Burada bir parantez açmak istiyorum. İktidar diyor ki “benim kaynağım yok. Ve bu kaynağı bulmak için giderleri kısmalıyım.” CHP’nin muhalefeti de şu; “bakın itiraf ettiler, kaynakları yok”.

Mesele buradan tartışılamaz. Mesele şuradan tartışılır; “Kaynaklar nasıl yaratılmalı? Kaynaklar nasıl artırılmalı?”

Türkiye İşçi Partisi’nin yakın vadede tek başına iktidar olması ihtimalin düşük olduğunu biliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi iktidar oldu diyelim, hazırladığınız Halk için Ekonomi Paketi’ni uygulayabilir mi? Bu paket uygulamaya hazır mı? 

Türkiye’deki ekonomik modeller içinde en kolay ve uygulanabilir paketi çıkardığımızı düşünüyoruz. Yani bu paketin uygulanmaması siyasi bir tercih. Şimdi elbette ki CHP de hatta şu andaki AKP de uygulayabilir. Ama AKP bunu uygulamaya kalktığında kendi milletvekillerinin yüzde sekseninin ve kendisini destekleyen sermayenin itirazına mazhar olacaktır. Çünkü bakış açısı böyle değil.

Halk için Ekonomi Paketi’nden sağlanacak gelirlerin halka gideceğini ve Türkiye’de kalacağını ama uygulanmakta olan ekonomi politikalarının yarattığı kaynakların yurt dışına gittiğini ifade ediyorsunuz. Dolayısıyla AK Parti ve MHP ittifakının uyguladığı politikanın değil  TİP’in ekonomi politikalarının “Milli” olduğunu söyleyebilir miyiz?

Milli diyebiliriz. Kendi kaynaklarıyla rahatlıkla refaha ulaşabilecek bir ekonomik model yaratıyoruz. Türkiye genel olarak kendi kendini rahatlıkla refah içinde yaşatabilecek zenginliğe sahip bir ülke. Sıkıntı şu, bu zenginliğin paylaşımındaki sıkıntı var Biz bu paylaşımdaki siyasi tercihleri değiştireceğiz diyoruz.

HEP’te 2.2 trilyon vergi alınmıyor diyoruz ya hani,  şimdi 2025 bütçesine çalışıyoruz ve bu miktar 3 trilyona çıkmış. Yani yaklaşık yüzde 35-38’lik bir artış var. Şimdi sermayeden alınmayan vergiler zaten çok acayip bir rakam ve iktidar kamu tasarrufu diyor, bütçe açığı diyor, ama bu almadığı vergilerin oranı yüzde 35-38 artırmış. Eğer asgari ücret bu oranın altında artarsa… Bütçe açıklandığında saray ne kadar harcamış diye baktı. Aslında mesele sarayın harcamasının çok çok ötesinde. Yani bunun yirmi bin, otuz bin katı harcama başka bir yerde, başka kesimlere aktarılıyor.

Biraz muhalefet dilimizin de bu bakış açısıyla gelişmesi gerektiğini de ek olarak belirtmek isterim. 

Halk için Ekonomi Paketi (HEP), alınmayan vergilerle sermayeye aktarılan kaynaklara odaklanmanın gerektiğini işaret ediyor aynı zamanda.

Cumhuriyetin İkinci Yüzyılı Nasıl Başladı?

Bütçe Hedefleri Ne Kadar Gerçekçi: Prof. Dr. Hakkı Hakan Yılmaz’la 2025 Değerlendirmesi

Prof. Dr. Haluk Şahin ile Dijital Tufan ve Gürültüden Sakınmak Üzerine: Şimdi Ne Yapacağız?

Türkiye Geçinemiyor, Kriz Derinleşiyor, İktisatçılar Çözüm için Ne Öneriyor?

Kur, Faiz, Enflasyon Gölgesindeki Ekonomide İyileşme Algısı Neyi İşaret Ediyor?