Orta Asya’dan Anadolu’ya birçok kültürde kutlanan Nevruz, sadece bir mevsim dönümü değil.
Aynı zamanda umudun, dayanışmanın, bolluk ve bereketin simgesi. Peki bu köklü birliktelik, sanatla buluşursa nasıl olur?
Diyarbakır’da Merkezkaç Kolektif’in ev sahipliğinde gerçekleşen Bahar Buluşması Sergisi, alışık olduğumuz küratöryel süreçlerden farklı ve disiplinler arası bir sergi olarak karşımıza çıkıyor. 10 Nisan’a kadar görülebilecek olan sergide, 20 bağımsız sanat inisiyatifinden bir araya gelen sanatçılar hem izleyiciye hem de birbirlerine kendini anlatma imkânı buluyor.
Biz de sergi sürecine ve bağımsız sanatın geleceğine dair merak ettiklerimizi serginin küratörü Ezgi Bakçay ile konuştuk.
Serginin çıkış noktası nedir? Baharın ve Nevruz’un gelişiyle nasıl bir ilişki kurdunuz?
Ezgi Bakçay: Mart ayında tabiatın canlanmasıyla yeni bir yılın başladığına ve bu ay ne kadar yardımlaşma ve dayanışmayla geçirilirse tüm senenin o kadar bolluk ve bereket içinde geçeceğine inanılır. Biz de Mart ayında Diyarbakır’da bağımsız sanatçı kolektifi Merkezkaç’ın davetiyle dostlarla buluşmanın hepimize iyi geleceğini düşündük. Merkezkaç’ın mekânını şenlikli bir buluşma alanına dönüştürdük. İzmir, Adapazarı, Ankara, İstanbul, Mardin, Antep, Mersin ve Diyarbakır arasında paylaşım ve etkileşim ağlarını güçlendiren bir süreci paylaştık. 20-23 Mart tarihleri arası yaklaşık 50 kişilik bir topluluk hep beraber Diyarbakır’daydık. Etkinliğe Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı destek oldu.

Buluşmanın Diyarbakır’da gerçekleşmesi ve mekân seçimi gibi unsurlar serginin kavramsal çerçevesi açısından nasıl bir öneme sahip?
Ezgi Bakçay: Buluşmanın mekân seçimi serginin kavramsal çerçevesiyle doğrudan ilişkili. Türkiye’de toplumsal muhalefetin ayrıştırılmaya çalıştığı yerden bir birlikte mesajı vermek, ülkenin dört bir yanında ekonomik ve politik çıkmazlara rağmen süren ortak mücadeleye, bağımsız kültür sanat üretimine dikkat çekmek istedik. Merkez çevre ilişkilerine göre konumlanmayan, yerelden hareketle kendi topluluklarını ve özgün yönetim biçimlerini hayata geçiren bağımsızların estetik ve politik birer eylem olan üretim süreçlerini serginin konusu yaptık. Kentin dayanışma kültürünü, gündelik yaşamı ortaklaşa üretme becerisini sergi kurulumundan açılışa kadar her an hissettik. Diyarbakır’lı inisiyatiflerin ev sahipliğinde birbirimizden öğrenecek çok şey olduğunu, yüz yüzde gelmenin değerini bir kez daha hatırladık.
Bu sergiyi geleneksel sergi formatlarından ayıran unsurlar neler?

Ezgi Bakçay: Öznesi, karar alma süreçleri ve yöntemi açısından farklıydı. Amaçladığımız gibi, alışıldık formatta bir sergiden daha çok bir buluşma oldu. Küratörün seçkisi ya da sanatçı temsili değildi söz konusu olan. Kolektif öznelliklerin ortaklaşa kararlarının bir sonucu oldu sergi. Davetli her inisiyatif kendi çalışmalarını, hayata ve sanata yaklaşımlarını kendi belirlediği yöntemlerle temsil etti. Kimisi arşivine döndü, kimisi sanat eserlerine başvurdu. Posterler, resimler, videolar, fotoğraflar, yerleştirmeler, performanslarla sergiyi hep beraber kurduk. Eylem Ejder’in performansı ve Hayal Band’ın konseriyle mekana iyice nüfus ettik.
Açılıştan önce yapılan ve serginin parçası olan forum da bence çok önemliydi. Çünkü sadece sergi açılışları düşünce paylaşmak için gerekli zamanı sağlamıyor. Forumda kültür politikaları üretmeye yönelik ihtiyacın altının çizilmesi, yerel yönetimler ve kültür sanat alanı ilişkisinin bizzat alanın özneleri arasında tartışılması buluşmanın en değerli çıktısı oldu.

Katılımcı seçimi yaparken hangi kriterlere dikkat ettiniz?
Ezgi Bakçay: Bağımsızlar.org’nın sosyal medyada oluşturduğu Bağımsızlar iletişim grubuna bir açık çağrı gönderdik. Çağrıya cevap veren, katılma imkanı olan ilk yirmi inisiyatifle buluştuk. Mekanın imkanları çerçevesinde bu sayıda kalmak zorundaydık ama ileride daha kalabalık buluşmalar da planlıyoruz. Bu benim için ikinci inisiyatifler buluşması tecrübesi oldu. İlkini 2017 yılında Karşı Sanat olarak, Tüyap Sanat Fuarı bünyesinde çok kalabalık bir inisiyatifler buluşması düzenlemiştik. Şimdi ülke bu kadar zor günlerden geçerken bu tür birliktelikleri deneyimlemenin giderek daha da önemli hale geldiğini düşünüyorum. Özellikle de gelecek kaygısı yaşayan gençlerin farklı yaşam ve üretim biçimlerinin mümkün olduğunu görmelerini sağlamanın önemli olduğuna inanıyorum. Piyasanın ve iktidarın daralttığı kamusal alanı açmak bizlerin görevi. Bu görev hayal gücü ve inat gerektiriyor.

Bağımsız sanatçılar, devlet veya özel sektör desteği almadan, yani aslında sistemin dışında kalarak üretim yapıyor. Bu durum her ne kadar daha özgür bir sanat alanı oluştursa da, başta ekonomik olmak üzere eserlerin üretim ve sergi süreçleri gibi birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Bakçay bu durumu ‘’Bağımsızlaşmak artık bir seçim değil bir zorunluluk gibi görünüyor.’’ diyerek özetliyor.
Bağımsız sanat kolektiflerinin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Sizce bağımsız sanatı ve sanatçıları daha görünür kılmanın yolu nedir?
Ezgi Bakçay: İfade özgürlüğünü ve adil bir yaşamı korumanın ve çoğaltmanın yolu aynı anda hem bağımsız hem de bir arada olabilmekten geçiyor. Ama güçlüklerinin de farkındayım. Alternatif bir ekonomi modeli geliştirmeden ayakta kalabilmek imkânsız gibi görünüyor. Bunun için bağımsızlar arasında sıkı ve işlevsel bir paylaşım ağı kurmak gerekiyor. Kaynakların, deneyim, bilgi ve insan gücünün paylaşıldığı yerde geniş bir ağ doku oluşturabilmenin imkânlarını araştırmaya devam ediyoruz.
Son olarak şunu da sormak istiyorum, serginin ilerleyen süreçlerde devam ettirilmesi veya başka bir formda yeniden ele alınması gibi bir düşünceniz var mı?
Ezgi Bakçay: Önceki sorunuzla da bağlantılı olarak elbette bu buluşmaları farklı şehirlerde sürdürmeyi arzu ediyoruz. Bahar Buluşması’nın verdiği umutla yeni biçimler ve yerlerde yan yana gelmeyi sürdüreceğiz.