Ege Barış ve İletişim Derneği ve Bornova Belediyesi iş birliğiyle Bornova Belediyesi Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde “Ortadoğu ve Akdeniz Ekseni’nden Dünyaya Bakış” başlıklı bir panel gerçekleştirildi.
Panelde moderasyonu Ege Barış ve İletişim Derneği Genel Sekreteri Zeki Gül yaparken dış politika yazarı, gazeteci İbrahim Varlı ve siyaset bilimci Prof. Dr. Ayşen Uysal konuşmacı olarak yer aldı.
Giriş konuşmasını yapan 26. Dönem İzmir milletvekili ve Ege Barış ve İletişim Derneği Başkanı Zeynep Altıok Akatlı, “Kendi bölgemizden, Ege’den başlayarak dünyada yükselen otoriterleşmeye, gericiliğe ve kadın düşmanlığına karşı barış talebiyle mücadele edeceğiz” dedi.
Barış kelimesine ve barış talebine yüklenen anlamın, sınır ötesi operasyonlara isim ve çeşitli güç savaşlarına aparat olarak kullanıldığını belirten Akatlı, barış kavramının insanlık ve insanlığın geleceği için değil çıkar odaklı grupların amaçları için kullanıldığını vurguladı.
“DEĞİŞTİRMEYE MECBURUZ”
Toplumların ve devletlerin dünya barışını yükseltmesi gerektiğini ancak durumun tam tersi şekilde ilerlediğini belirten Akatlı, “Bu barış, sermayeyle ve neoliberalizmle uzlaşarak değil, mücadele edilerek sağlanabilir” dedi.
Ege’de ve Akdeniz’de barışı yaygınlaştırmaya çalışacaklarını sözlerine ekleyen Akatlı, “Bunun için Suriye’de, Gazze’de ve bölge genelinde yaşananları anlamaya ve neoliberal düzeni değiştirmeye mecburuz” dedi.Bölgesel olarak süren barış mücadelesinin tüm dünyada toplumsal barışla kucaklaşmasının, eşit ve adil bir gelecek için tek seçenek olduğunu vurgulayan Akatlı, “Bunu sağlayana dek mücadelemizi sürdüreceğiz” diyerek sözlerini sonlandırdı.
“ÇATIŞMA VE KRİZ DİNAMİKLERİ HAREKETE GEÇTİ”
“Gazze Krizinin İç ve Dış Siyasete Etkileri” başlıklı konuşmasına barış talebiyle birlikte eşitlik, kardeşlik ve adaletin en çok ihtiyaç duyulan kavramlar olduğunu belirterek başlayan dış politika yazarı ve gazeteci İbrahim Varlı, “Ancak son dönemde çok kaotik bir evreden geçiyoruz. Çatışma ve kriz dinamikleri harekete geçirilmiş durumda. Krizlerin biri bitmeden diğeri başlıyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk defa eş zamanlı bölgesel savaşların bulunduğu bir dönemden geçiyoruz” diyerek devam etti.
Bulunduğumuz bölgenin dışında, Asya-Pasifik bölgesinde de çok derin bir sıkışmanın olduğunu vurgulayan Varlı, “Çatışmaların her biri öyle görünmese de birbiriyle bağıntılı. Dünya genelinde büyük bir askeri ve lojistik yığılma var. Dünya küresel kapitalist/emperyalist sistemi krizde ve tıpkı 100 yıl öncesinde olduğu gibi yeni bir bölüşüm paylaşım kavgası veriliyor” dedi.
Çin’in yükselen bir güç olarak ön plana çıktığını ve ABD hegemonyasını tehdit ettiğini belirten Varlı, “1960’larda ABD küresel ekonominin büyük bir kısmını karşılıyordu ancak şu anda bu pay yüzde 16-18 arasında değişiyor. Dolayısıyla bir güç savaşına şahit oluyoruz. Bu güç savaşının tezahürünü kimi yerlerde sıcak çatışmaya dönüşmüş biçimde görüyoruz kimi yerlerde ise dönüşmek üzre olduğunu görüyoruz” dedi.
ABD’nin gerileyen ekonomik gücünün yanında siyasal anlamda bir zayıflama yaşadığını belirten Varlı, “Hâlâ dünyanın bir numaralı ekonomik ve hegemonik gücü olsa da ABD istediği gibi oyunlar kuramıyor. Irak ve Suriye’de istediği planı uygulayamamış durumda. Ancak çeşitli denemeler yapıyor. Örneğin, Rusya’da NATO duvarı örüldü, bir benzeri Asya-Pasifik’te Tayvan üzerinden Çin’e yapılmak isteniyor” dedi.
“NETENYAHU GAZZE’YE ÖLÜM YAĞDIRIYOR”
7 Ekim saldırıları öncesindeki müesses nizamın İsrail ile körfez ülkelerinin normalleşme süreci olduğunu ancak Hamas’ın operasyonunu adeta fırsata çeviren Netenyahu’nun Gazze’ye ölüm yağdırdığını belirten Varlı, “İran Ortadoğu’da Filistin davasını fiili olarak savunan ülkelerden biri olarak ön plana çıkıyor. Ancak Molla rejimi hiçbir zaman anti-emperyalist ya da anti-Amerikancı olmadı. Bu rejim kendi halkına zulmeden dünyanın en kirli rejimlerinden biridir” dedi.
Bindiği helikopterin düşmesi sonucu İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin yaşamını yitirmesinin İran’da “kaza” olarak değerlendirildiğini sıcak bir bilgi olarak sözlerine ekleyen Varlı, “Reisi, İran gibi muhafazakâr bir ülkede muhafazakâr kanadın bir numaralı temsilcisiydi. Sert bir rejim oluşturulması bağlamında önemli görevler üstlendi. Reisi’nin gitmesi çeşitli spekülasyonları beraberinde getirecek ve bu tartışmalar bir süre daha sürecek görünüyor. Reisi’nin gidişi Ortadoğu’daki meseleleri kökten değiştirmede de birtakım nüans farklılıkları oluşturacaktır. Bu tarz rejimlerde nüans farklılıkları da çok temel değişikliklere neden olabilmektedir” diyerek sözlerine devam etti.
“DAHA EŞİTLİKÇİ BİR YENİ DOĞABİLİR”
“Mevcut düzen krizlerle boğuşuyor, krizler kronikleşiyor ama yenisi de doğmuyor. Neoliberal ideologların da kabul ettiği gibi bu sistem ilerlemiyor. Buradan daha eşitlikçi yeni doğabilir ama aynı zamanda bir faşizm de çıkabilir. Bir dip dalga geliyor, yabancı düşmanlığından beslenen, kadın ve öteki karşıtı, yani öfkeyi başka yöne evrilten bir dip dalga geliyor yine de buna rağmen umutlanmak için sebepler de var. Yılgınlığa kapılmadan mücadele etmeye ihtiyacımız var” diyerek sözlerini sonlandırdı.
“DÜNYA OTORİTER VİRAJLARDAN GEÇİYOR”
“Otoriter Dönemeçler, Krizler ve Savaşlar Karşısında Toplumsal Direnişler” başlıklı konuşmasında dünyanın otoriter virajlardan geçtiğini ifade eden siyaset bilimci Prof. Dr. Ayşen Uysal, “Ancak ülkelerin kendi özgün dinamiklerine göre bu otoriter virajları dönüş hızı değişmektedir. 9. Yargı Paketi üzerinden önümüze gelmesi beklenen ‘etki ajanlığı’ suçlaması, Rusya ve Gürcistan örneğinde görüldüğü üzere devletlerin önüne geldi ve gelmeye devam edecek gibi görünüyor. Rusya’da muhaliflerin üzerinden adete dozerle geçildi, İran’da muhalifler bu bağlamda büyük problemler yaşıyor. Bunun yanında ABD ve Fransa gibi ülkelerde ‘ihtiyatlı vatandaş’ adı altında otoriter rejimlerle iş birliği ve muhbirlik yapacak yeni bir vatandaş profili yaratılmaya çalışıyor” dedi.
“Hukuk, bir toplum sözleşmesi olmaktan çıkmaya başlıyor” diyen Uysal, hukuka riayet eden hükümetlerin sayısının azaldığını, belirli kurum kültürüne sahip ülkelerde bu durumun yavaş yavaş gerçekleştiğini ama kurumların içinin boşaltıldığı ülkelerde daha hızlı ilerlediğini belirtti.
“AYRIMCILIK ARTIYOR”
Bölgesel savaşlar ve çeşitli faktörler nedeniyle Avrupa’ya göçün arttığını ve Avrupa’da göçmen karşıtlığının yükseldiğini belirten Uysal, “İngiltere Afrika’daki devletlerle toprak anlaşmaları yapıyor. İngiltere’ye iltica edip kendinizi Mozambik’te bulabilirsiniz. Artık bu politikalar için ‘sert’ ifadesini kullanmak güçleşiyor, bu politikalar gayriinsanidir” dedi.
Tüm yaşanan karanlık tabloya rağmen Avrupa’da örgütlü çiftçi eylemlerinden Filistin’e destek eylemlerine değin pek çok direniş örneği yaşandığını ifade eden Uysal, “Polis kampüslere giriyor evet doğru ama öğrencilerin ve akademisyenlerin dayanışma örneklerini görebiliyoruz. Bu örnekler çoğalmalı” diyerek sözlerini sonlandırdı.