Nasıl Bir Sosyal Belediyecilik

Neoliberal ekonominin kentlerde yoksulluğa, eşitsizliğe, güvencesizliğe, evsizliğe vb. çok sayıda soruna sebep olduğu biliniyor. Hâl böyleyken, özellikle refah seviyesi düşük, sosyal devlet geleneği olmayan ülke ve kentlerde yeni dünya düzeni fazlasıyla yıkıcı olabiliyor. Oluşan bu derin yoksulluk hâlinde insanların ayakta kalmasını sağlayacak her türlü para, mal ve hizmet desteği, sosyal hizmet kapsamında sayılabiliyor ama bu işler genellikle soruna çözüm bulmak için değil günü geçirmek ve maalesef siyaseten beslenmek için yapılıyor. Verenlerin ve alanların var olması mevcut düzenin sürmesini kolaylaştırıyor, verenin de alanın da memnun olduğu bu düzen süregidiyor. Bu düzeni yerel yönetimlere taşıdığınızda, bedava süt dağıtmak, ucuza ekmek, su vermek gibi edimlerin toplamı da sosyal belediyecilik için yeterli hâle geliyor. 

Son yıllarda, özellikle metropollerimizde toplumun çeşitli kesimlerine yönelik hizmet sunumlarının da arttığı gözleniyor. Öğrenci yurtları, bursları, yaşlı bakım evleri, mesleki eğitimler gibi hizmet sunumlarını bu bağlamda sayabiliriz. Çeşitli sebeplerle marjinalize edilen ve toplum tarafından radikal görülen sol partilerin yönettiği belediyelerde daha iyi sosyal belediyecilik örnekleri de var elbet. Örneğin Komünist Başkan olarak bilinen Maçoğlu’nun halk meclisleri, şeffaf ve katılımcı bütçe uygulamaları, kooperatif üretim ve satış imkanları oluşturması sosyal belediyecilik açısından ileri adımlar olarak tanımlanabilir. 

İyi örnekler dışında memleketin sosyal belediyecilik uygulamalarına baktığınızda, sosyal belediye olabilmek için bir reçete hazırlanmış da “şunları vermek, şu hizmetleri sunmak sizi sosyal belediye yapar” denmiş gibi, yere bağlı olmayan bir reçetenin her yerde uygulandığını görüyoruz. İdeal denilemez ama liberal-demokratik Avrupa toplumlarında sosyal belediyeciliğin, özetle, belediyelerin toplumun sosyal ihtiyaçlarını karşılaması olarak anlaşıldığı söylenebilir. Tabii sosyal ihtiyaçlar çeşitli sebeplerle farklı yerlerde farklı olacaktır. Dolayısıyla, öncelikle hizmet vereceğiniz beldede sosyal ihtiyaçların neler olduğunu öğrenmek gibi bir işiniz var. İhtiyaçları öğrendikten sonra önceliklendirmek ve bu ihtiyaçlara yönelik çeşitli politikalar belirlemek gerekiyor. Reçetelendirmenin imkânsız olduğu ve ezbere bir reçete uygulamanın çoğu zaman kaynaklarınızın israfına neden olacağı bir süreç bu. İhtiyaçlar listeniz, yaşamsal ihtiyaçların giderilmesine yönelik ihtiyaçlarla başlayacak elbet ama ona ilaveten özellikle dezavantajlı gruplara yönelik sosyal bakım ve koruma hizmetleri, toplumun bütününe yönelik sağlık ve güvenlik hizmetleri ile devam edecek ve bununla yetinmeyecek, bu ihtiyaçların giderilmesine toplumun katkı koymasına yönelik sosyo-kültürel ve rekreatif alanların geliştirilmesini de içerecektir. Farkınızı ve tabii siyasi yüzünüzü göstereceğiniz nokta da bu ihtiyaçların giderilmesine yönelik geliştireceğiniz politikalar ve bu politikaların hangi yöntemlerle nasıl uygulandığı, yani sosyal belediyecilik faaliyetleriniz olacaktır. Örneğin kadınların ekonomik açıdan özgürleşmesine yönelik bir politika kapsamında kooperatifçiliğin teşvik edilmesi ile işverenler açısından kadın istihdamının kolaylaştırılması çok farklı sonuçlar oluşturabilecek tercihlerdir. 

Diğer yandan, sosyal belediyeciliğin sürekliliğini sağlamanın da ihtiyaçların belirlenmesi, önceliklendirilmesi ve politika geliştirilmesi işlerinin olabildiğince katılımcı süreçlerde gerçekleşmesine bağlı olduğunu düşünüyorum. Bunun için ya bireylerin katılımını artıracak liberal bir kavram olan kent vatandaşlığının gerçekleşmesini teşvik etmeniz, her vatandaşınızı kentin doğal kullanıcısından öte sahibi hâline getirmeniz ve bu hisle davranmasını sağlamanız ve/ veya haklarının ve çıkarlarının bilincinde ve onlara paralel hareket eden örgütlü bir toplum/ topluluklar geliştirmeniz gerekiyor. Neoliberal düzende zamanın kullanımını giderek daha belirleyici hâle geldiğinden bilinçli vatandaşın da örgütlü toplulukların da gelişmesi kolay değil ama sosyal belediye tam da orada devreye girmeli ve bunları kolaylaştıracak, teşvik edecek, maddi olarak destekleyecek hamleler yapmalı. 

Biri diğerini destekleyecek politikalar sıralayabiliriz bu bağlamda: İnsanların ve toplulukların daha az ve/ veya verimli çalışarak kendilerine ve yaşadıkları mekânlara daha çok zaman ayırabilecekleri bir dünya kurmalarına fırsat sağlamak, yaşadığı mekânı dert eden vatandaşların ve sivil toplum oluşumlarının sözüne kıymet verip belirli koşulları sağlayan taleplerini gerçekleştirmek, o sözün oluşumu ve sunumu için katılımcı araçlar geliştirmek ve sivil oluşumlarla kurulan ilişkileri kıymetlendirmek suretiyle kolaylaştırmak, desteklemek aklıma ilk gelenler. Bu desteklerin “belirli koşullarla” sunulmasına yönelik vurgu önemli çünkü bu oluşumların kendinden menkul bir popülizme kaymasını ve/ veya ben istememcilik*  yapmasını istemeyiz. Desteğin koşulları öyle bir tasarlanmalı ki insanlar yaşam çevrelerini sahiplenirken, bireysellikten uzaklaşsın ve bir araya gelip ortak faydaya yönelik adımlar atmayı erdem saysınlar. Bu şekilde, bu ve/ veya benzeri politikalar size yalnızca yere özgü, en doğru ve uygulanabilir sosyal belediyeciliğin reçetesini çıkarmayacak, aynı zamanda bu reçetenin uygulamasını kontrol edecek, bu reçete için gereğinde iktidara ve sermayeye karşı sizinle birlikte mücadele edecek ama reçetede aksamaya sebep olduğunuzda karşınıza bir toplumsal hareket olarak da çıkabilecek ve sosyal belediyeciliğin sürekliliğini sağlayacak güçlü ve bilinçli, örgütlü bir toplum/ topluluklar oluşmasına da imkân verecektir. 

Gücünü, yetkisini masaya koyan, belirli koşullar sağlandığı sürece o masayı herkesle ama öncelikle dezavantajlı kesimlerle paylaşan; masaya oturanların sözüyle barışık olan, onlardan çekinmeyen ve arkalarından iş çevirmeyen belediye bugün benim için en sosyal belediyedir. 

____________

*“Benim Bahçemde Değil” (NYMBISM / Not In My Back Yard) olarak bilinen ve yerel topluluk örgütlenmelerinde gözlenen bir davranış biçimi. Örneğin bir ilçede çöp depolama alanını hiçbir mahalle kendisine yakın bir yerde istemeyecektir. 

Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında Nasıl Bir Yerel Yönetim?

Güven Veren Belediyecilik

AKP’den CHP’ye, Kadıköy’den Gebze’ye Yerel Seçimler

Yeni Halkçılık ya da Kıyıya Attığımız Halatı Kim Yakalayacak?

Haykırış ve Talep