Üniversitelerde bahar döneminin sona ermesine sayılı günler kalırken bu yıl mezun olacak öğrenciler iş bulma mücadelesi içinde. TÜİK’in verilerine göre Mart ayında yüzde 24,1 olan geniş tanımlı işsizlik oranı üniversite öğrencilerinin büyük bir gelecek kaygısı yaşamalarına neden oluyor. Bu oran her geçen gün artarken yeni mezunlar için iş imkânlarının nicelik olarak değil nitelik olarak da iyileştirilmesi şart. Türkiye şartlarında çözüm yalnızca iş bulmak değil. Geçtiğimiz yıl TÜİK tarafından yayınlanan Yüksek İstihdam Göstergeleri 2022 Raporu’na göre Türkiye’de üniversite mezunlarının istihdam oranı yüzde 71,7. 2021 yılında yüzde 71,1 olan bu oran bir yılda sadece yüzde 0,6 artış gösterebildi. Bir diğer önemli istatistik ise lisans mezunu öğrencilerin iş bulma süresi 2021 yılında 13,6 ay iken 2022 yılında 13,9 olması. Kısacası hayata yeni atılan gençler ortalama bir yılı aşkın bir süre iş arama süreci yaşıyor.
ÇÖZÜM: MERKEZİ HÜKÜMET PLANLAMASI
“Yeni mezun ve iş bulmakta zorlanan üniversite öğrencileri için yerel yönetimlerin yapabilecekleri sınırlı” diyerek sözlerine başlayan Eğitim Sen İzmir Şubesi üyesi Ümit Akıncı, “Sonuçta tüm planlamalar merkezi hükümetin çalışmalarıyla yapılıyor. Yerel yönetimler iş ve işçi bulma kurumu benzeri farklı imkanlar yaratabilir ancak bunlarda sınırlı sayıda çözüme kavuşur. Burada çözümün ilk noktası merkezi hükümetin yapacağı bir planlama. Bugün hükümet ve bakanlıklar ne kadar öğretmene ne kadar avukata ne kadar doktora ihtiyaç olduğuna dair doğru planlamalar yaparak bu işe başlayabilirler. Bugün hükümetler beş yıllık planlamalar yapsa dahi burada daha somut adımlar atılması gerekiyor. Emek ihtiyacının belirlenmesi şart. Burada sistem üniversitedeki bölümün kaç öğrenciye ihtiyaç olduğunu üniversite yönetimine bildirmesiyle başlıyor. Yönetim bunu YÖK’e bildiriyor ardından YÖK, ÖSYM’ye bildiriyor. ÖSYM’de ona göre bir kontenjan listesi yayınlıyor. Ancak ilk basamakta hukuk fakültesi 50 öğrenciye ihtiyacım var dese bile YÖK burada bu sayıyı artırıyor. Çünkü 22 yıldır iktidar olan merkezi hükümetin buradaki amacı nicelikler üzerinden yürüyen bir başarı göstergesi. Bu planlama sadece kamuda değil özel sektörde de yapılabilir. Merkezi hükümet dolaylı yoldan olsa da özel sektör hakkında da bilgilere sahip ve buna göre hareket edebilir” diye konuştu.
“EMEĞİN SÖMÜRÜSÜNDEN UZAK”
Mezun olmuş ancak hiçbir deneyime sahip olmayan üniversite öğrencilerinin karşılaştıkları iş ilanlarındaki istenen niteliklerle ilgili olarak da konuşan Akıncı, “Üniversitelerde staj adı altında o tecrübeyi çok zayıf bile olsa kazanabilecekleri bir mekanizma var. Ancak bu mekanizmanın güçlendirilmesi gerekiyor. Bugün iş verenler yeni mezunlara kitap bilgisine sahip bir birey olarak bakıyor. Bu tarz çalışmalar güçlendirilirken emeğin sömürüsünden de uzak bir şekilde bunların yapılması lazım. Özellikle bugün meslek liselerinde görüyoruz ki öğrencilere karşı kuralsız bir şekilde uygulanan staj mekanizması var. Bunun önlenmesi lazım. Yarının iş insanlarını, doktorlarını, avukatlarını sömürüye tabi tutmadan onlara iş öğretmememiz ve tecrübe kazandırmamız lazım” dedi.
“İŞVERENİN ELİ, MEZUNDAN GÜÇLÜ”
İlk işine giren yeni mezunun asgari ücretle yaşadığı hayat mücadelesine de değinen Akıncı, “Asgari ücretlendirilmenin temelinde çok sayıda mezunun olması ve o alandaki iş imkanın az olması yatıyor. Burada çok ciddi bir ücret baskısı var. İşveren ‘dışarda başka mezunlar’ var gözüyle bakıyor. Sağlıklı bir planlama olsaydı bu olmazdı. Ne yazık ki hem ekonomik anlamda hem de planlama anlamında burada işverenin eli yeni mezundan daha güçlü” ifadelerini kullandı.
“UZUN SÜRE İŞ ARADIM”
2023 yılının haziran ayında mezun olarak sektöre atıldığını belirten Diyetisyen Helin Yıldız. “Dört senelik eğitim hayatım boyunca birçok eğitime katıldım, birden fazla gönüllü staj gerçekleştirdim. Dört senelik süre zarfında kendimi geliştirmek adına çok fazla yol kat ettim. Fakat mezun olduğumda uzun bir süre iş aradım. Yaklaşık olarak yedi sekiz aylık bir süreci geride bıraktım. Bu süreçte insan ekonomik kaygılarıyla beraber çok zor bir mental süreçten geçiyor. Bu sınav aynı zamanda sosyal ilişkileri de derinden etkiliyor” açıklamalarında bulundu.
“KAMUDA ÇALIŞMA ARZUSU”
Bu bölümü sağlık bilimlerinin ölmeyecek bir sektör olmasından yola çıkarak seçtiğinin altını çizen Yıldız, “Şu an her sektör için kendi içinde büyük bir yozlaşmayla karşı karşıya olduğunu söyleyebiliriz. Bu kuşak yaşadığı gelecek kaygısını, para kazanma ihtimalin yüksek olduğu güzergâha doğru değiştiriyor. Birçok genç okuduğu bölümle alakası olmayan işler yapıyor. MEB 20 bin öğretmen ataması yapacağını duyurdu. Bu sayıdan binlerce fazla mezun var. Aynı şey diyetisyenler için de geçerli. Her sene farklı üniversitelerden birçok mezun kamuda çalışma arzusuyla hayata adım atıyor. Fakat beslenme ve diyatetik bölümü atamaları yok denecek kadar az.” ifadelerini kullandı.
“HAYALLERİNİZİ ON YIL ERTELİYORSUNUZ”
Kamuda çalışma ihtimallerinin yanında “kendi işinin sahibi olma” arzusunun Türkiye şartlarında zor olduğuna değinen Yıldız, “Bugün kendim için özel muayene açmak istesem yapacağım harcamaları düşünüyorum ve meşakkatli karar veriyorum. Şartlar o kadar zorlayıcı ki sizin o şartları zorlamanız, on yılınızı vermek anlamına geliyor. Bu yüzden hayallerimi on yıl erteleyecekmişim gibi duruyor” diye konuştu.
“STAJ BİLE TORPİLLİ”
Üniversitelerin staj ve iş imkânı anlamında farklı deneyimler sunduğunu ancak bunların öğrenci sayıları düşünüldüğü zaman yetersiz olduğunu söyleyen Yıldız, “Kurumlarda staj yapılsa da bunu bulmak bile zor olabiliyor. Okul farklı imkanlar yaratmaya çalışsa da sonuca ulşamıyor. Bir süre sonra öğrenci kendi imkanını kendi yaratmak için çabalıyor. Bu da eğer bir yetkili bir çevreniz, söz sahibi ‘aile dostlarınız’ yoksa çok zor. Torpil daha okurken önemli olabiliyor. İş hayatına gireceğiniz zaman ise torpilsiz bir işin olmadığını etrafımızdan sürekli duyuyoruz.” ifadelerini kullandı.
“YALNIZCA İŞ BULABİLECEK MİYİM KAYGISI DEĞİL!”
Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü son sınıf öğrencisi Hayrettin Giray Salgın, mezun olmadan başlayan iş arama süreçlerine değindi. Mezun olmadan başlayan bu sürecin oldukça sancılı olduğunu vurgulayan Salgın, “Üniversitenin ilk yıllarından beri süregelen ‘Mezun olunca ne olacak?’ sorusu son dönemlerde oldukça anlam kazandı. Sektörde staj döneminde başlayan bu süreç uzun yıllar boyunca devam ediyor. Mezun olduktan sonra uzunca bir dönem bir şey yapmama hâli beni oldukça korkutuyor. Öğrenciyken yapılan genel geçer işlerden sonra kendi alanınıza dair bir adım atmak istiyorsunuz. Bu sebeple de her şeyi daha fazla ciddiye almaya başlıyorsunuz. Özellikle bazı mesleklerde bu kaygı oldukça fazla. Sektörde belirli bir maaş aralığı var. İş bulmadan önce bu handikap da sizi karşılamış oluyor, yani yalnızca iş bulabilecek miyim kaygısı değil aynı zamanda iş bulsam da yeterince para kazabilecek miyim çıkmazına da giriyorsunuz.” ifadelerini kullandı.
“FARKLI SEKTÖRLER”
Uzun süre iş arama süreçlerinin genelde meslekten kopmakla sonuçlandığına da değinen Salgın, “Aynı bölümden mezun olduğum arkadaşlarımın çoğu uzun süre devam eden iş arama süreçleri olumsuz sonuçlandıktan sonra okudukları bölümlerden farklı sektörlere yöneldiler. Ben de öğrencilik hayatımda uzun bir süredir tekstil sektöründe üretim yapıyorum. Mesleğimi sevsem bile mezun olduktan sonra nasıl bir süreçle karşılaşacağımı henüz bilmiyorum bu nedenle uzun süre işsizlik ve onun getirdiği buhranlı döneme kıyasla farklı sektörlerde istihdam sağlamayı daha doğru buluyorum” açıklamalarında bulundu.
İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin Ölümü, Kendisinin ve Ülkesinin Dünü ve Bugünü
Tektipleşmiş Romeo ve Juliet’lere Karşı: Ayrımcı Bakış Değişmeli