Türkiye Yaşlanıyor: İkigai’yi Nasıl Kazanacağız?

“Yaşlanmak, deniz seviyesinin yükselmesi gibidir. Yavaş yavaş gelir ve herkesi etkiler.”  Sinemanın en ünlü oyuncularından Elizabeth Taylor bu cümleyi kurarken günümüz Türkiye’sini ve her geçen yıl daha da büyüyen yaşlı yoksulluğunu referans almamıştı kuşkusuz.  Gibson başarılı yaşlanmanın “kişinin potansiyeline ulaşması ve yaşlılıkta hem kendini hem de başkalarını memnun edecek bir fiziksel, sosyal ve psikolojik iyilik seviyesine ulaşması anlamına geldiğini belirtiyor.

YAŞLI NÜFUS HER GEÇEN YIL ARTIYOR

Dünyadaki eğilime benzer şekilde Türkiye’de de 65 yaş ve üzeri nüfusun toplam nüfus içerisindeki oranı hızla artarak 2022 itibarıyla %9,9’a ulaştı. Bu oranın 2030 yılında yüzde 12,9’a; 2040 yılında ise yüzde 16,3’e ulaşacağı tahmin ediliyor. Ancak yaşlı nüfus oranında yaşanan artışla birlikte hiper enflasyon, yaşam kalitesinin ve alım gücünün azalması; olumsuz sosyal, ekonomik, kültürel değişim ve dönüşümleri de beraberinde getiriyor. Şubat ayı açlık sınırı 16.100 TL, yoksulluk sınırıysa 55.691 TL iken en düşük emekli aylığı 10 bin TL. 

Yaşlılar için en büyük gider kalemi barınma ve beslenme.  Buna bağlı olarak eskiden kültürel olarak çok hoş karşılanmayan huzurevi başvuruları; yaşlıların yeme, içme, barınma gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması için akut çözüm olarak görülüyor. İstatistiklerde bu eğilimin arttığı gözleniyor.

Birleşmiş Milletler desteğiyle bu yıl 12’nci kez hazırlanan Dünya Mutluluk Raporunda, Türkiye, 10 üzerinden 4.975 puan ile 98’inci sırada yer aldı. Türkiye’nin Kongo, Irak, Nepal ve Laos gibi ülkelerin gerisinde kaldığı raporda, Türkiye’nin birkaç sıra altında savaş ve kaosun gölgesinde yaşayan Filistin ve Ukrayna yer alıyor. 

60 yaş ve üzerindekilerin mutluluk oranları da önceliklenen raporda Danimarka, Norveç, İsveç, İzlanda gibi ülkelerin üst sıraları aldığı listede Türkiye’nin 60 yaş ve üzerindeki vatandaşları 92’nci sırada yer aldı. Kongo, Mozambik, Irak gibi ülkelerin yaşlıları, Türk vatandaşlarını geride bıraktı. 

Geride bıraktığımız Yaşlılara Saygı Haftasında yerel seçimler de yaklaşırken yaşlı hakları konusundaki çalışmalarıyla dikkat çeken İzmir Geriatri Derneği Başkanı Psikolog Mevlüt Ülgen’le görüştük. Ülgen’e göre Yaşlılara Saygı Haftası’nın en önemli vurgu noktası yaşlı bireylerin toplumsal refah ve güven içinde yaşamın her aşamasına katılarak saygın biçimde yaşamlarını sürdürmeleri. Bunun için de yeterli gelir düzeyine sahip olmaları gerekiyor. Hak temelli, örgütlenmiş, sosyal koruma ve güvenlik sistemleri; yaşlı haklarının korunması için büyük önem taşıyor.

Makro ve mikro çevre olarak ifade edilen yapılandırılmış çevrelerin, yaşlıların toplumsal yaşama katılımını sınırlandırdığını ifade eden Mevlüt Ülgen yaşlıların yaşama katılması önündeki engelleri şöyle açıkladı: “Kent mimarisi, yollar, kaldırımlar, konutlar, ulaşım kısaca kamusal ve özel yaşam alanları yaşlı bireyler için engellerle dolu. Onları hareketsiz bir yaşama ve izolasyona sürüklüyor. Buna bir de afet ve salgın dönemlerini de eklemek gerekir. Özellikle kırılgan gruplar bu dönemlerden yoğun biçimde etkileniyor. Bu süreçlerde yaşlı bireylerin hizmetlere erişimi zorlaşır, yaş ayrımcılığını ve dışlanmayı daha yoğun hissettikleri dönemlerdir. Sağlık endişesi ve sorunlarının yanında sosyal izolasyon duygusu da en yoğun şekilde yaşanır.”

TÜİK 2023 verilerine göre en az bir yaşlı birey bulunan hanelerin yüzde 57,2’si; 3 ve daha fazla kata sahip binalarda ikamet ediyor; söz konusu hanelerin yüzde 60,1’inde asansör bulunmuyor, ancak yüzde 39,9’luk kısmında asansör var. Bu veriye de yansıdığı gibi makro ve mikro çevre ile yaşam alanları yaşlılar ve engellileri içermemekte,  birçok insanı dışlamakta.  Uygunsuz kent planlaması, yaşlı ve engelli bireyleri kendi içine kapalı bir yaşama sürüklüyor.

Çalışma yaşamına katılım da bu noktada önem taşıyor. Mevlüt Ülgen, kırsaldan kent yaşamına geçişin yaşlı nüfus üzerindeki etkilerinden bahsederek çalışma yaşamına katılma konusundaki sonuçları şöyle yorumladı: “TÜİK 2023 verilerine göre 2021’de yaşlı nüfusun işgücüne katılma oranı yüzde 12 düzeyinde, istihdam edilen yaşlı nüfus incelendiğinde 2019’da yaşlı nüfusun yüzde 64,7’si tarım, yüzde 28,1’i hizmetler, yüzde 5,3’ü sanayi ve yüzde 1,9’u inşaat sektöründe yer aldığı görülüyor.  Kentsel ve kırsal nüfus oranlarındaki değişim, yaşlı bireylerin işgücüne katılımını düşürüyor. Kırsal yaşamda daha yüksek oranda işgücüne katılırken kentsel yaşamda önemli ölçüde işgücü dışına itiliyorlar. Bu da bireylerin yaşlılık algısını olumsuz etkiliyor. Sisteme bir yük, bir tüketici gibi algı oluşmakta. Özellikle emeklilik yaşı ve sosyal güvenlik sistemi açıkları üzerinden yapılan tartışmalar bu algıyı güçlendiriyor.”

Yaşlı bireylere dair olumsuz algı bu anlamda belirleyici oluyor. Yaşama Dair Vakfı (YADA Vakfı)  tarafından gerçekleştirilen Türkiye’de Yaşlılık Tahayyülleri ve Pratikleri Araştırmasının bulguları, yaşlanma ve yaşlılık algısının negatif olduğunu gösteriyor. Araştırma sonuçlarına göre yaşlanma ve yaşlı algısı yüzde 52 dolayında negatif bulunurken, yaşlılığı pozitif bulanların oranı yüzde 25 dolayında. 

Yaşlı bireylerin, toplumsal değişimlere ayak uydurmakta zorlandıklarını, kendilerini dışlanmış hissettiklerini belirten Mevlüt Ülgen bu noktada yaşlı refahı ve esenliğinin sağlanmasında “yerinde yaşlanma” kavramının taşıdığı öneme de dikkat çekti: “Yerinde yaşlanma kavramı, yaşlı bireyin alışık olduğu çevrede ve tanıdık bir ortamda kendini özerk ve güven içinde hissettiği,  komşu, aile ve arkadaşları içeren sosyal destek bağını sürdürebildiği bir anlayışı ifade ediyor. Yerinde yaşlanmanın temel hedefi; refahın artışı, bağımsızlık, özgürlük, yaşanılan ev ve çevre ile olan duygusal bağın sürdürülmesi, arkadaş, akraba ve komşuluk ilişkilerinin devam etmesi, böylece yaşlı bireyin sağlıklı yaşlanmasına ve yaşam kalitesinin artırılmasına katkı sunmuş oluyor. Yaşlılarla yapılan çalışmalarda yaşlıların evinde ve alışık olduğu toplumsal çevrede yaşamak istekleri ön plana çıkmaktadır. Yaşlı bireylerin kendilerine bakamayacak kadar yaşlandıklarındaki yaşam tercihleri incelendiğinde, yüzde 46,0’sı çocuklarının yanında kalmayı, yüzde 31,6’sı evde bakım hizmeti almayı, yüzde 10,3’ü ise huzurevi/ bakımevine gitmeyi istediğini belirtmiş.” 

Bütün bu veriler ışığında yaşlı refahı, esenliği ve toplumsal katılımını sağlamada ekonomik güvence ve etkin bir sosyal koruma sistemine sahip olmak büyük önem taşıyor. Mevlüt Ülgen, “Yoksulluk sadece gelir düzeyinin düşük ve yetersiz olma durumu değildir. Yetersiz beslenme, barınma, sağlıksız yaşam koşulları, düşük sosyal katılım, sosyal izolasyon, dışlanma, sağlık, eğitim  gibi birçok temel hak ve hizmete erişememe durumunu ifade etmektedir. Bu anlamıyla sosyal içermenin önündeki en önemli sorunlardan birini oluşturmaktadır.” diyerek yaşlı yoksulluğunu vurguladı.  

Türkiye’de yaşlı bireylerin çok büyük kesimi; emekli ücreti veya sosyal güvenceye sahip olmayan yaşlı bireylere ödenen yaşlı aylığı ile yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Türkiye’de ortalama emekli maaşı: 12 ile 13 bin TL , Yaşlı aylığı 3 bin 505 TL, Evde Bakım Aylığı 7609 TL.  Emekli maaşlarının 17 bin 2 TL olan asgari ücretin altında kalmasıysa dikkat çekici.  Ülgen’e göre “bu veriler yaşlıların yaşam kalitesi açısından kaygı verici ve yaşlı yoksulluğunu önlemeye yönelik etkili çözümler geliştirmek hayati bir önem taşıyor.” 

Yaşlı bireylerin içine düştüğü itilmişlik duygusu ve ekonomik darboğazda sosyal yaşama katılmanın zorluğu yanı sıra bir de ihmal ve istismar sorunu olduğunu belirten Mevlüt Ülgen, Yaşlanma Çalışmaları Derneği’nin raporuna dikkat çekti: “Yaşlı ihmal, istismar ve ayrımcılık  verilerine baktığımız zaman tablonun iç açıcı olmadığını görüyoruz. Yaşlanma Çalışmaları Derneği’nin ( SENEX)  2023 Kasım  ayında  yayımladığı  ‘Yaşlılara Yönelik Şiddet ve İhlallerin İzlenmesi’ raporunda ,  ‘sadece 2023 yılı Ekim ayında Türkiye genelinde  yaşlılara karşı işlenen şiddet, istismar, ihmal ve ayrımcılıklar incelendiğinde 172 vaka,  2023 yılı Eylül ayında ise 146 vaka  tespit edildi’ verisini görüyoruz. SENEX Derneğinin kısıtlı imkanlarla saptadığı ihmal, istismar ve şiddetin toplum genelinde bu saptamalardan çok daha yaygın olduğunu düşünmek gerekir.”

Mevlüt Ülgen’e göre çözüm, yerel ve ulusal düzeyde alınacak tedbirlerle, doğru politikaların uygulanmasına bağlı. “Ulusal ve uluslararası yaşlanma eylem plan ve programlarında da ifadesini bulan, aktif ve sağlıklı yaşlanma konsepti çerçevesinde yaşlı bireylerin bağımsız, yerinde, sağlıklı yaşlanma olanak ve haklarına vurgu yapan, toplumsal refah,  katılım, kendini gerçekleştirme imkânlarını içeren, erişilebilir, etkin kamusal hizmet ve çevrelere güçlü vurgu yapan, yaşlı bireyleri yaşamın aktif birer öznesi olduğu yaklaşımını yansıtan hak temelli politikalara ihtiyaç her geçen gün artmaktadır.” diyen Ülgen yapılması gerekenleri şöyle aktardı: “Özellikle ekonomik, sosyal ve siyasal programlar, politikalar, kent planlamaları ve yaşam alanları; yaşlılığa özgü temel özellikleri, sosyolojik ve demografik  değişimleri dikkate alarak toplumun ve yaşlının yaşam kalitesi, refahı ve esenliğine odaklanarak yapılmalıdır.”

Günümüzde yaşlıları etkileyen en önemli sorunların başında ekonomik sıkıntılar geliyor. Yaşlı Yoksulluğu konusunda İzmir Büyükşehir Belediyesi Müyesser Turfan Geçici Konuk Evi Şube Müdürü Sosyal Hizmet Uzmanı Tufan Fırat Göksel’le konuştuk. Göksel özellikle sağlıklı yaşlanmaya vurgu yaptı:

“Dünyada 100 yaşını aşmış insanların olduğu çoğu ada bölgesinde bazı sağlıklı yaşlanma temaları öne çıkmıştı; bunlardan en çok ilgimi çekenleri Okinawa adasında yaşayan yaşlıların benimsediği ikigai felsefesi. ’İkigai’’ iki sözcüğün birleşmesinden oluşuyor. “İki” hayat, “Gai” ise hedef, amaç ve gaye anlamına geliyor.  İkigai sadece amaç ile kalmaksızın, ileriye bakarak dayanıklılık/ hazırlık anlamını da taşımaktadır. Bu bağlamda ileriye bakma kabiliyetine ve gayelerine bakıldığında Türkiye’de yaşlılar ne kadar yaşamın içinde tartışılır.  Henüz hazır olmadıklarını düşünerek pandemide hepsini evlere kapattığımız günleri hatırlıyorum. Ölümü gösterip sıtmaya razı ettik. İlk onları eleyip, adadan gönderdik. Ruhsal, duygusal, sosyal ve fiziksel hasarlar bıraktık.” 

Tufan Fırat Göksel yaşlı yoksulluğunun artma nedenlerini şöyle sıraladı: “Bu sorun; ekonomik, politik, sosyal ve kültürel dinamiklerin birleşimiyle şekillenir ve çözümü için çoklu disiplinlerarası yaklaşımlar gerektirir.  Türkiye’de yaşlı yoksulluğunun artışında birkaç önemli faktör bulunmaktadır. İşgücü piyasasındaki eşitsizlikler, kadınların düzenli ve güvenceli işlerde çalışma oranının düşüklüğü, emekli aylığı bağlama ve ikame oranlarının düşüklüğü, sosyal sigorta programlarının bazı düşük gelirli grupları dışlaması, sigortasız çalışmanın yaygınlığı ve vergilerle finanse edilen yaşlılık aylıklarının yetersizliği gibi faktörler yaşlı yoksulluğunu olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durum, yaşlı bireylerin yoksullaşmasını tetikleyen ayrımcılıklar ve toplumsal yapı ile gelir dağılımındaki adaletsizlikler gibi daha geniş sosyal faktörlerle de ilişkilendirilmektedir.”

Yoksulluğun getirdiği sonuçlar arasında yaşlı evsizliği de öne çıkan sorunlardan biri.  Göksel, 65 yaş üstü bireylerin sokakta kalma ve evsizliği deneyimleme durumlarının oldukça fazla olduğuna dikkat çekerek şunları ifade etti: “Yaşlı evsiz bireyler evsiz nüfusunun büyük bir kesimini oluşturmakta ve sayıları gitgide artmakta. Yaşlı evsizler, fiziksel açıdan güç kaybı yaşadıkları için hareket kısıtlılığı, tıbbi durum, zihinsel sağlık problemleri gibi ciddi hastalıklarla mücadele ediyor. Diğer evsiz gruplarına göre yaşlı evsizlerde görme, işitme gibi duyu kaybı yaşama olasılığı da daha yaygın. Bu da yaşlı evsizlerin hizmetlere ulaşmasını zorlaştırıyor. Yaşlılar, bedensel, zekâsal ve cinsel açıdan daha güçsüz ve korumasız durumdalar. Bu yüzden yaşlı ve evsiz olmak iki kat riskli bir durum.”

Tufan Fırat Göksel, Musa Gürel’in yaşlı evsizliği üzerine doktora tezinde bulgulanan nedenleri özellikle vurguladı: “Yaşlı evsizliğinin nedenleri; aile üyelerinin kaybı, akıl sağlığının bozulması, bunama, geçmişteki kötü yaşam koşulları, yaşlılara yönelik ihmal, kötü muamele ve istismar yer alıyor. Bunun yanı sıra toplumsal ilişkilerin kopması (duygusal ve maddi destek eksikliği), maddi açıdan problemler (kira veya uygun ev bulamama) ve sonrasında evden veya barındığı kurumdan çıkarılma gibi durumlar da evsizlik nedenleri oluyor.”  

Yaşlı bireylere yönelik toplumsal tutumların da önemli bir sorun hâline geldiğini belirten Göksel, toplumdaki algıya dikkat çekerek “Yaşlı bireyler günümüzde bilgisiz, işe yaramaz, geri kafalı, monoton, muhafazakâr, fiziksel açıdan eksik kişiler olarak damgalanıyor.” dedi ve devam etti:  “Yaşlı bireylerin psikososyal ve fiziksel gereksinimleriyse yeni yeni fark edilerek yaşlılara yönelik sunulan hizmetler artmaya başladı. Birçok yaşlı, aile sistemi içerisindeki üyelerini kaybetmiş ve maddi olarak daha zayıf duruma gelmiş durumda. Genellikle yetersiz konut, gıda, depresyon ve diğer duygusal sorunlarla mücadele ettikleri de görülüyor. Bu yaşlılık sorunları sıklıkla yaşlı evsizliğini de etkiliyor. Yaşlı bireylerin yaşlanma dönemlerinde ekonomik, sağlık, toplumsal ve psikolojik olanaklardan yoksun bırakılmaları yaşlı evsizliğinin artmasına neden oluyor. Ailede yaşanan kayıplar, çatışmalar, fiziksel hastalıklar sebebiyle sokağa atılma, kira borçları, ihmal, istismar, ilişkilerin kopması, yaşlı bireyler için pek çok zorlayıcı durum yaratıyor. 

Bunların yanı sıra yaşlı evsiz bireylerin sosyal güvenlikleri, gelir seviyeleri ve sosyal yardımlara ulaşmaları diğer evsiz gruplara kıyasla daha yüksek. Yoksulluk sınırının altında kalan yaşlılar, konut ve gıda bulma konusunda daha çok sorun yaşıyorlar. Sokakta kaldıkları süre boyunca yaşlı evsizler daha ağır sağlık problemleriyle karşılaşabiliyor. Bu yüzden yaşlı evsiz bireylerin erken ölüm riskinin daha yüksek olması da kaçınılmaz bir durum. Yaşlı evsiz bireyler; işsizlik, düşük gelir, eş kaybı gibi sorunlarla daha sık karşılaşıyor. Ciddi fiziksel ve psikolojik rahatsızlıkları olan yaşlılar, gereksinimlerini gidermek için diğer insanlara daha fazla bağımlı. Yaşlı evsiz bireylerde bedensel ve zihinsel hastalıklar daha sıklıkla görülmekte ve günlük temel gereksinimlerine ulaşmada hareket yeteneği kısıtlı.” 

Bu sorunların çözümü için neler yapılabilir diye sorduğumuzda Tufan Fırat Göksel çözüm adımlarını şu şekilde sıraladı:  “Öncelikle Sosyal Güvenlik Sisteminin güçlendirilmesi gerekir. Emekli aylıklarının artırılması ve sosyal güvenlik kapsamının genişletilmesi, yaşlı yoksulluğunu azaltmada önemli bir adımdır. Bunun yanında istihdam politikaları büyük önem taşıyor. Yaşlıların işgücü piyasasına katılımını kolaylaştıracak politikalar geliştirilmeli ve yaşlı istihdamını teşvik eden programlar hayata geçirilmelidir. Toplumda yaşlılık ve yoksulluk konusundaki farkındalığın artırılması, çözüm bulmak için daha geniş tabanlı bir bilinçlenme sağlayabilir. Yaşlı bireylerin karşılaştığı ayrımcılıklarla mücadele edilerek, yaşlıların toplumda daha aktif ve bağımsız bir yaşam sürdürmeleri desteklenmelidir. Son olarak yaşlıların sosyal hizmetlere erişimini kolaylaştıracak, yaşam kalitelerini artıracak hizmetlerin geliştirilmesi gerekmektedir.”

Bu konudaki uygulamalarda nelerin yapılması gerektiği yönündeki sorumuzu ise Göksel şöyle yanıtladı:

“İzmir’de kamuya ait huzurevi ve rehabilitasyon merkezlerinin toplam kapasitesi 1755 iken sıra bekleyen yaşlı sayısı 7590. İzmir Büyükşehir Belediyesi Huzurevi kapasitesi 425 iken sıra bekleyen yaşlı sayısı 2114. Bu sayılara, odanın çeşidine göre minimum 5 ila 15 yıl bekleme süresi olduğu geribildirimi verildiği halde bu süreci bilerek başvuran kişiler dâhildir. Evsiz erkeklerin kaldığı İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı konuk evinde son 10 yılda 60 yaş üstü başvuran sayısı 12 kat artmıştır. Yakın zamanda kapsayıcı konut öncelikli evde bakım evde sağlık ağırlıklı koruyucu önleyici sosyal hizmet modelleri geliştiremezsek evsiz yaşlıları daha sık görmeye başlayacağız. Akut sorunlara özgü ihtisas barınma merkezlerinin bulunmaması yerel yönetimleri için acil çözüm üretilmesi gereken sorunların başında gelmektedir.”

“Erdemli Bir Mala Sahip Olmayan Herkes Evsizdir”

Açlık ve yoksulluk sınırı açıklandı: Enflasyon arttıkça ücretler eriyor…

 

“Sanayisizleşme, Konut Siyaseti, Orta Sınıf” Yazarı Funda Sönmez Öğütle’yle Söyleşi

Bu Kadar Konut Varken Neden Barınamıyoruz?

Kent Konseyleri ve Kent Hakkı Üzerine Öneriler