“Türkiye’de kadın voleybolunun dünü, bugünü, geleceği ve voleybolda bayrak değişimi nasıl oluyor?” konulu haber dosyamızda, ülkemizde voleybolda devrî daim için atılan adımları, son yıllarda voleybolda, A Milli Voleybol Takımı’nın diğer tabiriyle Filenin Sultanları’nın dünya şampiyonlukları ve büyük başarılarının topluma yansımalarını mercek altına aldık. Ayrıca kız çocuklarının ve gençlerinin spora yönlendirilmesinin önemini, kadının genel olarak spor mecrasında ve spesifik olarak da voleybolda sunumunu, maruz kaldığı cinsiyet eşitsizliklerini değerlendirdik.
Ülkemizin kadın voleybol tarihinde unutulmaz başarılara imza atan Eski Milli Voleybolcu, Türkiye A Milli Voleybol Takımı eski kaptanı, Milli Olimpiyat Komitesi Yönetim Kurulu Üyesi, Avrupa Olimpiyat Komitelerinde Komisyon Üyesi, Marmara Üniversitesi Spor Bilimler Fakültesi Antrenörlük Eğitimi Bölümü Öğretim Görevlisi Esra Gümüş Kırıcı ile voleybolumuzun dününü ve bugününü, dünyada zirveye tırmanan voleybolumuza yapılan kamusal destekler üzerine konuştuk.
Türkiye’de voleybol alanına verilen kamu desteği ve kız çocuklarının, gençlerinin voleybola, spora yönlendirilmesinin önemi, ailelerin bu konuda bilinçlendirilmesi ve sporda toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili de Türk Kadınlar Birliği (TKB) İzmir Şube Başkanı Sevtap Şirin’le konuştuk.
Son olarak ülkemizde spor alanında kamusal ve yerel sorumluluklar üzerine Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi’nde “Türkiye’de Yerel Yönetimler Çerçevesinde Spor Politikalarının Değerlendirilmesi” konulu bir makale yayımlayan Bartın Üniversitesi Ulus Meslek Yüksekokulu Büro Hizmetleri ve Sekreterlik Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Erdal Güler ve Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Murat Yaman‘la mevcut spor politikalarını konuştuk.
“TÜRKİYE’DE VOLEYBOLUN GELDİĞİ NOKTAYA ŞAHİT OLMAK GURUR VERİCİ”
Eski Milli Kadın Voleybolcu Esra Gümüş Kırıcı, 2018 yılından bu yana öğretim görevlisi olarak voleybol camiasına yeni antrenörler kazandırıyor. Senelerce elde ettiği mesleki birikimini, uygulama ve teorik olarak yeni kuşaklara aktarıyor.
Türkiye’de voleybolun dünü ve bugününe ilişkin değerlendirmesini istediğimiz Gümüş, ülkemizde kadın voleybolunun zaman içerisinde inanılmaz bir yol kat ettiğini ve dünyanın zirvesine yerleştiğini söyleyerek devam etti: “Ben de aslında şu anki gelinmiş noktada yeni kapılar açılacak olan jenerasyonun da bir parçasıyım. Ankara’daki Avrupa Şampiyonası’nda elde ettiğimiz ikincilik sayesinde voleybolda yeni kapılar açıldı. Daha önce gidemediğimiz Dünya Şampiyonaları, Dünya Kupası, Dünya Grand Prix gibi turnuvalara katılmaya başladık. Örneğin ilk defa benim de kaptanlığını yaptığım, Londra Olimpiyat Oyunları’na katılmıştık. Oralardan bugünlere gelinen noktaya şahit olmak gerçekten çok gurur verici. Biz de bayrağı ablalarımızdan almıştık. Filenin Sultanları’na emanet ettik. Onlar da görevlerini layıkıyla yaptılar ve şu anki gelinen nokta inanılmaz. Ve bana göre voleybolda çok istikrarlı bir şekilde yol katedildi. Tabii ki de takımların inişli çıkışlı zamanları olur ama voleybolda çok fazla düşüşler ve çok istikrarsız bir zaman olmadı. Her zaman Türk voleybolu spor camiasının odak noktasındaydı. Şimdi de bunun meyvelerini, bu jenerasyonla da çok güzel bir şekilde aldık.”
“KARAR MEKANİZMALARI DAHA ÇOK DESTEK OLMALI”
Voleybol ve diğer spor alanlarında kamu otoritesi başta olmak üzere sağlanan destekler, imkanlar, başarıya hak ettiği değer ve yatırımın yapılıp yapılmadığı konusunda sorumuzu yanıtlayan Gümüş, “Şimdiye kadar kendisini yetiştirmiş, belli bir seviyeye getirmiş voleybolcularımızın kariyer sonrası planlamalarını kendileri yapmaları gerekiyor. Kendileri diyorum çünkü bir karar verip sonrasında ne yapacaklarına kendileri, kendi karakteristik özelliklerine göre yönlendirmeleri gerekiyor. Bu anlamda da karar mekanizmalarının kesinlikle bu sporculara destek olması gerekiyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın vakıf üniversiteleri ile yaptığı bir protokol var. Milli sporculara kontenjan ayrılıyor ve istedikleri bazı bölümlerde eğitim almaları imkânı sağlanıyor. Sporculara da fedakârlık yapmak düşüyor. Çünkü eğitim ve sporu birlikte götürmek çok kolay bir şey değil ama imkânsız da değil. Bunu yapabilen sporcular da var. Bunlardan birisi de bendim. Tavsiyem, eğitimlerini tamamlamaları yönündedir. Çünkü profesyonellik bir yere kadar, bittiği zaman mutlaka bu birikimlerini, eğitimlerini kullanacaklardır. Bunun dışında Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi olimpik, başarılı ve gelecek vadeden sporculara ücretsiz dil kursu imkânı veriliyor. Ancak bu desteklerin artması gereklidir. Karar mekanizmalarının daha fazla fırsatlar tanıyabiliyor olması lazım” vurgusu yaptı.
“VOLEYBOLDA BAYRAK DEĞİŞİMİ İSTİKRARDAN GEÇİYOR”
Türk voleybolunun geldiği noktada istikrarlı olunduğuna işaret eden Esra Gümüş şunları söyledi: “Sürekli olarak alt yapıdan yetişmiş oyuncuların A takımlarına kazandırılması gereklidir. Günümüzde de potansiyel kadrolar yetişiyor ve lokomotif takımlarımız hem alt yapılarına yatırım yapıyorlar hem de altyapılarından çıkan sporculara A takımlarında yer vermeye çalışıyorlar. Böyle olunca da hem Milli Takım’da alt yapılarda başarılar veriliyor hem de mevcut A Milli Takım’a da sporcu yetişiyor. Bu tabi ki bir devrî daim işidir. İstikrarlı bir şekilde yürütülmesi de Federasyon ile kulüplerin iş birliği sayesinde olur. Alt yapıdan gelen oyuncular tabi ki de var. Ama bu bir de jenerasyon işidir. Yeni jenerasyon ile eski jenerasyonun entegrasyonunun iyi yapılması gerekmektedir. Bunu da şimdiye kadar Türk Kadın Voleybolu alanında iyi yaptığımızı düşünüyorum ki dünyanın zirvesine oturduk. Gelen antrenörlerin de katkısı önemlidir. A Milli Takım’daki antrenörlerin büyük çoğunluğu yabancı ama alt yapıdan gelen oyuncuları da iyi seçip A takımının içine adapte edebiliyorlar.”
“AİLELERİN BAŞARI HIRSI PSİKOLOJİK BASKI YARATIYOR”
Voleybolun çok popüler bir spor haline dönüşmesi ile ailelerin çocuklarının ellerinden tutup spor okullarını dolaştıklarına şahit olduğunu söyleyen Gümüş, ailelere önerilerde ve uyarılarda bulundu.
Esra Gümüş voleybol alanında çocuklarına eğitim aldırmayı düşünmeyi planlayan ailelerin, okul seçiminde dikkatli olmasını belirterek şunları söyledi: “Çok fazla spor okulu var ve bunların arasında ticari amaç güden okullar da var. Bu ayrımın iyi yapılması gerekir. Tabii ki de her spor okulu ticari bir amaç güder ama voleybola kazanım sağlayan kulüpleri seçmeleri ve araştırmalarını öneriyorum. Veliler artık çocuklarından çok daha fazla sporda başarılı olma hırsı var. Bu hırs bazen çocuklar için ters tepebiliyor. Bu nedenle biraz daha geride durarak, çocuklarına destek olarak çocuklarını spora yönlendirip, çocuklarının arkalarında dayanak olmalılar. Çok da rekabetçi bir tavır almamalarını öneriyorum. Çoğu çocuk aileleri yüzünden profesyonel olabilecekken olamayacak hale geliyor. Çünkü bu onlar üzerinde psikolojik bir baskı yaratıyor. Ailelerin buna dikkat etmeleri gerekiyor. Başarıda da başarısızlıkta da destek olsunlar.”
TKB İZMİR: “KADINLAR SPORUN HER DÜZEYİNDE EŞİTSİZLİKLERLE KARŞILAŞMAKTADIR!”
Kız çocuklarının, genç kızların voleybol ve benzeri spor dallarına eğilimleri, alanda ilerlemek isteyenlerin karşılaştıkları mağduriyetler, engellenmeler var mıdır bağlamında görüşünü aldığımız Türk Kadınlar Birliği (TKB) İzmir Şube Başkanı Sevtap Şirin, sporda toplumsal cinsiyet eşitliği, kızların/kadınların ve oğlanların/erkeklerin tüm eşit hak, fırsat ve olanaklara sahip olmaları konusunda değerlendirmelerini sundu.
Şirin, “Sporun her düzeyinde ve her rolünde kadınlar haklara ve fırsatlara erişimde pek çok engel ve eşitsizlikle karşılaşmaktadır. Spor temel bir insan hakkıdır ve bütün kadınlar ve kız çocuklarının, spor ile ilgili her türlü branşa erkekler ve oğlan çocuklarıyla eşit düzeyde katılma ve eşit muamele görme hakkı vardır” dedi.
“VOLEYBOLCU KADINLAR DA YILDIRMA VE TACİZE MARUZ KALMAKTADIR”
Geleneksel toplumsal cinsiyet rollerinin ve erkek egemenliğinin sporda da geçerli olduğunun gözlendiğine dikkat çeken Şirin şunları söyledi: “Türkiye’de voleybolda yaşanan başarılara baktığımızda; voleybolcu olmak, ekonomik özgürlük ve kamusal görünürlük bağlamında kadınların toplumsal kimlik ve statülerini olumlu yönde etkilese de kadınları ev içi rollerde ataerkil yapının hiyerarşisinden özgürleştirememektedir. Voleybolcu kadınların da sıklıkla antrenör ve yönetici kaynaklı yıldırma ve taciz davranışlarına maruz kaldıkları gözlenmektedir.”
“ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERİN SADECE İMZACISIYIZ UYGULAMADA YOKUZ!”
Türkiye toplumunda kız çocuklarının spora yönelimi, profesyonelleşmesi noktasında kamu ve yerelin rolüne ilişkin olarak, “Spor yoluyla toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için, eğitim kurumlarını kullanmak çok önemlidir. Türkiye toplumsal cinsiyet eşitliğini güçlendirilmesi için hazırlanan farklı uluslararası sözleşmelerin paydaşı. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin imzaladığı sporda toplumsal cinsiyet eşitliği politikasına yönelik özel bir belge yok. Fakat imzaladığı toplumsal cinsiyet eşitliği normunun benimsendiği uluslararası sözleşmeler var. 2014 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Beden Eğitimi, Fiziksel Aktivite ve Spor Şartı ve 2010 tarihli Avrupa Konseyi Genişletilmiş Kısmi Spor Anlaşması Kararı var. Bunların dışında, Türkiye’nin taraf olduğu spor ve beden eğitimini içeren iki kadın hakları belgesi var. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) gibi politika belgelerinin imzalanması, uygulamada karşılığını bulmuyor maalesef.”
“LİSANSLI SPORCU ORANINDA KADINLAR, ERKEKLERDEN YÜZDE 50 AZ!”
Kadınlar ve kız çocukların hayatın neredeyse her alanında büyük bir fırsat eşitsizliğine maruz kaldığını söyleyen Sevtap Şirin, “Eğitim, iş hayatı gibi pek çok alanda kadınlar eşit imkanlara erişmekte maalesef büyük zorluklar yaşıyor. Spor da bu alanlardan birisi. Spora katılımda kadınların oranı erkeklerin oranından oldukça düşük. Yapılan pek çok araştırma verileri, lisanslı sporcuların oranında kadınların erkek sporcu oranına göre yüzde 50’den daha az olduğunu gösteriyor. Spor, toplumun önemli bir sosyal kurumudur. Ve diğer kurumlar gibi toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin görüldüğü bir alandır. Sporu sadece sporculardan oluşan bir yapı olarak düşünmek yanlış olur. Antrenörü, yöneticisi, teknik personeli, spor medyası, spor endüstrisi, taraftarları gibi çok paydaşın yer aldığı büyük bir yapıdır. Bu haliyle kitleleri etkileme gücüne de sahiptir. Bu gücü, sporda ve spor yoluyla toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için kullanmak çok önemlidir” dedi.
Kız çocuk sahibi ailelere seslenen Sevtap Şirin, “Ailelerin kız çocuklarına, sporun her alanında yer alabileceklerini anlatmaları, bilinçlendirmeleri ve onları bu konuda desteklemeleri çok önemli” vurgusunda bulundu.
MEDYADA KADIN VOLEYBOLCULARIN SUNUMU ELEŞTİRİSİ
Günümüz spor medyasında toplumumuzda başarılarıyla kendilerinden söz ettirmekte olan voleybolcu kadınların, “Filenin Sultanları” kimliği altında topluma örnek Türk kadını imajıyla sunulduğuna işaret eden Şirin şunları kaydetti: “Olumlu ve kadın sporculara yüksek statü atfeden bu tip bir yakıştırma, bir başka yönüyle değerlendirildiğinde toplumsal cinsiyete özgü rollerin bir sosyal kurum olarak sporda/voleybolda tekrarlandığını göstermektedir. Kadın ve kız çocuklarının maruz bırakıldığı fırsat eşitsizliğinin ortadan kaldırılabilmesi için Anayasa’nın yanı sıra imzalanan bazı uluslararası sözleşmeler de bulunuyor. Türkiye’nin de taraf olduğu bu metinler kadın ve kız çocukların spora katılımını destekleyici nitelikte. Bu çerçevede Türkiye, 1985 yılında imzaladığı Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW) ile kadın haklarının güvence altına alınmasını, geliştirilmesini, kadına yönelik ayrımcılığın tüm biçimlerini engellemeyi taahhüt etmişti. Yine 1995 yılında kabul edilen Pekin Deklarasyonu ile eğitimde kadınlarla erkeklere eşit davranılması ve eğitime eşit bir şekilde erişim sağlanması güvence altına alınmıştı. Fakat spor eğitimlerinde eşit imkanlar tanınmadığı Sporda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği İzleme Raporu’nda da belirtiliyor.”
AKADEMİSYENLERDEN SPOR POLİTİKALARINDA KAMU VE YEREL İŞ BİRLİĞİ VURGUSU!
Ülkemizde spor alanında kamusal ve yerel sorumluluklar üzerine Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi’nde “Türkiye’de Yerel Yönetimler Çerçevesinde Spor Politikalarının Değerlendirilmesi” konulu bir makale yayımlayan Bartın Üniversitesi Ulus Meslek Yüksekokulu Büro Hizmetleri ve Sekreterlik Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Erdal Güler ve Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Murat Yaman, “Günümüzde spor hizmetleri, devletlerin ekonomik, kültürel, siyasal ve eğitsel açılardan dikkatini çekmiş, kamu yararı niteliği ile kamu politikasının bir alt dalı olarak gelişme göstermiştir. Spor politikası, sporun kitlelere ulaştırılması, niteliğinin geliştirilmesi ve uygulanması ile geleceğe yönelik ilkeler bütünüdür. Türkiye’de,spor politikaları daha çok merkeziyetçi yönetim anlayışı kapsamında yerine getirilmektedir. Ayrıca 1982 Anayasasının 59. maddesi yerel yönetimleri spor politikalarının uygulanması hususunda yetkili ve sorumlu kılmıştır. Yerel yönetimler, yerel halkın talep ve ihtiyaçlarına hızlı şekilde yanıt verebilmektedir. Bu bağlamda, spor hizmetlerini kitlelere ulaştırması, herkes için spor ilkesini hayata geçirmesi, sağlıklı ve huzurlu bireylerin yetiştirilmesinde en uygun kurumların başında gelmektedir” diyor.
Türkiye’de spor politikalarının yerel yönetim boyutuyla ilişkisini ve yerel yönetimlerin sunduğu spor hizmetlerinin içeriğini inceleyen Prof. Dr. Yaman ve Dr. Güler, yerel yönetim ve spor hizmetlerini ele alan çalışmaların incelenmesi ile alandaki çalışmaların sınırlılığı, yerel yönetim ile spor politikalarının uygulanmasındaki sorunları belirleyerek çözüm önerilere odaklanıyor.
Yerel yönetimlerin, spor hizmetlerini yerel halkın talepleri doğrultusunda nitelikli şekilde ulaştırmak amacıyla yeniden yapılanmaya ihtiyacı olduğuna dikkat çeken akademisyenler, bu nedenle spor uzmanı personelin yerel yönetimlerde istihdamı genişletilerek yerel halkın spor hizmetlerinden daha iyi yararlanabilmesi için merkezi ve yerel yönetim ile diğer kamu kurum ve kuruluşları arasında iş birliğine ihtiyacı bulunduğuna dikkat çekiyor.
“BÜTÇEDEN PAY AYRILMALIDIR”
Makalenin sonuç bölümünde Yaman ve Güler, spor hizmetlerinin, yerel yönetimler açısından gittikçe önem kazanan kamu yararı niteliğindeki hizmetlerden biri olmaya başladığına ve Türkiye’de spor hizmetleri merkezi yönetim düzeyinde gerçekleşse de halka en yakın kuruluşlar olarak yerel yönetimlerin, yöre halkının ihtiyaçları doğrultusunda spor hizmetlerinin halka ulaştırılması ve yaygınlaştırılması açısından anayasa ve yasalar çerçevesinde yetkili ve sorumlu kılındığına işaret ediyor.
Prof. Dr. Yaman ve Dr. Güler şunları aktarıyor: “Ancak Türk sporunun geliştirilmesi, desteklenmesi ve erişilebilirliğin sağlanması için yerel yönetimlerin öncülüğünde yeniden yapılanma ihtiyacı vardır. Yerel yönetim ve spor yönetimi ilişkisine bakıldığında, il özel idarelerinin ve belediyelerin mevzuattan kaynaklı önemli görev ve sorumlulukları bulunmaktadır. İl Özel idareleri de temel öğretim ve ortaöğretim kurumlarına spor salonu yapımı, amatör sporların geliştirilmesini sağlamak gibi kamu hizmetleri sunarken belediyelerle koordinasyon ve iş birliğinin sağlanması gerekmektedir. 1982 Anayasası 127. Maddesi’nde yerel yönetimlere, görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlandığı belirtilmiştir. Ancak yerel yönetimlerin, kanunlardaki yetki ve sorumluluğu uygulamak için kaynak sorunu yaşadığı bilinmektedir, bu nedenle spor faaliyetlerini gerçekleştirmek amacıyla bütçeden pay ayrılmalı ve artırılmalıdır. Belediyelerin daha çok spor faaliyetlerinin, yeşil alan veya rekreasyon düzenlemesine, performansa dayalı branşlarla sınırlı çerçevede yaklaştığı görülmüş, spora hak ettiği değer verilmemiştir. Sporun yaygınlaştırılması ve spor politikalarının yerelde uygulanmasının teşvik edilmesi amacıyla yerel yönetimler ödüllendirilebilir.”
“DAHA FAZLA ÇABA VE POLİTİKAYA İHTİYAÇ VAR”
“Yerel yönetimlerin performans sporuna, elit sporuna yönelik yatırımları fazla olduğu görülürken herkes için spor ilkesinden yola çıkarak spor sahalarının, yüzme havuzlarının, rekreasyon alanlarının geliştirilmesi gibi tesisleşmeye yönelik projeleri gerçekleştirmeleri ve sayılarını artırmaları gerekmektedir” diyen Murat Yaman ve Erdal Güler, şu tespitlerde bulunuyor: “Yerel yönetimlerde, spor hizmetlerine ilişkin uzman personelin istihdamının yetersiz kaldığı görülebilir. Belediyelerin, spor tesisleri ve spor projeleri ile ilgili sayıları istenen düzeye ulaşmamıştır. Bu nedenle spor yöneticiliği, beden eğitimi veya antrenörlük, rekreasyon bölümü mezunlarının belediyelerdeki istihdam sayısı artırılmalıdır. Belediyelerde spor faaliyetleri ile ilgili doğrudan örgütsel birimler kurulmalıdır. Bazı belediyelerde spor faaliyetleri, sosyo-kültürel faaliyet kapsamında değerlendirilirken, bazı büyükşehir belediyelerinde gençlik ve spor daire başkanlıkları şeklinde birimler oluşturulmuştur. Ancak her ne kadar bu tür birimler oluşturulsa da politika oluşturma kapsamında bu organlar yeterli olmamaktadır. Yerel yönetimlerin halka en yakın kuruluşlar olarak spor faaliyetlerinin halka ulaştırılması veya bu tür spor bilincinin yaygınlaştırılması hususunda halkla arasında mesafe olduğu görülmektedir. Yerel yönetimlerin, vatandaşlarımıza spor hizmetlerini ulaştırması veya bilgilendirilmesi amacıyla daha fazla çabaya ve politikalara ihtiyacı olduğu söylenebilir.”
Büyükşehir belediyelerinde gençlik ve spor hizmetleri ile ilgili ihtisas komisyonlarının oluşturulmasının zorunlu olduğunun altını çizen Yaman ve Güler, diğer belediyelere böyle bir sorumluluğun verilmediğini belirterek şu şekilde ifadelerine son veriyor: “Dolayısıyla diğer belediyelerin de spor faaliyetlerine gereken önemi vermesi için böyle bir zorunluluk getirilebilir. Belediyeler, spor tesislerinin yatırımlarına karar verirken gençlik ve spor il müdürlüğü, milli eğitim müdürlüğü başta olmak üzere yereldeki ilgili kurum ve kuruluşlar ile işbirliği ve koordinasyonu sağlamalıdırlar.”