Türkiye’nin sokaklarında daima hayatın akışını paylaştığımız ama sıklıkla görmezden gelinen bir grup var: seyyar satıcılar. Kestane kokularıyla, çiçeklerin renk cümbüşüyle ve mısır tanelerinin çıtırtısıyla sokaklarımızı süsleyen bu esnaf, yıllarca kayıt dışı çalışmanın, baskının ve belirsizliğin gölgesinde mücadele etti. Ancak İzmir’de başlayan bir hareket, seyyar satıcıların mücadelesine yeni bir soluk getiriyor.
İzmir Büyükşehir Meclisi’nde kabul edilen ‘Geçici Süreli İzinlendirilen Seyyar Satış Faaliyetlerinin Düzenlenmesine ilişkin Yönetmelik’ ile seyyar olarak hizmet veren çiçekçiler, kestaneciler ve mısırcılar kayıt altına alındı. Birer kooperatif çatısı altında birleşen kestane, mısır ve çiçek satıcıları, hijyen ve pazarlama eğitiminin ardından, belirlenen noktalarda satışa başladı. Ancak bu sadece İzmir’e özgü bir çaba değil; Türkiye geneline yayılması planlanan bu model, sokak esnafının hak mücadelesine yeni bir boyut kazandırıyor.
İzmir Seyyar Satıcılar Derneği Başkanı Evren Laçin ile sokakta sessizce çalışan esnafın sesini nasıl duyurduğunu ele aldık. Sokak emekçilerinin çoğunun çaresizlikten çalışmaya başladığını belirten Laçin; “Bir iş bulamıyor, iş bulamayınca bir şekilde hayata tutunması gerekiyor, bir şeyler yapması gerekiyor. O bir şeylerin de adı ne olabilir? İşte seyyar çiçek satıyor, kestane satıyor, mısır satıyor… Hiçbir şekilde bu arkadaşlarımızın hiçbirinin güvencesi yok. Her şeyden önce bir güvence… Bugün hastalandığında hastaneye gidecek bir pozisyonları yok veya düzenli bir gelirleri yok, düzenli bir iş hayatı yok. Sokağa çıktığımızda bir tarafta yağmur, bir tarafta soğuk, bir tarafta sıcak… Arkadaşlarımız çoğu zaman bu ülkede mağdur olan kesim.” diyerek kayıt altına alınmayan seyyar esnafın sorunlarına dikkat çekti.
“BİZ İZMİR İÇİN YOLA ÇIKTIK AMA…”
İlk olarak 2019’da CHP Emek Büroları tarafından düzenlenen “Sokak Ekonomisi ve Güvencesizler Çalıştayı”nda konuşan CHP Eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının ardından harekete geçtiklerini belirten Laçin, attıkları ilk adımları şu ifadelerle anlattı:
“Baktık, çalıştayda güvencesiz arkadaşlar olarak bizden bahsediliyor. Bizim de harekete geçmemiz lazımdı. İşte baktık dünyanın her tarafına, Türkiye’nin her tarafına, araştırdık… Gördük ki her şeyin bir derneği var. Dernekleri var, kooperatifleri var, odaları var, birlikleri var, odalar birliği var, ticaret odaları var… Var ki var. Kendi beden gücüne dayanarak sokakta ve güvencesiz çalışan arkadaşlarımız pandemiyle birlikte Türkiye genelinde 8,5 milyon. Bunun için bir şey yapmamız lazımdı. O çalıştaydan sonra ilk olarak 6-7 arkadaş bir araya geldik. ‘Biz ne yapabiliriz? Biz kendi haklarımızı nasıl savunabiliriz? Bundan sonraki süreçte biz nasıl örgütlenebiliriz?’ diyerek. Ardından İzmir Seyyar Satıcıları Derneği’ni kurduk. Dernek çatısı altında örgütlenmeye başladık. Bireysel olarak bir yöneticiye veya bir belediye başkanına gittiğimizde ve kendimizi anlattığımızda hiçbir şekilde görünmüyorduk. Bu anlatma meselesini dernek adı altında yapmaya başladık. Her geçen gün de derneğimiz sokaklardan ilgi görmeye başladı. Belediyelerle iletişime geçmeye başladık. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer gerçekten bu süreçte sokaklara dokunabildi. Dokunmak için de çaba gösterdi. Biz güvencesiz arkadaşlarımızın ne şartlar altında çalıştığını ve kayıt dışı olduklarını başkana anlatarak ‘Biz kayıt altına girmek istiyoruz Türkiye’deki seyyar satıcılar olarak.’ dedik. Ne yapabiliriz? Yeni projeler yapabiliriz. Kestane, mısır, geri dönüşüm, çiçek gibi tezgahlarla… Bu arkadaşlarımız şehrimize, esnafımıza zarar vermedi. Hiçbir şekilde bu sabit olan esnafımızın işini zarara uğratmak için bir proje değildi. Tamamı bu arkadaşlarımızın, bir ailenin kurtuluş projesiydi aslında. Biz İzmir için yola çıktık ama baktık ki sadece İzmir’e değil tüm Türkiye’ye bunu yaymak gerekiyordu. Başkanımız da iyi karşılık verdi. İzmir Büyükşehir Meclisi’nde kabul edilen yönetmelik ile İzmir Türkiye’de bir ilk oldu.”
“CESUR SİYASETÇİLERE İHTİYACIMIZ VAR”
Hayata geçirilen projenin tüm Türkiye’ye yayılması durumunda belediyelerin ekonomik olarak kâr sağlayacaklarını dile getiren Laçin, seyyar satıcıların işgaliye ücretini ödediklerini vurgulayarak; “Aynı zamanda bir tepsi midye, gevrek veya bir kova su satan arkadaşımız için 5 tane araç geliyor. Her bir araçta 5 tane zabıta… Bu 25 tane zabıtanın sigortaları, bunun için harcanan mazot kaybı, zaman kaybı… Aldıkları ürün de, o seyyarın umudu olan ekmeği, 100 TL… Bizim iyi niyetli siyasetçilere ihtiyacımız var, gerçekten bu işe el uzatacak siyasetçilere… Bizi bugüne kadar ötekileştirmiş, dışlamış ve hâlâ da bu düşünceye sahip olan siyasetçilere değil, cesur siyasetçilere ihtiyacımız var. Umarım İzmir’de yapmış olduğumuz proje, tüm Türkiye’ye yayılır. Belirli iller yapmaya başladı. Tabii yeterli mi? Hayır, bizim için henüz yeterli değil. Ama atılan ilk adım çok kıymetliydi.” dedi.
Kayıt altına alınan seyyar esnafın eğitimlerden geçerek hijyen belgelerini ve belirli sertifikaları aldığını, ayrıca belediyeler tarafından denetlendiğini vurgulayan Laçin, konuya ilişkin en büyük görevin merkezi yönetime düştüğünü şu sözlerle belirtti:
“Eğer genel anlamda bir mevzuat Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçirilirse ve Türkiye genelinde kayıt dışı çalışan arkadaşlarımız kayıt altına alınırsa Türkiye’deki 8 milyon güvencesiz çalışanın hayatı kurtarılmış olacak demektir. Parti ayrımı yapmaksızın, bu sorumluluk tüm yerel yönetimlerin omuzlarına yüklenmelidir. Bu, gelecekte güvencesiz çalışan tüm arkadaşlarımızın güvence altına alınması anlamına gelir. Eğer devlet, 8,5 milyon güvencesiz arkadaşımıza iş ve aş sağlayamıyorsa, eğitimlerini, masraflarını, aile giderlerini ve çocuklarının eğitimini karşılayamıyorsa, bu durumda gerçek anlamda iş bulamayan insanlar sokakta çeşitli şeyler satmaya başlar. Sabit esnafa zarar vermeden, ekonomiyi canlandırarak insanların hayatlarını idame ettirebilmelerini sağlamak için hepimizin elini taşın altına koyması gerekmektedir. Bu mücadeleyi sürdürmek ve savunmak için elimizden geleni yapacağız.”
“SORUNLAR HEP HALININ ALTINA SÜPÜRÜLDÜ”
Laçin dernek olarak yola çıkarken hayallerinin 81 ildeki güvencesiz sokak emekçilerini örgütleyebilmek olduğunu aktarırken şu an resmi olarak 57 ilde örgütlenebildiklerini ekledi: “Ülke ekonomisi malum; seyahat etmek, konaklamak, yol masrafları ve işte orada bir süre kalmak gibi harcamalar bir ekonomi gerektiriyor. Bizim böyle bir ekstra gelirimiz veya bütçemiz yok.” diyerek çalışmalarına devam ettiklerini dile getiren Laçin, ayrıca zabıta ile seyyar satıcılar arasında yaşanan problemleri de ele aldı:
“Bugüne kadar seyyar konusu hiç gündeme alınmadı ve hep yok sayıldı. Sorunlar hep halının altına süpürüldü. Hep bir zabıta baskısı vardı. Aslında yasalara göre hiçbir zabıta, seyyar satıcıların mallarını imha edemez. Yıllarca bunu gördük. Zabıta gelir, bir arkadaşımızın aracını alır ve pres makinesine götürür. Ancak yasalara göre, zabıta sadece işgal edilen alanın cezasını kesebilir. Ancak bazı zabıtalar bunun dışında malı alıp pres yapıyorlar, hurdaya veriyorlar. Örneğin, bir kestane simit arabasının maliyeti yaklaşık olarak altı veya yedi bin TL olabilir. Ancak zabıta, bunu alıp hurdaya veriyor, kırıyor ve bu da ülke ekonomisine zarar veriyor ve aynı zamanda suç işliyor. Güvencesiz olan arkadaş yasal anlamda gidip de avukat tutup adliye koridorlarına kendi haklarını nasıl arayacak? Örneğin, bir gün 10 zabıta gelirken bir sonraki gün 30 zabıta gelmesi gibi durumlarla karşılaşıyoruz. Zabıta ile yaşanan anlaşmazlıklarda haklı olabiliriz ancak bu haklı olan tarafımızı yansıtamıyoruz.”
“SİYASET, ZENGİNLERİN SİYASETİ”
Konuşmasını sonlandırmadan önce belediye meclis üyeliği için sokak emekçilerinden aday adayı çıkardıklarını ifade eden Laçin şunları ekledi:
“Emek dünyasına kimse dokunmuyor. Maalesef siyaset zenginlerin siyaseti. Bunu gördükçe bir şey daha çıkıyor önümüze. Biz bunlarla da mücadele etmek gerektiğini düşünüyoruz. Daha fazla mücadele etmemiz gerekiyor. Yani bugün ülkenin tamamında zengin siyaseti olmamalı diye düşünüyoruz. Aday adayların listelerine dönüp baktığımızda biz hep şunu gördük: müteahhit, inşaatçı, iş adamı, sektör, esnaf… Ötekileştirilmiş, dışlanmış, ayrışmış siyasetle karşı karşıyayız. Onun için Türkiye’deki emekçi kardeşlerimize bir çağrımız var. Daha çok örgütlenmeliyiz, kendi haklarımızı kendimiz talep edeceğiz. Biri artık bizden bahsetmesin, biz kendimizden bahsedelim. Biri bizim adımıza yasa çıkarsın diye peşinden koşmayalım, yasayı biz çıkaralım.”
“OKULDAN ÇIKIP SEYYAR ÇİÇEK SATARDIK”
Seyyar çiçek satışı yapan Yaşar Demirdöven ise, İzmir’de hayata geçirilen projeye dair artık daha rahat şekilde çalışabildiklerini belirtti:
“Yaklaşık 25-30 yıldır bu işin içerisindeyiz, çocukluğumuzdan beri. Okuldan çıkıp seyyar çiçek satardık. Yine çiçeğe devam ediyoruz. Zabıtalardan yıllarca hep kaçtık. Malımızı aldılar, sokaktaydık. Ama son zamanda işte uygulamaya geçilen proje sayesinde, dernek ve kooperatiflerin sayesinde yeni stantlarımız geldi. Şu an daha rahatız. Zabıtadan kaçmıyoruz, korkmuyoruz. Kendi çabamızla çiçeğimizi satıyoruz. Yağmurdan, çamurdan korunuyoruz şu an. Umarım tüm Türkiye’ye yayılır.”
Kentin Yükselen Sınıf Profilleri: Yaşamın Kıyısından Kapıya Yetişenler
“Yeni Bir Toplumcu Belediyecilik Anlayışı Yaratmamız Gerekiyor”